Medya Arkası (23.03.2018)

Medya Arkası (23.03.2018)
Köşe yazarlarının gündeminde Doğan Medya'nın Demirören Grubu'na satılması vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

Grup olamayınca satıldı / Fatih Altaylı / Habertürk

DOĞAN Medya Grubu satıldı.

Medyanın yeni aktörü Demirören Grubu’na.

Aydın Doğan, yıllarca medyada rakibi kalmaz ise çok güçlü olacağını düşünen bir medya patronu olarak göze çarptı.

Ama sonunda bu işin öyle olmadığını görmek zorunda kaldı.

Doğa ve sistem böyle çalışmıyor.

“Herkes gidince meydan bana kalır” diye bir şey yok.

Herkes giderse sen de kalamazsın.

İktidar muhalifi kesimlerde büyük bir karamsarlık hâkim gibi görünüyor sosyal medyaya ve sağda solda yazılıp çizilenlere bakılınca.

Bu kadar karamsarlığa gerek yok.

Bir şeye ihtiyaç var ise onun arzı öyle veya böyle olur.

“Doğan niye sattı?” sorusuna yanıt arıyor herkes.

Tek bir nedenden sattığını zannetmiyorum.

“Siyasi baskıya dayanamadı” diyenler var.

Elbette bir faktördür ama tek ve en önemli faktör olduğunu zannetmiyorum.

Bence asıl mesele, grubun grup olma özelliğini bir süredir yitirmiş olması.

Mehmet Ali Yalçındağ’ın grubun başına getirilip aile içi tartışmalardan dolayı ayrılmak zorunda kalmasının ardından grup çok başlı hale geldi.

Yurtdışında yıllar önce alınmış bir reklam pazarlama şirketinin zararları Hürriyet’i sıkıntıya soktu.

Star TV’nin satılmasından sonra piyasadaki hâkimiyetini yitiren ve kötü yönetilen Kanal D, büyük kârlardan büyük zararlara döndü.

Grubun Posta Gazetesi dışında kâr eden hiçbir yayın şirketi kalmadı.

Aydın Doğan giderek eriyen grubu yeniden kontrol altına alıp yönetebilecek ne yaşta, ne de dinamizmdeydi.

Grupta uyum ve eşgüdüm sağlanamayınca, hırslar ön plana çıkınca geriye kalan tek çare satmaktı.

Ve sattı.

5 yıl önce 2.2 milyar dolar teklif edilen grubun borçlar düşüldükten sonra 890 milyon dolara gitmesi aslında satışta geç bile kalındığını gösteriyor. Çünkü borsa değeri bunun bile altına inmişti.

Demirören Grubu ne yapar?

Bekleyip göreceğiz.

Cübbesiz Kemal Bey fetvayı verdi: İslam’da güncelleme olmaz / Ahmet Hakan / Hürriyet

MENBİÇ’E GİRİLEMEZ DİYENLERE GÜLÜYORUM

- Menbiç, Afrin’e benzemez.

- Menbiç işi kolay değil.

- Menbiç’e girilemez.

- Menbiç’te ABD var.

- Menbiç’e operasyon yapılamaz.

Falan diyenleri dinledikçe...

Gülüyorum.

Gülüyorum çünkü...

Bunu diyenler...

- Afrin işi kolay değil.

- Afrin operasyonu aylar sürebilir.

- Afrin şehir merkezi çok zorlu...

- Afrin belalı bir yer.

Diyenlerle aynı kişiler.

Sonuç olarak...

Geldiğim yer şurası:

Menbiç’e ‘şak’ diye girilirse...

Hiç şaşırmayacağım.

Doğan medyasının satılışına sevinse miydiniz? / Akif Beki / Karar

Günahıyla sevabıyla, medya tarihimize en uzun ömürlü patron olarak adını yazdırdı.

Düşündüğü gibi olmasa da nihayet final yaptı ve evet, bu finalle bir devir kapandı, yeni bir devir açıldı.

Fakat buna sevinse miydiniz, kestiremiyorum.

Patronlar gelir geçer ama baki kalan hep bu medya düzeni olmalı diyorsanız, sevinilecek bir gelişme.

