Medya Arkası (30.04.2018)

Medya Arkası (30.04.2018)
Köşe yazarlarının gündeminde 24 Haziran seçimleri vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

Kesici aday olursa 94’ün rövanşı olur / Mehmet Tezkan / Milliyet

Seçimin havucu imar affı!..

Her seçimin bir havucu olur.. İktidarda olan partinin en önemli kozudur..

Seçmeni cezp edecek bir şeyler vermek oyları konsolide etmenin bir yöntemidir..

Bu seçimin havucu imar affı..

10 gün içinde Meclis’ten geçeceği söyleniyor...

12 milyon konutu kapsıyormuş..

30 Eylül 2017’den önce yapılan bütün konutlar af kapsamına giriyor…

- Boğazdaki yalılarda..

- Hazine arazisine yapılan inşaatlarda..

- Yıkım kararı alınanlarda..

- Para cezaları bile kapsamına giriyor..

İskanlıymış muamelesi yapılarak tabu verilecek.. Tabii belli bir bedel ödenecek..

Devlet 48 milyar ile 68 milyar arasında bir gelir bekliyormuş..

İktidar buna imar affı demiyor.. Çünkü af iyi bir şey değil..

Şu sebeple iyi değil..

BİR: Suç işleyeni af edersen suç işlemeyene ceza vermiş olursun..

İKİ: Hazine arazisine ev konduranı af edersen hazine arazisine ev kondurmayana enayi demiş olursun..

ÜÇ: Yasaya aykırı konut yapana ödül verirsen yasalara uyana ‘iyi vatandaş olmak her zaman iyi değildir’  demiş olursun..

Bu sebeple iktidar affa af demekten imtina ediyor..

İmar barışı diyor..

***

Muhalefet partileri de itiraz edemiyor, taş koyamıyor..

Af kapsamına 12 milyon konut giriyorsa bu en azından 12 milyon seçmen demektir.. Belki  de 24 milyon seçmen..

Seçimin havucu demem bundan..

 Kesici aday olursa 94’ün rövanşı olur / Ahmet Hakan / Hürriyet

‘SEN DE ABDULLAH GÜL GİBİSİN’ DEDİ BİR DOSTUM

ABDULLAH Gül için dünkü yazımda şöyle demiştim:

“Aynı anda... Hem CHP’lilerin hışmını çekti... Hem Akşenerciler tarafından topa tutuldu... Hem Erdoğan’la arayı açtı... Hem AK Parti kurmaylarından bir araba laf işitti... Hem FETÖ’cülerin kumpaslarına maruz kaldı...”

*

Bir dostum “Ne farkın var senin Abdullah Gül’den” diyerek şunları söyledi:

“Sen de aynı anda... Hem Cübbeli’nin bedduasına hedef olmayı... Hem Pervin Buldan’ın nefretine maruz kalmayı... Hem mahallelerin hiçbirine yaranamamayı... Hem FETÖ’cülerin hücumuna uğramayı... Hem Atatürkçüler tarafından sevilmemeyi... Hem hükümetçiler tarafından itilmeyi... Başarmış bir adamsın.”

*

Dostuma şöyle dedim:

*

Doğru...

İlk bakışta olağanüstü bir benzerlik var gibi...

Ama aramızda şöyle bir fark var:

Ben bu halimle mahalle muhtarlığı için dahi ismimin etrafında minnacık bir mutabakatın sağlanmasına dair bir hayalin kırıntısını bile aklımdan geçirmezken...

Abdullah Gül bu haliyle...

Cumhurbaşkanlığı gibi bir makam için...

İsminin etrafında büyük, çok büyük bir toplumsal mutabakatın sağlanabileceğini ciddi ciddi düşünmüş, düşünebilmiş biri...

