MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
MEDYA POLEMİK

“Devlet” açılımdan istifa ediyor!
Üst düzey bürokratlar, subaylar; “vebal” altında kalmak istemeyenler çareyi gönüllü emeklilikte buldu

Güneydoğu’da yüzlerce köy okulu  “güvenlik”  nedeniyle öğretime açılamadı. Terör örgütü PKK’nın köylerde oluşturduğu 8 kişilik  “köy komiteleri” okullarda Türkçe öğretim yapılmaması yönünde kararlar aldı. Bayrağımız zaten köy okullarında artık dalgalanmıyor. Öğretmenlerin can güvenliğini tehlikeye atmamak için öğretmen olmayan kişiler  “ücretli öğretmen” olarak köy okullarında görevlendiriliyor. Bunların önemli bir bölümü de örgütün isteği doğrultusunda faaliyet yürütüyor.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’den bile gizlenen  “açılım” adı altındaki çalışmalar, artık bürokrasiyi alabildiğine korkutuyor, ürkütüyor. Tamam makam koltukları iyi hoş ama bunun ileride büyük sorumlulukları olacağı da anlaşılıyor.
Hakkari’sinden, Bingöl’üne değişik illerin emniyet müdürleri olup, biteni gördüğü için ayrıldılar. Farkında değiliz ama Güneydoğu’da görevli çok sayıda komutan da, ileride sorumlu olmamak için emeklilik dilekçesi veriyor.
Bu halka giderek üst düzey bürokratlara da uzanıyor. Ulvi Saran’dan önce Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı görevinde bulunan Murat Özçelik, gidişatı gördükten sonra istifa etmişti. Yerine getirilen Malatya eski Valisi Ulvi Saran’ın, görevinden ayrılacağını açıklaması da tamamen  “çözüm süreciyle”  ilgili... Önceki müsteşar, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’la anlaşamamasını gerekçe göstermişti. Ulvi Saran’ın böyle bir gerekçesi olmadı. Ama bilinen ve müsteşarlıkta konuşulanlara bakılırsa, Saran,  “çözüm süreci” nden sorumlu olmamak için merkez valiliğine alınmasını istedi.
(...)
Güneydoğu’da okullar yakılırken, Atatürk büstleri parçalanırken, bayrağımıza saygısızlıklar giderek artarken oradaki öğretmenlerin durumunu da bir düşünün.
“Biz şu an Güneydoğu’da görev yapan devlet görevlileri, sanki yabancı bir ülkede çalışan konsolosluk görevlileri gibiyiz. Dışarı çıkmamız bile mülki amirlerin emrine tabi”  diyen kamu görevlisi devam ediyor:
 “Her gün yüzlerce olay oluyor. Onlarca demiyorum. Yüzlerce suç içeren olay oluyor ve hiçbir şey yapmıyoruz. Suç kaydına bile girmiyor. Size bir örnek sunacağım:
Batman Beşiri İlçesi İkiköprü beldesi Esence köyü ilkokuluna giren PKK’lı teröristler okulda bulunan Türk Bayrağı’nı indirdikten sonra parçalayıp okul panosuna asmışlardır. Olay 8 Eylül 2014 tarihinde okulda görev yapan öğretmenlerin okulu açmasıyla öğrenilmiş. Ayrıca okula ait 1 adet bilgisayar PKK mensuplarınca çalınmış.
Öğretmenlerin haber vermesi üzerine olay yerine gidilip fotoğraflı biçimde her şey tespit edildi. Ama olayın basına yansımasını istemeyen İl Milli Eğitim yetkilileri olayla ilgili herhangi bir soruşturma başlatmadı. Olayın adli boyuta intikali de aynı biçimde engellendi.
Yani Türk Bayrağı’nın parçalanıp dalga geçilerek parça parça panoya asılması ve kamu malının teröristlerce çalınması olayını alenen örtbas ettiler.” 
Açılımda gelinen noktayı artık  “açılım”  diyenler de görsün... Yoksa sizin “açılım, açılım”  dediğiniz bu mu?
Saygı Öztürk/ Sözcü

