Medya Arkası (23.02.2018)

Medya Arkası (23.02.2018)
Köşe yazarlarının gündeminde seçim ittifakları vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

Polis çağırmayı iyi düşünün! / Mehmet Tezkan / Milliyet

Bakın.. YSK 16 Nisan referandumunda sandıklar açılmadan veya bazı bölgelerde yeni açılırken Türkiye çapında mühürsüz oyların
kabul edileceğini
açıkladı..

Gerekçe göstermedi.. Hangi sandıkta mühürsüz oy kullanıldığını açıklamadı.. Kaç oy pusulasının mühürsüz olduğunu ilan etmedi..

O referandum hâlâ tartışılıyor..

Muhalefet sonuçları kabul etmiyor..

2019 seçimleri de şimdiden aynı tartışmaya gebe!..

***

Efendim, YSK oy pusulasını filigranlı kâğıttan yapacakmış, sol üst köşesinde YSK amblemi bulunacakmış.. Bu sebeple mühür basmaya gerek yokmuş..

Yaklaşık
56 milyon seçmen var.. YSK, tedbir için
70 milyon, belki de daha fazla oy pusulası bastıracak..

Kaçını geri toplayacak!..

Alın size durduk yerde tartışma konusu..

Alın size durduk yerde seçime itiraz konusu..

Alın size durduk yerde seçime gölge düşme ihtimali..

***

Vekiller bu konuyu bir kez daha düşünse!.

***

İkincisine geçiyorum..

Şimdiye kadar sayımı engelleyen bir durum ortaya çıkarsa sandık kurulu başkanı kolluk kuvvetini çağırıyordu..

Polisi veya jandarmayı..

Bu güne kadar bi sıkıntı oldu mu?

Olmadı..

Yasa değişikliği vatandaşa da polis/jandarma çağırma yetkisi tanıyor..

Bu ihtiyaç neden?

Sandık kurulu başkanları aciz mi?!.

İnsanlar çeşitli sebeplerle polisi, jandarmayı sandık başına çağıracaktır.. Olur olmaz nedenlerle..

Veya bazı kolluk görevlileri durumdan vazife çıkarıp sandığın başına üşüşecektir..

Çıkacak fotoğrafa bakın..

Oy pusulaları sayılıyor, polis orada, jandarma orada..

Sandık kurulu başkanı da memur.. (Bu da tartışılacak maddeler arasında..)

Alın size durduk yerde tartışma konusu..

Alın size durduk yerde dünyaya verdiğimiz fotoğraf..

Alın size durduk yerde seçime gölge düşme ihtimali..

***

Vekiller bu meseleyi de bir kez daha düşünsünler derim..

Filigranlı kâğıda gerek var mı? / Çiğdem Toker / Cumhuriyet

Hukuksuzluğu legalleştirme

- 16 Nisan referandumunu şaibeli kılan en önemli konu “mühürsüz oyların geçerli sayılması” hukuksuzluğu, legal hale geliyor. 

Bu düzenlemeye gelecek eleştirilere karşı da “şark kurnazlığı” yapılmış. Pusula kâğıtlarının filigranlı olacağı belirtiliyor. Böylece mühürsüz pusulanın geçerli sayılmasına itiraz edene “Ama bakın bunlar filigranlı. Zaten YSKkullanıyor bu filigranı” denmesinin önü açılıyor. 


- AKP+MHP seçmeni oy kullanma sırasında hata yapma korkusu yaşamayacak. Mesela bir seçmen hem AKP’ye hem CUMHUR İttifakı bölümüne basarsa, oy pusulası geçerli olacak. Mührü taşırma, yanlış basma korkusu, CHP, HDP seçmeninin düşünmesi gereken bir konu olacak. 


Aslında kanun teklifini okurken, insanın en çok kafasını karıştıran madde, bunların hiçbiri değil. 
Daha ilk sayfada, yani Genel Gerekçe’nin bir başlangıç cümlesi var ki, “Galiba yanlışlıkla yazılmış” diyorsunuz: 
“Özgürlükçü ve çoğulcu demokratik rejimler, özgür, eşit, serbest ve dürüstşekilde yapılan seçimlere dayanmaktadır.” 
Evet. Eşit, serbest ve dürüst seçimlerin erdeminden bahseden bu metin, ilerleyen sayfalarda, mühürsüz oy pusulasını legal hale getirmeyi teklif ediyor, sandık kurullarından partileri kovuyor. 

Haliyle Cumhur’unun aklıyla bu kadar alay eden bir yasa teklifinin de filigranı bir yenilik olarak getirmesi manasızlaşıyor.

Oy pusulası için her kırtasiyede satılan A4 kâğıtlarının kullanılmaması için nasıl bir sebep var?

Bu mu CHP’nin ‘ahlaklı’ teklifi! / Akif Beki / Karar

Madem sunulan model yanlış ve sakıncalı, sen de doğrusunu gösterirsin kamuoyuna.