AKP lideri RTE, Cumhurbaşkanı RTE’ye karşı / Orhan Bursalı / Cumhuriyet

Bayılıyorum şu “biz kardeşiz” mavrasına.. En son AKP milletvekili Mehmet Ali Şahin Habertürk’te Kübra Par ile söyleşisinde Abdullah Gül üzerine böyle laf etti, “kardeşlik baki”... Kimse yıllardır Gül- RTE arasındaki “yıkıcı” çekişmeyi anımsamadan konuşuyor. 
Rastlantısal olarak arşivi tararken elime geçti, 31 Aralık 2017 Düzce il kongresinde Abdullah Gül’e giydiriyor ve Anayasa Referandumunda hayır oyu vermekle suçluyordu: “Hayırdır, bir anda bu tepkisellik, bu hız nereden çıktı. Bozgunculuk merakının sebebi nedir..” diye soruyordu. 
Evet, aralarında aslında dışarıdan sıradanmış gibi görünen yıkıcı bir çatışma vardı. İkisinin siyasi yolları çoktan ayrılmıştı. Ama Abdullah Gül Meselesi yazımda belirttiğim gibi, Gül, bir siyaset inşa edemedi, açıkça iktidarın, RTE’nin politikalarını yüksek sesle ve gür eleştiren bir söylem geliştiremedi. Oysa diğeri her fırsatta Gül’e çakıp durdu. 
Dün gazetemiz “Şapkasını aldı gitti” başlığıyla, Demirel’in darbeler karşısındaki durumuyla benzeştirdi. Pardon, ülkemizde bir askeri darbe mi var? Eh, omzu en kalabalık askerin, (Erdoğan’ın Sözcüsü Kalın ile birlikte) Gül’ü ziyaret etmesi karşısında yapılacak en iyi geçmişe gönderme böyle olabilirdi belki de! 
Siyasette cesaret yoksa, hiçbir şey yoktur. Liderlikler cesaret işidir..

24 Haziran nasıl tarihi seçim olur? / Mustafa Karaalioğlu / Karar

Başta ülkenin beka sorunundan kurtulması olmak üzere, sosyal, siyasal farklılıkların demokratik uyum içinde yaşama modeli ve ekonomik risklerin önlenmesi gibi temel ünitelerde en iyi fikirler bu süreçte ortaya çıkacaktır. Daha doğrusu çıkmalıdır… Madem iktidarı ve muhalefetiyle herkes temel sorunların varlığında fikir birliği içinde o zaman 24 Haziran sahnesi de ülkenin bütün siyasal birikimimin en iyi ürünlerinin sergilendiği bir performans dönemi olmalıdır.

Bununla birlikte, seçimlerin tabiatı gereği yaşanabilecek fikir çatışması gerginliğini aşmayan bir dil ve üslubun en azından çözüm önerilerinin kalitesi kadar önemli olduğunu belirtelim. Kimse ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu şeyin biraz sukünet ve seviyeli fikir olduğunu inkar edemez…

Nitelikli bir siyasal seviyenin yakalanıp yakalanamayacağı 24 Haziran sonrasının en önemli işareti olacaktır. İşte o zaman seçim, öncekilerden ayrılır ve tam anlamıyla “tarihi” önem kazanır...

Osmanlı tokadı... / Zeynep Gürcanlı / Sözcü

Bizim ahali hâlâ “tokat hayali” kurarken, ABD Kongresi’ne “Türkiye’ye yaptırım uygulansın” yasa taslağı verildi. Türkiye’nin üretiminde ortak olduğu F-35 savaş uçağı projesinden çıkarılması istendi.

Üstelik sunulan taslak, hemen hiçbir konuda anlaşamayan, iç politik çekişme nedeniyle Amerikan bütçesini bile onaylayamayan Senato’da, tüm partilerin desteğiyle hazırlandı.

Türkiye’ye yolcu uçağı satarak Amerikalılara iş sağlandığıyla övünen Washington, iş savaş uçağına geldi mi, “üretim ortağı” olduğumuz projede bile bizi dışlamaya kalkıyor.

ABD’den bir yaptırım da Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400’ler için geldi-geliyor. ABD’nin NATO Büyükelçisi Bailey Hutchison, Türk Hükümeti’ne ABD Kongresi’nden geçen Rusya’ya yaptırım yasasını hatırlattı, Rusya’dan S-400 alan Türkiye’nin de bu yasaya takıldığını söyledi.

Büyükelçi, AKP’nin “Bunlar Kongre’de istediği yasayı çıkarsın. Biz alırız iki üç yolcu uçağı, Trump’ı ikna ederiz” tavrını da biliyor olsa gerek, “Sizi Trump bile kurtaramaz” diye açık açık mesaj verdi.

Anlaşıldı / Rauf Tamer  / Posta

Neyse ki Abdullah Gül meselesi, anlaşılmış bulunuyor.

Meğer hiçbir makama talip değilmiş.

Ama yoğun istek ve ısrar üzerine, eh, geniş bir mutabakat sağlanması kaydıyla,kapıyı aralamış... Galiba da Karamollaoğlu biraz işgüzarlık etmiş... Hepsi bu... Yoksa böyle mevkiler, onun için mazide kalmış.

Veda etti ve gitti.

Vallahi ihsas-ı rey’de bile bulunmadı.