MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
MEDYA POLEMİK

Davutoğlu enkaz devralmış!

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun son zamanlarda söylediklerine bakıyorum da haline acıyorum doğrusu.
(...)
Davutoğlu’nun, Erdoğan dönemine ilişkin ilk yakınmasına, TBMM’de hükümet programı açıklandığında yaptığı konuşmada tanık olduk.
Orada şöyle demişti: “Başta kadim şehirlerimiz olmak üzere tüm mekânlarımızda politikamız dikey değil, yatay bir yapılaşma olacaktır. İmar mevzuatını günün ihtiyaçlarına göre yeniden düzenleyeceğiz. 
(...)
Davutoğlu hükümetinin, Erdoğan’ın çevresi tarafından hiç sevilmeyen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da, Erdoğan dönemi inşaat politikalarına karşı sesini yükseltmişti:
 “Bir anda çok katlı binalara izin verilebiliyor. Bu hem şehirleri çirkinleştiriyor hem kolay para kazanma kapısını açıyor, rantın adil dağıtımında bizde kuşku uyandırıyor.” 
(...)
Erdoğan döneminde devletin savurganlığının zirve yaptığını da Davutoğlu’ndan öğrendik.
Davutoğlu  “Devlette haksızlık yaratan bir yapı var. Eğer bir milletin üreten, vergi ödeyen kısmı bazı imkânlara sahip değilse, bürokrasi ya da devleti yönetenler bu imkânlara sahipse, bu sürdürülebilir ve ahlaki bir durum değildir” diyordu.
Hedefi de açıklamıştı: Lojmanlar satılacak, makam arabası saltanatına son verilecek vs.
Davutoğlu ayrıca  “kayıt dışı sektörlerle mücadele stratejisini”  de en geç kasım ayı içinde açıklamaya söz veriyordu.
Davutoğlu, Erdoğan döneminin eseri sayılması lazım gelen AVM patlamasına karşı da esnafı korumak için sesini yükseltiyor!
(...)
Bütün bu tabloya bakınca Davutoğlu hükümetinin durumuna üzülmemek mümkün değil!
Erdoğan’dan bir enkaz devralmışlar, bakalım altından nasıl kalkabilecekler?..
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet

Analar daha çok ağlayacak!
Obama’nın gönlünü yapmak uğruna...

Adım adım savaşa doğru gidiyoruz!
Vatanımızın savunması gerektiği zaman elbette ki savaşacağız, kanımızı son damlasına kadar akıtacağız ama... Bunları kendi ulusumuz için yapacağız. Başkan Obama’nın keyfi, Amerika’nın çıkarı için değil... (...)
Kendi içimizde zehirli bir kurt gibi bünyemizi kemiren PKK terör örgütü ile savaşmayıp, sınır dışındaki kanlı IŞİD örgütüyle savaşmak niye?
Amerika, PKK’yı yok etmemize izin vermiyor ama bizimkilerin sırtını sıvazlayıp “Hadi aslanlarım IŞİD’in üzerine gidin, onu mahvedin. Ben havadan uçaklarla bomba yağdırıp sizi destekleyeceğim.” diyor. Yani ateşe elini sokmuyor ve (kaba bir tabirle) bizi enayi yerine koyuyor!
Tamam, savaşalım da... Sen de yanımıza gelsene arkadaş! Hayır! Artık, Coni’lerin canı çok kıymetli, Mehmetçik’ler önden gidecek, onlar telef olacak!
İktidar “Analar ağlamasın” diye propaganda yapıyordu. Şimdi ne oldu?
Obama’nın gönlünü yapma uğruna, analar çok ağlayacak, çok!
Rahmi Turan / Sözcü

Obama’nın şahini

(...) ABD kendi askerini karadan sokmuyor. İngiltere, Fransa da IŞİD’le göğüs göğüse gelecek şekilde Ortadoğu bataklığına karadan gelmiyorlar. Hatta 100 bin kişilik çok iyi eğitilmiş ve yüksek teknolojik teçhizatlı ordusu olan Suudi Arabistan da karadan asker vermeye niyetli değil. Profesör Obama, Erdoğan’ı  “şahinleşme sınavına” aldı, imtihandan geçiriyor.
Türk Ordusu ihraç malı!
(...)
Tayyip Erdoğan duvara dayandı!
Ya Obama’nın şahini olacak.
Ya da bağımsız Türkiye’nin adamı..!
Necati Doğru / Sözcü

