MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Seleften halefe: Hele bir kesin kovul da...

O köşenin senden önceki sahibi olarak...
Farkındayım...

***

Şöyle oluyor:
Editör arkadaş arıyor “Yazını okudum çok güldüm, eline sağlık, harika ya...”  diyor...
Bu demek ki; yazıyı koymayacaklar...
Boş bulunup da  “Teşekkür ederim”  desen de faydası olmaz  “Bir ricamız var, şurada hani diyorsun ya...”  diye başlar... Ömründe okunacak bir tek yazı yazmamış, okuruna karşı namus borcunun farkında olmayan, gazetecilik yapmadığı zaman okur yerine patrona koşup
 “Beyefendi kilo vermişsiniz”  diyen editör...
 “Orası biraz şey olmuş”  der...
Anladın!..

***

Hiç boşuna uğraşıp  “Ama orasını çıkartırsanız yazı anlamsızlaşır”  deme...
O yazıyı istiyorlardır aslında...
Anlamsızını...

***

Bu böyle sürüp gider...
Bir gün patronla yemek yenileceğini söylerler, hemen yanına oturturlar seni... Patron çatalı dolmaya batırırken hep sana bakar...
O sırada korkma, tatlılar gelince asıl başlar iş:
Söylediklerinin özeti  “Şu adamı üzerime saldırtma, biliyorsun bizim basın ilkelerimiz var, nedir bu senden çektiğim” dir...
Editör, ilke olarak araya girer
 “Beyefendi kilo vermişsiniz”  der...
Yani bunların “kilo vermişsiniz”  lafları gerçek olsa, patronun eksi (-) 200 kiloda olması lazımdır...

***

Arada bir yazını koymazlar...
Okur da bir alemdir ha, sen gidince bırakırız gazeteyi der, ama Türkiye’nin en çok yazar kovan gazetesi, en çok okunan gazetesidir şu anda...
Yazını koymadıkları gün diyelim ki...
Beğenen olur  “Çok güzel yazmışsınız yine”  der okur...
Sakın benim gibi  “Ama yazım bugün yok, koymadılar”  deme...
Çünkü; konulmamış yazı konulmuş yazılardan her zaman daha çok koymuştur...
Asla unutulmaz...

***

Seni bilmem...
Ama ben sabaha karşı tam dörtte  “kovulma rüyamı”  görürdüm... Ama her gece neredeyse, yastığım ıslak kalkardım, tam dörtte...
Salona geçip sigaramı yakardım...
Bizim çilemizi en çok onlar çekerler, Andree uyanır, rüyamı bildiği için hiç konuşmadan bana çok güzel yardımcı olurdu:
 “Üzülme başka iş mi yok...” 
Ama hiç iş bulma rüyası görmedim...

***

Sen benim için “Sabah kahvesi” demiştin, ben de sana bir şey söylerim...
Hele bir kesin kovul...
O “kovulma onur madalyası” yüzde 5O’nin katılımı ile boynuna bir asılsın...
Medyayı bu hale getirenler insanların yüzüne bakamazken, biz seni kucaklayıp yanaklarından öperiz...
Çünkü sen patronun değil, bizimsin...
Bekir Coşkun/Sözcü


HÖT dedi...
Bir şarkı vardı. Sözleri şöyleydi: “Ben sizin babanızım. Ben ne dersem o olur” ... AKP’nin kurucu has babası ve Türkiye’nin 10 Ağustos’ta seçilmiş babası Tayyip Erdoğan, ne derse o oluyor. İktidar partisinin kurucu has babası, Hürriyet Gazetesi’nde Yılmaz Özdil’in yazılarına “höt...” dedi gazeteyi yayınlayanlar da “Al sana bir Enis ve yanında bir Yılmaz...” dediler. Yarın “al sana bir de Hakan” diyebilirler. Baba ne derse o...    
Necati Doğru/Sözcü


