MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
MEDYA POLEMİK

Ülkede satacak bir şey kalmayınca “Türk vatandaşlığı”nı satışa çıkardılar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Müslüman Kardeşler Örgütü’nün lider kadrosunun Türkiye’ye gelebileceğini söyledi. Son yıllarda, çoğu dinci örgütlerin mensubu çok sayıda kişi değişik yollarla Türk vatandaşlığını kazanıyor. Bugün, IŞİD, El Kaide gibi örgütlerin içinde gerçek Türk vatandaşından çok, parayla ya da başka yollarla Türk vatandaşı olup kendilerine göre “cihad bölgesi” ilan ettikleri çatışma bölgelerine gidenler var.
Yasalar gayet açık. Türk vatandaşlığı doğumla, evlilik dışı çocuğun babası tarafından kabul edilmesiyle, yabancı birinin Türk vatandaşıyla üç yıl evli kalmasıyla, yabancı biriyle evlenenin çocuklarının da 18 yaşını doldurduktan sonra iki vatandaşlıktan birini seçmesiyle kazanılır. Bir de “Fevkalade Telsik” denilen, ülkeye ekonomik, sosyal, kültürel, teknik yönden yararlar sağlayacağı, tanıtımında etkili olacağı isimlere Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlık hakkı veriliyor. Bunlar tamam ama bir de şebekeler tarafından Türk vatandaşlığının satışı var.
Akın akın geliyorlar
Yasaya göre Türk vatandaşlığını kazanılabilmesi için kişinin en az 5 yıl Türkiye’de ikamet etmesi zorunlu. Hemen, belirtelim, Suriyelilerin Türk vatandaşlığının durumu ise “gizli kararnameler” le çok farklı. Yani, onların vatandaşlığa alınması sanıldığı gibi kolay değil.
Elimde, çok sayıda belge var. Genelde hac döneminde Suudi Arabistan’a giden Afganlılar, Türk vatandaşlığı garantisi alınca ülkelerine dönmüyor(...) Durumu iyi olanlar bunun için 80-100 bin doları gözden çıkarıyor. Yani bu parayı veren daha kolay Türk vatandaşlığı kazanıyor. Sadece bu yılın ilk 6 ayında 2 bin 250 aileye vatandaşlık satışı yapıldı. Aileler 8 ile 20 kişi arasında değişiyor. Ortalama 10 kişilik aile olsalar bile kısa dönemde vatandaşlık verilenlerin sayısı 22 bin 500’ü buluyor. Yani, orta büyüklükte bir ilçe demektir. S. Arabistan’da ikamet eden, Türkiye’de bir yatırımı bulunmayan, Türkiye’ye hiç gelmemiş şahıslar, vatandaşlık satış şebekesinin Arabistan’daki sorumlusuna önden 20-30 bin dolar veriyor, müracaatı alınıyor. Vatandaşlığı çıktığında da vukuatlı nüfus kaydı faks çekiliyor, müracaatı yapan şahıs paranın tamamını yatırıp, Cidde Başkonsolosluğu’na müracaatını yapıp kimliğini alıyor veya Türkiye’ye seyahat vizesi alıp, Türkiye’ye turist olarak geliyor. Afganistan vatandaşı olarak geldiği Türkiye’den, Türk vatandaşı olarak dönüyor. 
Dernekler işin içinde
Hepsini demeyelim ama vatandaşlık satışında ilgili ülke adını taşıyan dernekler alabildiğine etkili... Onlar ne mi yapıyor: Türk vatandaşlığını almak isteyen kişiler, önce o derneğe kişi başına 500-600 dolar karşılığında vatandaşlık kaydı yaptırıyor. Dernekler, parayı aldıkları kişileri mülteci gibi gösteriyor ve bunlara ikamet veriliyor. İşin ilginç yanı, bu kişiler Türkiye’ye geldiklerinde ve vatandaşlık almak için parayı yatırdıktan sonra örneğin Afganlılar, Afganistan konsolosluğuna gidip pasaportunu kaybettiğini belirtip yeni pasaport alırken, isimler kişinin beyanına göre alınıyor ve pasaport da bu isme düzenleniyor. Örneğin, Türkiye’ye Abdulgaffar ismiyle giriş yapan kişi, yeni pasaportta adını Abdurrahim olarak yazdırıyor. Böylece, kişinin yurtdışına Abdulgaffar olarak çıkmasında bir sıkıntı olmuyor. Abdurrahim ismine düzenlenmiş ikamet belgesine bakıldığında bu kişi yıllardır Türkiye’deymiş gibi görünüyor. (...)
Üçüncü satışta ise kendini Türkiye’de bir fabrikanın S.Arabistan satış temsilcisi olarak gösterenler var. Yani resmi çalışma belgesinin üzerinden 1-2 yıl geçtiğinde vatandaşlık müracaatını yapıyorlar. Bu da az parayla hallediliyor.
Öyle bir sistem kurulmuş ki, başvurusunu yapan bir hafta sonra Türk vatandaşı olmuş. Tabii ki bunların arkasında bazı önemli isimlerin olduğunu da göz ardı etmeyelim. Bazen, bulundukları yörelerde, Türkiye’nin seçimlerdeki kaderi Türkçe konuşamayan, parayla vatandaşlık alanlar tarafından belirleniyor. Anlaşılıyor ki, ülkede satacak bir şey kalmadı da, şimdi vatandaşlık satılıyor.
Saygı Öztürk /Sözcü

Doğruya doğru... 
Hükümet bu işte çok başarılı(!)

