Medya Arkası (29.11.2017)

Medya Arkası (29.11.2017)
Köşe yazarlarının bugünkü gündeminde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun partisinin grup toplantısında açıkladığı belgeler vardı. İşte, günün öne çıkan yazar ve yazıları.

Sarraf davası, AKP’nin korkusu! / İsmet Özçelik / Aydınlık

TELAŞ

Şimdi telaş ve korku içinde. Üstelik AKP sözcüleri bu telaş ve korkularını dışa yansıtıyorlar. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın... açıklamaları bunu açıkça gösteriyor.

“ABD ambargosu Türkiye’yi bağlamaz. İran’a yönelik ambargoyu deldik diye Türkiye’yi yargılayamazsın. Senin ‘uzun kol yargı yetkini’ tanımıyorum” resti çekemiyorlar.

Sarraf’ın itiraflarını ve vereceği ifadeleri etkisiz hale getirmenin yollarını arıyorlar. Ön alarak durumu idare etmeyi planlıyorlar.

Sarraf üzerinden İran’a aktarılan paradan alınan komisyonların açığa çıkmasından endişeliler. Bu nedenle de krizi çok kötü yönetiyorlar. Daha doğrusu yönetemiyorlar.

Olaya Türkiye cephesinden tepki vermeyince bocalıyorlar.

***

Kemal Bey kendisi itiraf etti: “Hikaye anlatacağım size!” / Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit

İçlerinde en genç olanı 15 yıldır ticaret yapan 7 kişilik listedeki isimlerin, 15.2 milyon dolarlık toplam transferini..

Ki..

Eğer doğru ise..

Büyük bir olay gibi takdim ediyor..

ABD’de Rıza Sarraf’ın sanıklıktan tanıklığa geçtiğinin tescillendiği gün..

CHP eski milletvekili Aykan Erdemir’in o dosyaya tahrif edilmiş evrakları götürdüğü için hakkında yakalama kararı çıkartıldığı gün..

Kemal Bey de..

Benzer bir operasyon ile, adeta intihar saldırısı yaptı..

Kendi eliyle, kendisini bitirecek iddialarda bulundu..

Göreceksiniz, Erdoğan’ı bitirmek için salladığı o kağıtlar, kendisinin CHP’deki genel başkanlığının sonu olacak..

***

Kılıçdaroğlu’nun açıklamadıkları / Saygı Öztürk / Sözcü

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hesap uzmanı kökenli olduğu için bir belgenin sahte mi, değil mi olduğunu anlar, müfettiş titizliğiyle belgelerin izini sürmesini de bilir. Tabii günümüzde ortaya çıkan her belgeye “sahte”deme alışkanlığı var. Belgelerin sahte, montaj olduğu öne sürülüp üzerlerindeki gölgeyi dağıtma, bu belgeyi ortaya koyanları da itibarsızlaştırma yoluna gidilir. Bu olaylara alıştık. Doğru olsa bile “inkar”yolu seçilir.

***

Man Adası olayı ve hukuk! / Güngör Mengi / Vatan

Kılıçdaroğlu’nun iddiası

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakınlarının yurt dışında bankalara büyük miktarlarda para aktardığını iddia etmiş, Erdoğan ise: 

“İddiasını ispat etmekle mükelleftir. Tayyip Erdoğan’ın yurt dışında 1 kuruş parası varsa herhangi bir bankada, bunu ispat etsin Cumhurbaşkanlığı makamında 1 dakika durmayacağımın garantisini veriyorum. Bunu ispat edemeyen Kemal acaba o makamda duracak mı” demişti.

Kemal Kılıçdaroğlu dün yapılan grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski özel kalem müdürü, dünürü, oğlu ve diğer bazı yakınlarının İngiltere ile İrlanda arasında bulunan Man Adasında Sıdkı Ayan tarafından “1 sterlin sermaye” ile kurulan bir şirkete, “aynı ay içinde ve her seferinde 1 milyon 200 bin dolar ile 2,5 milyon dolar arasında olmak üzere” defalarca para gönderdiklerini belgeler göstererek iddia etti.

Bankalara gönderilen paraların kanıtları sayılan “swift kodlarının” listesini gösterdi. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “mültecilere harcandı” dediği 30 milyar dolardan kimsenin haberi olmadığını, nerede, ne zaman, kimler için harcandığının açıklanması gerektiğini birkaç kez vurguladı.

Yargı ne yapmalı?

Bu konuşma üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel “Kılıçdaroğlu’nun öne sürdüğü belgelerin yalan olduğunu, söz konusu kağıtları hemen bir cumhuriyet savcısına verilerek suç duyurusunda bulunması gerektiğini” açıkladı.

Bu durumda ne olacağını deneyimli hukukçulara danıştım. Hukukçular “Bu şartlar altında Kemal Kılıçdaroğlu’nun savcıya belgeleri kendisinin vermesi ve suç duyurusunda bulunmasının gerekli olmadığını, 2 seçenek bulunduğunu” söylediler.

1-Cumhurbaşkanı iftira davası açabilir, Kılıçdaroğlu “kanıt” olarak belgeleri vermek durumunda olur.

2- Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı’nın TV’den açıkladığı bu iddia zaten savcılar için “suç duyurusu” niteliğindedir, Cumhuriyet savcıları kendileri inceleme yaparlar.

Hukukçular, sonuç “adil, hukuka uygun, tarafsız bulunmadığı takdirde”, Yargıtay veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidilebileceğini”, Türk yargısının tarafsız davranmasının önemini de vurguladılar. Demek ki gerçeği öğrenmek için yukardaki iki şıktan birinin gerçekleşmesini beklemek gerekiyor.