Çanlar Taha Akyol için mi çalıyor
(...)  Hayatı boyu rasyonaliteyi savunan Akyol duygularıyla konuşan, Pensilvanya emrinde biri haline geldi. Ben Taha Bey’in düştüğü bu hale de çok üzülüyorum. Barış Tümay ve CNN Türk de bu karanlık projenin içinde. Hatta İrfan Şahin ve Barış Tümay Pensilvanya çetesi ile ilişkiye de devam ediyorlar. Aydın Doğan bunu iyi bilsin... Pensilvanya çetesinin bir numaralı tetikçisi Nazlı Ilıcak Kanal D ve CNN Türk ekranlarından hukuksuz çetecilik yapmaya devam ediyor. Devletin tamamı bu durumdan çok rahatsız...
Cem Küçük/Yeni Şafak


Eygi’den, kendisiyle görüşmek isteyen üniversite öğrencisine garip şart: 

“DÖNME DEĞİLSEN OSMANLICA ÖĞREN”
Üniversite üçüncü sınıfa gittiğinizi ve bu fakir ile görüşmek istediğinizi bildiren mektubunuzu aldım. Alakanıza teşekkür ederim.
Bendeniz görüşülmeye layık değerli bir insan değilim. Hüsn-i teveccüh buyurmuşsunuz.
Görüşme için bir şartım var: Osmanlıca okumak biliyorsanız, müsait bir vakitte fakirhaneyi teşrif edebilirsiniz. Bilmiyorsanız, hemen başlamak şartıyla bir ay içinde çat pat okumayı öğreneceğinize dair yemin etmelisiniz. (...) Osmanlıca öğrenmek veya öğrenmemek gibi bir tercih yoktur. Bu iş bizim isteğimize ve keyfimize kalmış değildir.
Müslümansan dedim... Kripto isen, Dönme isen tabiî ki, böyle bir mecburiyetin yoktur.
Bilvesile selam ve hürmetlerimi sunarım.
Mehmet Şevket Eygi/Milli Gazete


Sonunda kendini Allah sanacak
Gazeteyi okurken önce gözlerime inanamadım. Tayyip Bey aldığı oyu az bulanlara cevap olarak bakın ne demiş:
- Peygamber efendimizi bile desteklemeyenler oldu. 
Tayyip Bey’in kendisini Hz. Peygamber ile kıyaslaması aklıma bir Adnan Menderes-Fahrettin Kerim Gökay öyküsünü getirdi. 
(...)
CHP’nin getirdiği İstanbul valiliği ve belediye başkanlığı görevinde, Gökay’ı Menderes kendi döneminde de tuttu. Ta ki imar hamlelerinin bir bölümünü eleştirene kadar. 
1957’de Menderes’in İstanbul ziyaretlerinden birinde Vilayet’te yapılan bir toplantıda, Fahrettin Kerim eleştirince Menderes kendisini sinirli bir şekilde tersler: 
- Sen biraz dinlen hocam! 
Ruh ve sinir hastalıkları uzmanı Ord. Prof. hemen manidar cevabı yapıştırır: 
- Asıl sen biraz dinlen! 
Daha sonra da Fahrettin Kerim görevden alındı. (Bern’e büyükelçi atandı) 
Fahrettin Kerim bunun üzerine çok sinirlenir ve Menderes hakkında şunları söyler:
- Hırsının sonu yok. Burada durmaz cumhurbaşkanı olur, o da yetmez peygamberliğe tırmanır, o da yetmez kendini Allah sanmaya başlar. Hah işte o zaman da onu alıp bana getirirler. 
Ali Sirmen/Cumhuriyet


“Batsın böyle gazetecilik” 
(...) Aydın Doğan ve tayfası da yeni döneme uyum önlemleri almaya başladı:
Önce “etliye sütlüye dokunmasa da iktidara yaranamayan” Genel Yayın Müdürü’nü istifa ettirdiler; şimdi gazeteyi dikensiz gül bahçesi yapmak istiyorlar!

***

Peki; Hürriyet okuru, bu son ihaneti affeder mi?
Bırakın Allah aşkına:
Bir zamanların muhalif Sabah’ı, Star’ı bugün iktidarın kapatması oldu da kaç okur o gazeteleri terk etti?

