Medya Arkası (27.04.2018)

Medya Arkası (27.04.2018)
Köşe yazarlarının gündeminde Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adayı olacağına dair iddialar vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

Beştepe için dört aday yarışacak / Mehmet Tezkan / Milliyet

Hani Akşener Fethullahçıydı!..

7 Haziran 2015 seçiminde MHP yüzde 16.3 oranında oy aldı.. 80 milletvekili çıkardı..

MHP Genel Başkanı Bahçeli, kimseyle koalisyon yapmayacağını ilan edince yeniden seçimin yolu açıldı..

MHP 1 Kasım 2015 seçiminde beklediğini bulamadı. Milletvekili sayısı yarı yarıya azaldı; 40’a düştü..

Bu duruma kızanlar kongre yapılmasını istedi..

İmza topladılar, genel merkezi zorladılar.. Mahkeme falan filan.. Bir türlü kongre yapılmadı..

Bu arada muhalifler MHP’den ihraç edildi..

***

Neyse, hikâye uzun, onlar da gitti, Akşener öncülüğünde İYİ Parti’yi kurdular..

Tabii yaftalama anında geldi..

Siyaset kulislerine Akşener’in FETÖ’cü olduğu.. İYİ Parti’nin Pensilvanya projesi olduğu bombası atıldı..

Önünü kesmek adına, klasik yönteme başvuruldu..

***

Cumhur ittifakı (AKP/MHP) baskın seçime gidince.. Saadet Partisi 11. Cumhurbaşkanı Gül’ün çatı adaylığını gündeme getirdi.. CHP/İYİ Parti/Saadet’in ortak adayı olması bir dizi görüşme yaptı..

Aynı çevreler bu kez Gül’ün çatı adaylığının Pensilvanya’nın projesi olduğunu ileri sürdüler.. Gül için Fethullahçı iması yaptılar..

***

Gelelim zurnanın zırt dediği yere..

Pensilvanya’nın projesi olduğunu söyledikleri Gül’ün adaylığı niye gerçekleşmedi biliyor musunuz?.

Yine bir dönem Pensilvanya’nın projesi dedikleri Akşener yüzünden..

Hani Akşener Fethullahçıydı?!.

Armut pişmedi, ağza düşmedi / Fatih Altaylı / Habertürk

ABDULLAH Gül’ün “bilumum muhalefetin” ortak adayı olarak gösterilmemiş olması, başta Fehmi Koru olmak üzere bazılarını çok üzdü.

Niye olduğunu anlamadığım gibi, “Armut piş ağzıma düş” anlayışının da siyasette yeri olduğunu düşünmelerine şaşırıyorum.

Abdullah Bey, Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrıldığı günden bu yana hiçbir siyasi faaliyette bulunmamış...

Bir-iki tweet atarak “yarım yamalak” kimi olaylara tepkiler göstermiş...

Hiçbir mevzuda net bir taraf olmamış...

Ama seçimler yaklaşınca “tüm muhalefetin ortak adayı” olmak istemiş.

Allah var, ağzından duymadık, çevresinden gelen bilgiler böyle.

Peki niye ve hangi hakla...

CHP’nin de desteğiyle aday olmalıymış!

Niye?..

Gül’ün CHP ile ne alakası var?

Yakın çevresine, “Olan bitenden üzüntü duyuyorum ve benim de sorumluluğum olduğunu düşünüyorum” diyormuş.

Aman ne iyi...

CHP’nin Gül’ün adaylığını topyekûn desteklemeyerek tarihi fırsat kaçırdığını söyleyenlere sormak isterim:

- CHP, Abdullah Gül’ü aday gösterse “Koskoca parti kendi içinden bir aday bulamadı” demeyecek miydiniz?

- “CHP, Türkiye’nin kurtuluşunu eski İslamcı politikacılarda buldu”eleştirisini yöneltmeyecek miydiniz?

- “2007’de Abdullah Gül seçilmesin diye ülkeyi anayasal krize soktunuz, şimdi ne değişti de adayınız oldu?” diye dalga geçmeyecek miydiniz!