Çünkü en büyük medya grubu, tek parça halinde el değiştirdiyse değişen sadece patrondur, medya düzeni değil.

O zaman geriye, Aydın Doğan’ın suçu neydi sorusu kalıyor...

Basın ailelerinin, basın dışında ticari faaliyet göstermesi hep sorun olmuştu.

Şapkaları karıştıracağı, elindeki medya gücünü ticari rakiplerine ve siyasi iktidarlara karşı silah olarak kullanacağı, basın özgürlüğünü çıkarlarına alet edeceği, gazeteciliği istismar edeceği gerekçesiyle başka alanlarda faaliyetin patronlara kanunla yasaklanması bile isteniyordu eskiden.

Bir ailenin tek başına birçok gazete ve TV’yi aynı anda kontrol etmesi, yani medyada tekelleşme, ulusal güvenlik açısından dahi sakıncalı bulunmuyor muydu?

Hükümetler devirip hükümetler kurduracak, istediğini yükseltip istediğini düşürecek, ayak kaydırma oyunlarıyla iktidar çekişmelerine girecek, seçilmişlerle yıkıcı ve yıpratıcı kavgalara dalacak, siyaset mühendisliklerine soyunacak, başbakanlara kafa tutacak, demokrasinin altını oyacak bir medya karteline izin verilmemesi gerekmiyor muydu?

Demokrasinin sağlıklı işlemesine de ciddi bir tehdit olarak görülmüyor muydu, böyle bir monopolün medyaya hükmetmesi?

Bu güce kavuştuğu için hedefe konmamış mıydı Doğan Grubu? Bu yüzden başımızdaki kötülüklerin sorumlusu bellenip şeytanlaştırılmamış mıydı?

Bu nedenle küçülme baskısı altında, 2 gazeteyle bir televizyonu daha önce elden çıkarmak zorunda kalmamışlar mıydı?

Medya sahipliği etrafında dönen bütün o tartışmaları yanlış mı hatırlıyorum?

Bu alanda güç temerküzü, gazete ve TV’lerin tek elde toplanması, büyük bir tehlike değil miydi?

Ateşten gömlek giymek gibiydi velhasıl bir zamanlar...

Umarım, medyanın eskiden arz ettiği sakıncalar ve kafa karışıklıkları, kontrol Demirören Ailesi’ne geçince ortadan kalkar. Hayırlı olsun, kutlarım.

Erdoğan son noktayı koydu / Mehmet Tezkan / Milliyet

AKP’nin güçlü olduğu yerlerde, AKP’nin mutlaka almak istediği il ve ilçelerde MHP güçlü bir ismi aday göster- meyecek.. Seçim çalışması yapmayacak.. Veya düşük seviyeli yapacak.. AKP adayını hedefine almayacak..

Nereleri?

Mesela İstanbul olabilir.. Mesela Ankara olabilir.. Mesela Antalya olabilir..

Buna karşılık iktidar partisi de Osmaniye’yi, Adana’yı MHP’ye bırakabilir..

Bu iki partiyi birbirine biraz daha yakınlaştırır.. Genel seçimlerde ittifak yapmalarını kolaylaştırır..

***

Bir soru daha..

Bu durum, iki partinin seçimlerde iş birliği yapması 2019’dan sonra iki partinin tek çatı altında birleşmesini gerektirir mi?

Böyle bir süreci zorunlu kılar mı?

Hayır..

İki taraf da kurumsal kimliklerini koruyarak iş birliği yolunu seçti.. Bunun dünyada örnekleri var.. Seçim yasası buna uygun hale getirildi.. Seçim pusulası da buna göre dizayn edilecek.. 

İster MHP’ye oy ver, ister AKP’ye oy ver, sonuçta verilen oy ittifakın oyu sayılacak.. Milletvekili hesabı buna göre yapılacak..

***

Bir de şu var.. Cumhurbaşkanı yerel seçimi önce yaparak seçmenin ittifaka bakışını test etmek istiyor..

Seçmenin onayının olup olmadığını, oyları artırıp artırmadığını görmek istiyor..

Kısaca, biz de bu erken seçim meselesine noktayı koyalım..

Cumhurbaşkanı ‘asla’ dediğine göre, erken seçim defterini kapatalım..