***

Tam Yılmaz Özdil olayının ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk ki bir başka haber CHP’ye yakınlığıyla bilinen Yurt’tan geldi:
Uzun zamandır bu gazetede yazan Hulki Cevizoğlu, iddialara göre Kemal Kılıçdaroğlu’nun baskısıyla kovulmuş... Çünkü Kılıçdaroğlu’nun çatı aday konusundaki yanlışlarını eleştirmiş...
İşin ilginci bu iddiaya daha Kılıçdaroğlu yanıt vermeden, Yurt’un yeni Genel Yayın Müdürü Derya Sazak devreye girmiş ve “Hulki’yi Kılıçdaroğlu kovdurmadı, ben kovdum. Çünkü gazetede yeniden yapılanmaya gidiyoruz” demiş...

***

Peki; Derya Sazak kim?
Daha bir yıl önce Başbakan’ın baskısıyla Erdoğan Demirören tarafından Milliyet’in Genel Yayın Müdürlüğü’nden kovulan ve “Batsın Böyle Gazetecilik” kitabında gördüğü baskıları anlatan gazeteci... Derya’nın açıklamasını duyunca hemen Hulki’yi aradım ve “Nedir bu işin aslı?” diye sordum. Aynen şunları söyledi:
 “Derya için şanssız bir açıklama... Batan kendisi olmuştur. ’O atmadı, ben attım’demek, rezalette birinciliği kapma yarışıdır!” 

***

İşte; böyle dostlar...
İktidar beni, Derya’yı, Can’ı, Yılmaz’ı attırır...
Muhalefeti Hulki’yi kovdurur...
Buna da Türk tipi basın özgürlüğü ve demokrasi denir!..
Mustafa Mutlu/Aydınlık


“En zayıf halka”ymış meğer
Vay arkadaş...
“Kapalı kutu” sanıyorduk; herkesten önce çözüldü...
Hanefi Avcı’dan özür diledi...
“Kullanıldık” dedi...
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy vereceğini ilan etti...
Vee... “Kendi doğrularından dönme erdemi(!)” gösteren diğerleri gibi o da şimdi “kazananlar kulübü” üyesi!
Öldü mü, kaldı mı; “Hocaefendi” ye reva görülenlerin derdiyle, dermansız hastalıkların pençesine mi düştü derken dün tivıtırdan “cöh” dedi Hüseyin Gülerce:
 “Her Pazar sabah saat 10.00’da Beyaz TV’de Ortak Akıl programındayım. Bu dönem görüş ve düşüncelerimi sadece orada seslendiriyorum.” “Sadece” vurgusundan anlaşılıyor ki Gülerce için “Zaman” bitti.
İyi de 14 Mayıs 2014’te “yıllık izne çıkıyorum” diye ayrıldıktan sonra, madem böyle bir “tak sepeti koluna” durumu oluştu, insan okurlarına iki satırla da olsa veda etmez mi? Etmek istemedi mi? İstedi de ettirilmedi mi? Kim bu hikayenin “vefa” dan nasiplenmeyeni? Öyle ya Gülerce dış kapının dış mandalı değil; Zaman’ın aynı zamanda eski Genel Yayın Yönetmeni...
Cemaatin sözcüsü, “Hocaefendi” nin en yakını, şöyle ağırlığı olan, böyle sözü dinlenen kişi diye köpürtülen Hüseyin Gülerce bile böyle bir kalemde kestirip atabiliyorsa bütün ipleri; “okyanus ötesi” nin “gücü” fazla abartılıyor olabilir mi?


Yandaş medya “yerin dibinden” bildiriyor
Hakan Albayrak’ın dünkü Star’da yayınlanan yazısı şöyle başlıyordu:
 “Reis ’Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde bu konuyu gündeme getirmek fitnedir’dediği için o süreçte sesimizi çıkarmadık, ama şimdi herkes eteğindeki taşı döküyor ve biz de kendi sözümüzü söylemeden edemiyoruz.
cbpat6ltrparsa180 AK Parti’nin ve hükümetin başına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu geçmeli.” 
Utanacaklarına, “köşe yazarı” maskeli “kalem memurluğu” yaptıkları duyulursa diye kızarıp bozaracaklarına, “bunlar” yerin dibinden “gururla(!)” ilan ediyorlar, nasıl biat ettiklerini...
Allah düşürmesin.