MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Tek partili sisteme bile dönebilir

Anayasa ya da  “teamül”  denilen gelenekleşmiş usuller çerçevesinde belirlenen siyasal sistemlere, “rejim” denir.

Her rejim demokrasi olmadığı gibi, demokrasiler de tek tür değildir. 
Ama tüm demokrasi biçimleri, demokratik olmayan rejimlerden üç belirgin özellikle ayrılırlar: Çok partili olmak, yurttaşların özgür seçim hakkını geniş tutmak ve yasama ile yürütmeyi birbirinden ayırıp, yargıyı bağımsız kılmak. 
Demokrasi rejimleri de ana hatlarıyla dörde ayrılır: 
1. Halk tarafından doğrudan seçilip, meclisin yasamayı üstlendikten gayrı yürütmenin başını ve tüm hükümet üyelerini mecliste oylayarak seçtiği temsili demokrasiye, “meclis rejimi”  denir. 
2.  “Parlamenter rejim” in  “meclis rejimi” nden farkı; yasama, yürütme ve yargıyı birbirinden daha net çizgilerle ayırıp, anlaşmazlık halinde arabulucu kurumlar yaratmasıdır. 
3. İlk olarak 1787’de ABD’nin kabul ettiği  “başkanlık rejimi” , yasama, yürütme ve yargıyı hem mutlak, hem de keskin biçimde ayırır. Yasama, kayıtsız koşulsuz meclisin tekelindedir. Yürütmenin başı ve sorumlusu, halk tarafından doğrudan ya da dolaylı seçilen başkandır. Yargı ise geniş yetkilerle, tam bağımsız.

***

4. Devlet başkanının doğrudan halk oylamasıyla seçilip hükümet atamak ve lağvetmek yetkisine sahip olduğu sistem,  “karma rejim”  diye anılır. 
(...)
İlk kez halk oyuyla seçilen son cumhurbaşkanı Erdoğan’dan öteye de ne başkanlık rejimi, ne karması? Görünen o ki, düpedüz  “mutlak monark” diyebileceğimiz tek el, tek kalem iktidarına bağlanıyor yasama, yürütme, yargı ve zaten siyasaldan toplumsala, her alanda tüm merciler, tüm kararlar... 
(...) 
Yapar mı yapar, belki tek partili sisteme bile geri döner,  “ileri demokrasi” den  “aşılmış demokrasi” ye geçtik bile diyebilir!
Önümüzde daha bir yıl var.
Etkin, inançlı, kararlı ve nihayet fedakâr bir muhalefet, ülkeyi bekleyen makus kaderi bal gibi değiştirebilir. Ama o muhalefet nerede, o cesaret var mı?          
Mine Kırıkkanat/Cumhuriyet 

Velev ki...

Resmi Gazete’nin “mazabata” toplantısı

-(...) arkadaşlar, YSK’dan gelen mazbatayı iyi yere sakladınız değil mi? Bir aceminin eline geçer, haberimiz olmadan baskıya verir; oyarlar hepimizi valla, aman ha!
-Hiç merak etmeyin müdürüm. Benim masadaki sümenin içinde gizli bir göz var, oraya sakladım. Üstüne de son on yılın Resmi Gazete koleksiyonlarını koydum. Şerlok Holms gelse bulamaz.
- Bu arada temelli kaybetmeyelim de; ayın 28’i hangi güne geliyor? Perşembe mi? Hah, o gün mazbatayı,  “Şok, şok, şok”  diye sürmanşetten görelim. Kenarına  “Düşmanlar çatlasın, yiğidim geliyor”  diye spot patlatırız! Bir gün önceden havuz TV’lerine 5’saniyelik reklâm da verelim; matbaaya söyleyin 5 milyon basılsın perşembe gazetesi. Tarihî gün!
-Mazbatayı 90 gram kuşeye basalım efendim zemini pembe, etrafına kabartmalı altın yaldız çerçeve çekeriz. Çerçevede güller, papatyalar, bülbülller olsun; hani nikâh davetiyelerinde var ya...
-Aferin arkadaşlar, iyi çalıştık bugün; toplantıyı kapatıyorum!
Ahmet Turan Alkan/Zaman

Yüz verirsen deliye...

 “Açılım bozulmasın, süreç zarar görmesin!” diye diye ülke bu hale getirildi! “Yüz verirsen deliye, gelir işer halıya” derler ya... İşte o biçim, memleketin içine ettiler! Evet, ihanet heykeli dün kaldırıldı ama bu yetmez! Onu dikeni de, diktireni de, dikilmesine göz yumanı da tutup yargılamak gerekir!
Rahmi Turan/Sözcü

Dinleme kayıtları kimin kasasında

Almanya Türkiye’yi dinledi  ifadesinin açılımının  “Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, ordunun komuta kademesi, MİT’in yöneticileri, stratejik kamu kurumlarının yöneticilerinin dinlendiği”  olduğunun altını çizen Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz,  “dinlenen”  diyaloglar arasında  “sıfırlayayım mı bıbıcım” ,  “bakara-makara” , milleti hedef alan küfürlerin yanı sıra gün yüzüne çıkmamış her nevi karanlık/kirli ilişki delilinin de olabileceğini hatırlatarak sormuş:
 “Acaba o dinleme kayıtları şu anda kimin kasasında ortaya çıkacağı günü bekliyor?” 

“Yarışacak” bir lider aranıyor

Gir partiye.
Başkana biat et.
Başkan eceli gelsin, gitsin.
Kaseti yayınlansın, gitsin.
Sonra sen başkan ol.
Kimse seni indiremez.
Türkiye’de parti genel başkanlığı böyle işliyor. Kim genel başkan ise il başkanları da genel başkanın malı, delegeler de genel başkanın delegesi, milletvekilleri de genel başkanın milletvekili. İl başkanı karşı çıkarsa genel başkan onu görevden alıyor, yerine kendi adamını tayin ediyor. 

***
Bahçeli, 9 seçim yitirdi.
Koltuğu bırakmadı.
Kılıçdoroğlu 5 seçimi yitirdi.
Koltuğunu o da bırakmadı.
Bırakmıyor.
(...)
Halk sarılacak umut arıyor.
Tayyip Erdoğan güçlü değil.
Halk yarışacak lider bekliyor...
Necati Doğru/Sözcü

Ve Özdil veda etti...

“Başbakan kim olsun”  başlıklı yazısının yayınlanmadığı 15 Ağustos 2014 gününden bu yana köşesi boş olan, akıbetine dair de açıklama yapılmayan Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil’in durumu netleşti. Medyatava’nın haberine göre, gazetesiyle yollarını kesin olarak ayıran Özdil, dün Hürriyet binasına gitti ve mesai arkadaşlarına veda etti.

Asayiş berkemal(!)

İstihbaratınızın en güçlü olması gereken bir yerde, Lice’de, PKK’liler, asker vurmuş bir militanın silahlı heykelini dikme kararı alıyorlar. Bu karardan haberiniz olmuyor! Yerini belirliyorlar! Ondan da haberiniz olmuyor! Heykele platform yapıyorlar. Fark edemiyorsunuz. O arada bir atölyede heykelin yapımına başlanıyor. Haberiniz olmuyor! Heykel tamamlanıyor, kocaman bir kamyonla dikileceği yere naklediliyor. Ruhunuz duymuyor! Tören günü belirleniyor. Devlet uykularda! Tören günü  yüzlerce kişinin katılımıyla, devlet güçlerinin gözü önünde heykel dikiliyor. Asayiş berkemal..
Melih Aşık/Milliyet