***

Bakalım yargı ne diyecek! / Fatih Altaylı / HaberTürk

Kemal Kılıçdaroğlu’nun zaman zaman “çok iddialı” iddialar ortaya attıktan sonra, bunu belgelendirmeyerek suçladığı kişileri güçlendirdiğini yazdım dün.

Ve eleştirdim anamuhalefet liderini.

Bu kez öyle olmadı.

Kılıçdaroğlu önce Cumhurbaşkanı’nın yurtdışı hesaplarda parası olduğunu ileri sürdü.

Cumhurbaşkanı bu duruma çok sinirlendi ve “Yalan, ispatla istifa ederim” diyerek meydan okudu.

Hatta bu iddialarla ilgili olarak 1.5 milyon TL tazminat talebiyle dava açtığını da söyledi.

Daha önce bu gibi iddialarını lafta bırakan Kemal Kılıçdaroğlu bu kez grup toplantısında kürsüye çıktı ve Cumhurbaşkanı’nın değilse de yakınlarının İngiltere’nin vergi cennetlerinden Man Adası’nda bir şirkete aktardıkları çeşitli paraların swift belgelerini açıkladı.

Her ne kadar her Türk vatandaşının yurtdışına para çıkarması suç değilse de siyasetçiler açısından sıkıntı yaratan bir durum.

Gösterilen belgeler gerçek mi, bu paralar reel olarak aktarıldı mı, şimdilik bilmiyoruz.

Belgeler basına dağıtılmadığı için, tam anlamıyla inceleme şansımız da olmadı.

Cumhurbaşkanı’nın avukatları, bu belgelerin “sahte” olduğunu, hatta “FETÖ üretimi” olduğunu söyleyerek bunlar için ayrıca bir dava açacaklarını söylediler.

Allah tarafından hem iddialar, hem de belgeler ayrı ayrı Cumhurbaşkanı tarafından yargıya götürüldüğü için incelenecek ve gerçek olup olmadığı ortaya çıkarılacaktır.

Kimileri “Yargı bağımsız değil” diyebilir.

Önemli değil. AİHM’ye kadar yolu var davanın.

Tabii bu paraların bir bankaya değil, bir şirkete yollanması da bir savunma olabilir.

Ya da transferlerde Cumhurbaşkanı’nın adının geçmemesi, bir diğer argüman olarak ileri sürülebilir.

Belki de, belgeler tümden sahte de olabilir!

Bu nedenle Cumhurbaşkanı tarafından anamuhalefet liderine açılan dava, sıradan bir tazminat davası olmanın ötesinde bir anlam kazanmıştır.

***

Kavga yeni başlıyor / Nedim Şener / Posta

Cumhurbaşkanı’nın avukatı, iddialar için “yalan”, belgeler için de “sahte” dedi. Ama Kılıçdaroğlu kürsüden belgeleri gösterdi.

Açıklamalar durumu netleştirir diyordum ama kafalar iyice karışacak gibi. Evet Cumhurbaşkanı’nın yurt dışında hesabı, adına yurt dışına gönderilen bir para yok ama ortada açıklama yapılması gereken bir durum var.

Yakınları bu paraları transfer etmiş mi, etmişse nedeni açıklanmalı, gereği ne ise o yapılmalı.

***

Ebru Gündeş’e kolay sorularım var! / Sevilay Yılman/ HaberTürk

NİHAYET perde aralandı ve 19 Mart 2016’dan bu yana ABD’de tutuklu olan İranlı işadamı Reza Zarrab’ın aldığı poziyon netleşti. Zarrab’ın Amerika’da görülen davada sanık olmadığı, hatta potansiyel tanık olduğu, davanın yargıcı Richard Berman tarafından açıklandı...

Biz zaten biliyorduk ama bilmeyenler ve düne kadar bile böyle bir olasılığın söz konusu olmadığını söyleyenler de Berman’ın yaptığı bu açıklamayla Zarrab’ın Türkiye aleyhine konuşmak üzere itirafçı olduğunu anladı!

Zarrab artık itirafçı, evet! Peki Zarrab ne zaman itirafçı oldu? Soruyu daha doğru soralım: “Zarrab, ABD’yle ne zaman anlaşmaya karar verdi? 20 ay New York’taki hapishanede tutuklu kaldıktan sonra mı yoksa Türkiye’den ABD’ye gitmeden önce mi?”

***

Şehidimiz de Zarrab davasına alındı / Abdulkadir Selvi / Hürriyet

Her salı günü olduğu gibi Meclis’teydim. Önce AK Parti grubunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, ardından CHP grubuna geçip Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinledim.

CHP liderinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve birinci derecede yakınlarının yurtdışında milyonlarca doları olduğu yönündeki iddiasıyla başlayan tartışma karşılıklı meydan okuma ile devam ediyor.

Erdoğan ile Kılıçdaroğlu’nu dinlerken, bir an 90’lı yıllara gittim. Kürsüye bir Tansu Çiller çıkar, bir Mesut Yılmaz konuşurdu. Çiller ile Yılmaz’ın mal varlığı üzerinden başlayan tartışma bir döneme damga vurmuş, Meclis’te liderin mal varlığını araştırma komisyonu kurulmuştu.

Komisyondan bir şey çıkmadı ama mal varlığı tartışması siyasetin ana konusu oldu. Öyle ki ANAYOL’un yıkılıp; REFAHYOL koalisyonunun kurulmasının en önemli gerekçesiydi.

Erdoğan-Kılıçdaroğlu tartışmasıyla birlikte 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin startı da verilmiş oldu. Seçimlere 2 yıl kala seçim kampanyası başlamış oldu.

Kılıçdaroğlu’nun iddialarına, AK Parti’nin yalanlamalarına rağmen bu tartışma burada bitmez, bu hamur daha çok su kaldırır diyorum.