Hükümet bir iş yapıyor.. Bir süre sonra bakıyor ki yaptığı işin suyu çıkmış, hoş karşılanmamaya başlamış, anında makas değiştiriyor..
O ana kadar yapılanı kendileri yapmamış gibi davranmaya başlıyor.. O güne kadar olanları yok sayıyorlar.. Sanki kendilerinden önceki hükümetlerin âdetiymiş de kendileri son vermiş havasına bürünüyorlar.. Kendi yaptıklarına kendileri muhalefet ediyor.. Büyük meziyet.. 12 yıldır iktidarda değillermiş de sanki dün iktidara gelmişler gibi hareket ediyorlar..
‘İktidardayken muhalefet etme’ dedikleri hadise bu..
Hükümetin en becerikli yanı..

***

Son örnek torba yasa.. Altı yedi yıldır neredeyse tüm yasa değişikliklerini torbaya atıp Meclis’in kucağına atan kendileri değilmiş gibi.. En son 143 yasayı aynı anda Meclis’ten çıkaran onlar değilmiş gibi..
Torba uygulamasını kötüleyerek rafa kaldırdılar.. Bunu yaparken öyle bir algı yarattılar ki sanırsın torba muhalefetin buluşuydu..
Mehmet Tezkan / Milliyet

Tampon bölge Kürt koridoru demektir

(...) ABD’nin 36. paralele sınır çizmesinin, bölgeyi Saddam Hüseyin’in uçaklarına yasaklamasının ve Bağdat’ın egemenliğinden koparmaya çalışmasının fiili sonuçları ortadayken, Ankara’nın aynı hatayı yineleyebileceğinin işaretini vermesi, devlet geleneği açısından acıdır! Çünkü tampon bölgenin özerk bir alan inşası olduğunu dünyada en iyi deneyimleyen ülke Türkiye’dir. Ankara, 23 yıldır bu gerçeğin acı sonuçlarını yaşamaktadır...
Mehmet Ali Güller / Aydınlık

Terörle pazarlık

(...) Financial Times dün Kürt silâhlı güçlerinin IŞİD’e karşı kazandığı başarılar sayesinde, Batılı ülkelerin gözünde daha önce sahip olmadıkları bir meşruiyetin kapısını araladığını yazdı.
PKK bu kazanımı pazarlık masasında koz olarak kullanmayı mı hayal ediyor? “Terörle pazarlık edilmez” diyenler haklı çıkmaz inşallah!
Güngör Mengi / Vatan

Dünyanın gururu, Türkiye’nin ayıbı

Bir adam... 
Tek bir adam... 
Milyonlarca insanın hayatına 
dokunuyor... 
Umutsuz hastalara umut, şifasız hastalara şifa veriyor! 
Sadece yaptığı ameliyatlarla, yetiştirdiği öğrencilerle, kurduğu üniversite, hastane ve vakıflarla değil... 
Tüm bir kültürü etkileyerek... 
Prof. Mehmet Haberal, organ nakilleriyle doğrudan hayat kurtarmakla kalmıyor... 
Yasal ve örgütsel yapıyı, toplumsal kültürü değiştirerek Türkiye’de organ naklini kurumlaştırıyor!

***

Ve Türkiye’yi yönetenler ne yapıyor? 
Bırakın takdiri, teşekkürü... 
Onu hapse atıyor! 
Sonradan uydurma olduğu, bir komplo niteliği taşıdığı anlaşılan suçlama: İktidara karşı darbe yapmak. 
Oysa bütün yaptığı, herkese açık toplantılarla ve çeşitli temaslarla, makro bir görüşle teşhis ettiği Türkiye’nin sorunlarına siyasal çözümler aramak!

***

Ama o gerçek bir dinamo... 
Bir lokomotif... 
Gücünü, insan sevgisinden, bilim aşkından alıyor... 
Yılmıyor... 
Hapiste bile projelerini sürdürüyor... 
Ve geçen gün, iki yıl önce, demir parmaklıklar arkasında hazırlıklarına başladığı, Ortadoğu Organ Nakli Derneği’nin 
14. Kongresi, 50 ülkeden 700’e yakın bilim insanı ve yüzlerce misafirin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştiriliyor
Ünlü, uluslararası bilim insanları, Haberal’a sadece Türkiye’ye değil, Ortadoğu’ya ve tüm dünyaya yaptığı hizmetler için teşekkür ediyor.
Örneğin, Dünya Organ Nakli Derneği Başkanı Prof. Philip O’Connel “Organ ticareti ve organ nakli turizmi ile mücadele yolunda önemli bir belge olan İstanbul Deklarasyonu’nun oluşmasına öncülük eden Prof. Haberal’a teşekkür ediyorum” diyor. 
Birleşik Kraliyet Sağlık Derneği İkinci Başkanı Prof. Nadey Hakim, Haberal’ı ölümsüzleştirmek için, hapiste geçen dört yılını simgeleyen büstünü kendi elleriyle yapıyor ve kongrede takdim ediyor... 
Ve “İşte Haberal budur!” dedirten bir etkinlik daha: 
Organ nakli yaptırmış olan bireylerin yarıştığı 5. Transplant Olimpiyatları, 9 ülkeden 110 sporcunun katılımıyla yüzme, masatenisi, bowling ve atletizm alanlarında gerçekleştiriliyor.

***

Dünya onunla övünüyor... 
Ya Türkiye’yi yönetenler??? 
Emre Kongar / Cumhuriyet