Yeni “süreç konsepti”: Terör devletleri

(...) ABD Kongresi, önce Temsilciler Meclisi’nde, sonra da Senato’da Obama’nın  “Suriyeli muhalifleri silahlandırma ve eğitme”  yasasını onayladı.  Bu yasaya göre önceleri ABD’nin her yıl Suudi Arabistan’da 5 bin Suriyeli muhalifi eğitip silahlandıracağı belirtiliyordu. Ancak Erdoğan’ın ABD gezisi sonrasında bu sayının 12 bine çıktığı ve Suudi Arabistan’a Türkiye’nin de eklendiği görülüyor.  Demek 7 bin  “muhalif”  ülkemizde eğitilecek! (...)  Yani “teröre destek” ABD’den sonra Türkiye’de de yasallaşacak!
(...)  IŞİD’in Musul’u işgaliyle başlayan şu yeni süreçte, artık devletler teröre açıktan destek verme dönemine girmiş oldu. 11 Eylül 2001’den itibaren geliştirilen konsept içinde istihbarat kurumları aracılığıyla yönledirilen terör örgütlerinin dolaylı faaliyetlerinin yerini, artık terör örgütleri üzerinden açık savaşlar alacaktır!
Bu yeni konsept, özelleştirilmiş savaşlardaki etkin unsurları da, Gladyoları da önemli değişikliklere uğratacak...
Mehmet Ali Güller / Aydınlık

Sinek de küçük ama mide bulandırır...
“Paralel Cumhuriyet” polemiği

(...) Başbakan Yardımcısı Akdoğan, dünkü söyleşisinde bir de “Paralel medya ile Cumhuriyet”in paslaşarak bu süreci yönettiği“ gibi bir iddiada da bulunuyor. (...) kendilerinin çok uzun süren yakınlığını ve iş birliğini unutarak Cumhuriyet’i, ’paralel medya ile paslaşarak süreç yürütmekle’ itham etmek sağduyulu, aklıselim sahibi kimsenin inanmayacağı bir durumdur.
İktidara düşen komplo teorileri üretmek değildir. İktidara düşen, kendi mesleki kural ve değerlerine bağlı olarak gazetecilik görevini yapmaya çalışan basın çalışanlarına cephe almak değil, onlarla haber kaynağı-gazeteci diyaloğunu sürdürmekten ibarettir. AKP her eleştiriyi, her muhalif sesi, kendisine düşman görmekten, ’şucu ya da bucu’ diye nitelemekten vazgeçmelidir. Eleştirilerden yararlanmasını bilmeli hatta artık özeleştiri zamanının geldiğini görmelidir.
Utku Çakırözer / Cumhuriyet

Sen de mi!..

Yıllarca cemaate yakın Zaman’da yaz... Kitapların cemaate yakın yayınevleri tarafından basılsın  “hazır okur”a pazarlansın... Sonra çık  “sütten çıkmış ak kaşık” tonunda  “cemaatle omuz omuza yürünmezmiş”  de! Hoş Hüseyin Gülerce  “bile”  gemiyi terk ettikten sonra İskender Pala ne yapmaz ama yine de Habertürk’teki  “17 Aralık sürecinde olup bitenleri ben ‘Kavgaya ne lüzum var? Mutlaka kardeşler barışmalı, omuz omuza yürümeli’ gibi algılıyordum ama şimdi hiç o algıda değilim. Yürünemezmiş ve yürünmeyeceği de anlaşıldı. Cemaat’in katı tutumu, kavga sürdürmeye yönelik ısrarcı tavrı ve meşru olanın gıyabında yapılabilecek hareketlere tevessülü vardır. Bundan derhal dönmesi gerekir” sözleri  “sen de mi” dedirtiyor insana!