Ve kayda girdi...
Yaz kızım; “hepimizin Cumhurbaşkanı”nın “hepimizin Cumhurbaşkanı” olmadığı tescillendi

(...) kendisini, yani  “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” olduğunu inkâr eden bir politikacı ile karşı karşıyayız... 
Biliyorsunuz cumartesi günü medyayı topladı,  “basına kapalı”  yemekli bir basın toplantısı veya basınlı toplantı yaptı... 
Gizli! Kimden gizli? Aslında  “medya” dan gizli.. 
Çünkü RTE kendi adamlarını toplamış.. Hepsini bilgilendirmiş.. Ağızlarından kerpetenle tek laf alamıyorsunuz.. Yahu ne dedi söylesenize!? Önceki gece Habertürk’te Ece’nin Enine Boyuna programında, mesela RTE’nin en yakınlarından, politikalarından zerre şaşmayan, RTE’ye hayran ve kurban, benim “eski yoldaşlarımdan”  Ethem Sancak’ın Akşam gazetesinin Genel Yayın Müdürü Mehmet Ocaktan’ı sıkıştırıp durdum. I.. ıhhh! Çok iyi tembihli! Bir şeyler dese kulakları çekilecek sanki! 
(...)
Cumhurbaşkanı, ser verip sır vermeyecek medyasıyla, patron ve genel yayın müdürleri gibi en sıkılarıyla toplantı yapıp, Türkiye’yi bilgilendiren ana medyayı dışladığına göre, kimin Cumhurbaşkanı olduğunu da böylece ilan etmiş oluyor... 
Bunu zaten biliyorduk da, RTE’nin bizzat bu durumu kayıtlara geçirmesi iyi oldu.. 
Orhan Bursalı /Cumhuriyet

Devletin malı deniz...

Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçildiğinde ailece oturmakta olduğu Dışişleri Konutu’nu terk etmemiş, bunun üzerine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na aylık kirası 45 bin lira olan dört katlı bir villa... Korumalarına da villanın hemen karşısında aylık kirası 5 bin dolar olan daire tutulmuştu.
Bu paralar 7 yıl boyunca ödendi. Cumhurbaşkanı Gül 28 Ağustos’ta görevden ayrıldı. Fakat bu defa da Cumhurbaşkanlığı’nın yazlık Köşkü Huber’i terk etmiyor. Gerekçe; taşınacağı mekân henüz hazır değilmiş... Oysa Gül’ün 28 Ağustos’ta görevi bırakacağı 2 yıldır belliydi. Nerede oturacaksa orası hazır edilebilirdi. Olmadı bir otele yerleşebilirdi.
Melih Aşık/ Milliyet

Davutoğlu bir yerde haklı(!)
Teröristler “muazzam mesafe” aldı

(...) Tayyip ve Ahmet beyler “Kürt açılımı tamam, terör sorununu çözdük” havasını pompalayıp duruyorlar!
Onların ve yandaşlarının dediğine göre “muazzam mesafeler”  alınmış!
Evet, itiraf edelim ki, müthiş mesafeler alındı! Bu açıkça görülüyor zaten...
Ancak, mesafeyi alanlar teröristler!
Güneydoğu’da bir  “PKK devleti” kurulmak üzere...
Tayyip Bey ve yandaşlarının  “Açılım”  dedikleri şey, ülkeyi böyle acıklı hale getirmekse, BAŞARDILAR!
Devlet okulları alev alev yanarken, Muş Valisi Vedat Bü-yükersoy ile Bulanık Kaymakamı Ömer Şahin’in yakılan okulları gözleri yaşlı izleyip başka bir şey yapamamaları  “çözüm sürecinin” ne kadar başarılı (!) olduğunu gösteriyor.
Rahmi Turan /Sözcü