Medyanın geleceği ne olacak? / Kemal Öztürk / Yeni Şafak

Medya tarihinin en dikkat çekici satış görüşmeleri yapılıyor. Medya dünyasının önemli ismi Aydın Doğan, tüm medya varlıklarını Demirören grubuna satacak ve sektörden çekilecek.

1979’dan beri yani 39 yıldır siyaset, medya ve ekonomi dünyasını önemli derecede etkilemiş Doğan Grubunun sektörden tamamen çekilmesi, çok önemli bir olaydır.

Milliyet Grubu’nu yöneten Demirören ailesi şimdi sektörün en önemli aktörü oldu. Dolayısıyla çok büyük sorumluluk ve yükün altına girdiler.

Medya sektörünün en büyük grubu haline geldikleri için, bundan sonra tüm gözler onlarda olacaktır.

Gazete dünyasının amiral gemisini yönetmek, medya sektörünün yenilikçi ve reformcu kadrolarını oluşturmak ve Türkiye medyasına yeni bir soluk, yeni bir yön verme görevini de otomatik olarak Demirören grubu üstlenmiş oluyor.

Sarı öküzü vermeyeceğidin Doğan Ağa!.. / Ümit Zileli / Korkusuz

Hürriyet bir kere “Sarı Öküzü” vermişti!.. Karşı taraf da bunu görmüştü! Artık çözülmenin önüne hiç bir güç geçemezdi!.. Aydın Doğan'ın “has adamı” Ertuğrul Özkök emekliye sevk edildi örneğin!.. Soner Yalçın, OdaTV kumpasıyla Silivri'ye sokulduktan kısa süre sonra kovuldu… Özdemir İnce, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, sırasıyla ilişkisi kesilen yazarlar oldu… Ancak, Aydın Doğan ne yaparsa yapsın yetmiyordu artık. Uğur Dündar'ın “kellesi verildi” karşı taraf bana mısın demedi. Petrol Ofisi gerekçe gösterilip 6 milyar TL'ye ulaşan cezalar kesildi… Ancak Doğan Grubu'nun içine düştüğü en büyük utanç, teslim bayrağının çekilmesi 1 Kasım seçimlerinden sonra geldi; daha seçim sonuçları belli olur olmaz, Hürriyet'in emekli yayın yönetmeni Özkök şu açıklamayı yaptı: -Fabrika ayarlarıma dönüyorum; iktidar iyi bir şey yaptığı zaman bütün kalbimle destekleyeceğim!.. Birkaç gün sonra Hürriyet Gazetesi'nin birinci sayfasından giren başyazıda ise şöyle deniyordu -İktidarın birleştirici ve kaynaştırıcı bir rol oynamak ve terörü ortadan kaldırmak için atacağı her adımın yanında olacağız!.. Yine olmadı! Gazeteye iktidarın yandaşları dahi alındı, Mehmet Yılmaz'ın köşesi kapatıldı, ancak olmuyor, olmuyor, olmuyordu!.. -Elindeki medyayı tamamıyla satması fısıldanıyordu kulağına!.. Sonunda o da oldu; 2011 yılında Milliyet ve Vatan gazetelerini 74 milyon dolara sattığı Erdoğan Demirören, bu kez tüm Doğan Medya'yı 1 milyar 100 milyon dolar karşılığı satın alıyor ve bir anda “Medya Devi” unvanına sahip oluyordu!.. İktidara “hüngür hüngür ağlayacak” denli yandaş olan Demirören, daha 7 yıl önce 74 milyon doları bile tek başına ödeyemeyip ortaklıkla gazete alırken şimdi bu muazzam parayı nereden buldu, arkasında kim var soruları pek anlamsız kalıyor! Tam da Türkiye'nin en yaşamsal “var olmak-yol olmak” bandındaki seçimi öncesi medyada iktidar desteği yüzde 90'a ulaşmışsa, orası sözün tükendiği yerdir!.. Aydın Doğan hem kendisine, hem medyaya, hem bu ülkenin aydınlık, yurtsever insanlarına ihanet etmiştir… Etrafına “dayanacak gücüm kalmadı” demiş!, yazık! Kendin ettin, kendin buldun Aydın Ağa… -Sarı Öküzü vermeyeceğidin!..