CHP doğrusunu yaptı.

CHP’yi bu konuda eleştirenler belki bilmez ama ideoloji diye bir şey vardır siyasette.

O yüzden doğrudur yapılan.

Abdullah Gül’den aday olmaz mı?

Olur elbet.

Şahane olur.

Ama kendi ideolojisine yakın bir partiden olursa olur.

Mesela Saadet’ten olur.

Cumhurbaşkanı olmaz mı?

Oldu, yine olur.

Ama sağ bir partinin adayı olarak gelirse olur.

“Herkesin adayı olayım” dersen olmaz.

“Hazır lokma olsun, çiğnemeden yutayım” dersen olmaz.

Büyükerşen asaleti, Derviş felaketi çağrıştırıyor!.. / Ümit Zileli / Korkusuz

Gelelim sadede… CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı açıklamada “Çatı adayı” olmayacağı sinyali verdi, çok da iyi etti çünkü CHP tabanı Abdullah Gül korkusundan neredeyse kalp spazmı geçirmek üzereydi!.. Böyle bir büyük hata CHP'yi hiç de hayırlı olmayacak yerlere sürükleyebilirdi… Kılıçdaroğlu bu sinyalin ardından adayın nasıl biri olacağını da şu sözlerle tarif etti: – Ekonomiden anlayan, bir başarı öyküsü olan, kavgacı olmayan biri olacak!.. Parti Meclisi'nde hemen herkesin aklına aynı isim geldi: -Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen!.. Yılmaz Hoca'yı çok uzun yıllardır tanırım; baştan aşağı bir başarı öyküsüdür!.. Önce Anadolu Üniversitesi gibi müthiş bir eğitim yuvası yarattığı için, Açık Öğretim'in mucidi olduğu için, bir Anadolu kasabasından, akıl almaz güzellikte, çağdaşlıkta bir Avrupa kenti yarattığı için her türlü övgüye sevgiye, saygıya, minnette layık bir beyefendidir Büyükerşen!.. Üstelik iktisatçıdır, üstelik kavga ile uzaktan yakından da ilgisi yoktur, yeri geldiğinde de kaya gibi sert, ancak zeybek oynamak için eğilebilecek (Yılmaz'dan aşırmadır!) bir üstün karaktere sahiptir… -Kısacası Kemal Bey'in tarifine yüzde yüz oturmaktadır!.. Benim görüşüme göre, o şahane 15'ler çıkışından sonra CHP lideri bu adayı açıklarsa CHP kitlesinin ve dahi partiye meyleden ancak kararsız olanların da gönlünü fethedecektir!.. 

Uğur Dündar ve Erbakan / Nedim Şener / Posta

Kulaklarımla duymasam neredeyse ben de inanacağım; Uğur Dündar’dan neredeyse bir Erbakan düşmanı yaratmaya çalışanları hayretle izliyorum. Oysa rahmetli Erbakan ile 2010 yılında karşılıklı saygı dolu diyaloglarına kulaklarımla şahit oldum.

Biliyorsunuz, bence hakkı yenmiş efsane siyasetçilerinden Necmettin Erbakan adına düzenlenen “Necmettin Erbakan Ödülleri 2018” törenine usta televizyoncu Uğur Dündar da katıldı. Dündar törende Medya Dalı’ndaki ödülü gazeteci Ruşen Çakır adına gazeteci İrfan Bozan’a takdim etti.

O andan itibaren özellikle sosyal medya üzerinden büyük bir linç kampanyası başladı.

Oysa Uğur Dündar, onu linç etmeye kalkanların yüzüne bakmadığı dönemde Necmettin Erbakan ile son ropörtajı yapan ona ekranı açan televizyoncuydu. Ben de o dönem Uğur Dündar’ın Arena programına konuk olarak katılıp sorular sorardım.