Ama hayır, bütünlüklü bir model koymuyor önümüze CHP, onun yerine palyatif bir çözüm öneriyor.

‘Cumhur İttifakı’ bileşenlerini, sırf kendi konjonktürel sorunlarını çözme, bloklarına katılacaklara ‘barajı aştırma’ garantisi gibi ödüller vaat etme ve önümüzdeki seçimi kurtarma pragmatizmine odaklanmakla suçlamak kolay.

Zor olansa; günü kurtarmanın ötesine geçecek, herkesin işini görerek çok partili siyaseti güçlendirecek alternatif bir model sunmaktır.

Oysa CHP’den duyduğumuz tek somut karşı teklif, barajın sıfıra indirilmesi.

İttifaka girenlere barajı fiilen kaldırarak, ittifaka girmek istemeyenler karşısında haksız bir avantaj sağlandığından hareket ediliyor.

İyi de tasarıya tek itirazınız, barajı geçirtme avantajıyla eşit şartlarda yarış ilkesinin çiğnenmesi, ittifaka girmeyenlerin haksızlığa uğratılması ve cezalandırılması değil ki...

Ayrıca paketin içinde CHP’nin destekleyebileceği doğrular da yok mu? Seçim ittifakını yasaklayan mevcut düzenleme, kanuna karşı hile yapmaya zorlamıyor muydu partileri? Değişiklikle bu yasak kaldırılıyor, neresi yanlış?

Seyyar sandık, mühürsüz zarf ve benzeri değişikliklerin kötüye kullanıma açık olduğunu söylüyorsanız...

Seçim sistemine güveni ve iktidarın sandıkta demokratik rekabetle değiştirilebileceğine olan inancı sarsmadan, suistimallere karşı kendi tedbirlerinizi önerin, alem görsün.

İnsansız tank / Yılmaz Özdil / Sözcü 

“İnsansız” ülke yaratıldığına göre… İnsansız tank kolay.

Kolomb Küba'da cami görmüştü.

Marmaray'ı Abdülmecid çizmişti.

Hazreti Nuh cep telefonuyla konuşuyordu.

Google'ı Abdülhamid'in icat ettiği açıklandı.

E, insansız tank yapmazsak ayıp zaten.

Kılıçdaroğlu'nun önerisi / Nedim Şener / Posta

Ben FETÖ'nün büyümesini anlatırken kadın okurum, "Dinimizi daha iyi öğrenmek için cemaatlere yöneliyoruz." demişti.

Ben de, İslamiyeti öğrenmek için Kuran-ı Kerim’in yeteceğini söylemiştim. Yazımda Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in vefatından önce 632 yılında Veda hutbesinde, "Ey müminler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kuran-ı Kerim ve Peygamber’in sünnetidir" dediğini hatırlatmıştım.

Bu yazı üzerine CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu aradı ve konunun çok önemli olduğunu belirterek, "O hanımefendiye bir kaynak önermek istiyorum; Prof.Dr. Niyazi Kahveci'nin İniş Sırası ve Sebepleriyle Kuran-ı Kerim Tercümesi (Sinemis Yayınları).

Bence dinimizi daha iyi öğrenmek isteyenler için iyi kaynaklardan biri. İslamiyet akıl dinidir. Kitabımız her soruya cevap veriyor. Onu okumadan ve anlamadan iyi bir Müslüman olunmaz. Kuran okunup anlaşılmazsa, dini çıkar için kullananların oyununa düşmek kaçınılmaz." dedi.

Niyazi Kahveci'nin titiz çalışması, Arapça tefsirler, Arapça ve Türkçe Esbab-ı Nuzul eserleri, Elmalılı Hamdi Yazır'ın Kur'an Dili, İslam tarihi eserleri ile Diyanet İşleri Başkanlığı kaynakları kullanarak 2011 yılında yazılmış.

Saray'da uyardım 

Yazımın bir bölümünde, kendilerine tarikat adını veren yapıların tıpkı FETÖ gibi devlet içinde gruplaşmalara gittiğini de yazmıştım. Kılıçdaroğlu bu konuya da değindi.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra Cumhurbaşkanlığı'na gittiğinde bu konuların da gündeme geldiğini hatırlattı.

"Cumhurbaşkanlığı sarayına gittiğimizde FETÖ gibi yapıların devlet içinde yer bulduğunu söyledim. Hatta Sağlık Bakanlığı'nda Menzil grubunun örgütlendiğini örnek olarak vermiştim. Bize orada, devlet içinde hiç bir yapılanmaya izin verilmeyeceği sözü verildi. Onu da bekliyoruz" dedi.

Yazımın başlığı "Diyanet Uyuyor mu?" idi, bekledim ki; Diyanet'ten bir yetkili bir iki eser önersin. Arayan olmadı, anladım ki, Diyanet uyuyor. Meydan rant peşinde koşan din adamı kılıklı şaklabanlara kalıyor.