Hiç unutmayacağım programlardan birisi Necmettin Erbakan ile 2010 yılı Kasım ayında yapılan o programdır. Necmettin Erbakan, Uğur Dündar’a, ”Uğur bey bana başbakanlık mazbatamı verin de ben gideyim” dedi. Uğur bey, “Anlamadım efendim” dedi. Zar zor konuşuyordu ama kendine has gülüşüyle, Dündar’ın 1992’de yaptığı “İşte Hayatınız” programını hatırlatarak, “Siz benimle ilgili ‘İşte Hayatınız’ programı yaptınız, o program o kadar güzel oldu ve bana o kadar uğurlu geldi ki, ben o programdan sonra Başbakan oldum. Şimdide verin benim Başbakanlık mazbatamı ben gideyim' dedi.

Abdullah Gül'ün 10 temel yanlışı / Ahmet Hakan / Hürriyet

BİR: Konu ayyuka çıktığı halde hâlâ kapalı kapılar ardında kalmaya devam etmesi.

İKİ: Israrla ve inatla armudun pişip ağzına düşmesini beklemesi.

ÜÇ: Bir projenin adamı olmadığını kanıtlayacak herhangi bir atılım yapmaktan ısrarla kaçınması.

DÖRT: Temel derdinin ne olduğunu bir türlü ifade etmemesi...

BEŞ: Herkesler hakkında “asla risk almaz” hükmünü verirken bu hükmü yerlere çalmak için kılını bile kıpırdatmaması.

ALTI: Milleti ikna etmeye çalışan bir aday olmak yerine liderlerin tercih ettiği bir aday olmaya çalışması.

YEDİ: Bir meselesi, bir davası, bir derdi, bir siyaset anlayışı, bir projesi, bir gelecek tahayyülü olup olmadığını bile söylemekten imtina etmesi.

SEKİZ: 15 Temmuz gecesi herkes bir tarafa saklanırken sağına soluna bakmadan ortaya çıktığı gerçeğini bile ifade etmekten kaçınması. 

DOKUZ: Ortaya çıkacaksa ne için çıkacağını, ortaya çıkmayacaksa ne için çıkmayacağını bir türlü söylememesi.

ON: “Hem başım derde girmesin hem de baş olayım” cümlesini şiar edinmesi.

Muharrem İnce’nin güvendiği yüzde 25 / Akif Beki / Karar

CHP’li İnce iddialı, aday yapılırsa ikinci tura kalacağına kesin gözüyle bakıyor.

Kendinden emin değil boşuna.

Özgüveni, fizik öğretmenliği hasebiyle matematiğinin kuvvetli olmasından geliyor.

Malum, muhalefet içinde yüzde 25’lik hazır oy oranı sadece CHP’nin cebinde var.

Muharrem İnce’nin gözünü karartan da işte bu yüzde 25’lik blok.

Hesabı doğru...

CHP kimi aday gösterse ikinci tura kalmasını neredeyse garanti eden bir avansla başlıyor.

Ama İnce’nin hesaba katmadığı küçük bir yanılsama var.

Birinci turda CHP adayını önde başlatan bu avans, ikinci turu da önde bitirmesini sağlamıyor.

Aksine, eldeki bu yüzde 25, ilk turda büyük avantajken ikinci turda muhalefetin en büyük dezavantajı.

Çünkü adayının ikinci tura kalma şansı en yüksek parti CHP olduğu gibi, ikinci turda Erdoğan’a karşı kazanma şansı en düşük parti de yine CHP.

***

İnce’nin hesap hatası, bu paradoksu atlaması ya da görmek istememesi veya yüzde 25’in gözünü köreltecek kadar iştahını kabartmış olmasından kaynaklanıyor.

Yoksa bilmez mi...

Sözcüleri ve medyasıyla iktidar, ne diye CHP’nin kendi adayını çıkarması için can atsın? Neden CHP içindeki heveskârları kaşıyıp dursun, ortak aday fikrine parti içinden isyan edilmesini ha babam niye kışkırtsınlar?

Sanırım AK Parti-MHP ittifakını en çok sevindirecek, en ziyade memnun edecek şeyin, CHP’li bir adayla yarışmak olduğuna şüphe yok.