MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
MEDYA POLEMİK

Yandaşlar suçlarını dağdan aşırır yoksullar düz ovada yolunu şaşırır

 “Savcılığın takipsizlik kararına saygı duymuyorum, hiç inanmadım çünkü!” 
Bu cümle bana gelen çok sayıdaki mesajın özeti...
AKP’li bakanlar ve çocuklarıyla ilgili yolsuzluk dosyasının kapatılmasına birçok AKP’li bile (sevindi ama) kararın haklılığına inanmadı!
Olaylar o kadar netti ki, şüphelilerin mutlaka adaletin önüne çıkmaları gerekiyordu.
Vicdan sahibi herkes takipsizlik kararı için  “Yazık!” dedi.
Dinleme kayıtları, rüşvet pazarlıklarının bantları, para sayma makineleri, ayakkabı kutusundan çıkan milyonlar, evlerdeki para dolu gizli kasalar, Bakan’ın kolundaki 700 bin liralık saat, alelacele sıfırlama operasyonuna rağmen oğlanın elinde kalan 30 milyon Euro’cuk!
Daha ne olsun?
Tartışmaya yer bırakmayacak kadar çok belge, kayıt ve kanıt vardı...
Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları için bunlar delil değilse, başka ne delil olabilir ki?
Ayrıca, her şey normal ise, dönemin Başbakanı, hükümetin dört bakanını neden görevden almıştı?
Savcılığın  “Suçlamaları temizleme bürosu” gibi çalıştığını söyleyen tanınmış hukukçu Turgut Kazan  “Meclis’te Soruşturma Komisyonu kurulmuşken takipsizlik kararı verilemez. Hukuksuzluktur bu!”  diyor.
Haklı ama ülkede hukuk-mukuk kaldı mı ki? Artık, yolsuzluklar meşru sayılıyor!
Ülkemizin geldiği nokta şu:
Yandaşlar suçlarını dağdan aşırır,
yoksullar düz ovada yolunu şaşırır! 
Rahmi Turan / Sözcü

“Türkiye hukuk devleti” demeyin

Hiç olmazsa bir süre hukuktan, adaletten söz etmeyin..
Hâlâ adaletten söz ederseniz..
Aklımıza hakaret edersiniz..
Hâlâ bu ülkede adalet var, bağımsız yargı var derseniz..
Bizleri parya yerine koyarsınız..  Bu toprakları, aklı yetmeyen insanların yaşadığı ikinci sınıf ülke konumuna sokarsınız..
Muz cumhuriyeti damgası vurursunuz.. Türkiye buna layık değil..
Lütfen.. Akıl sağlığımızı korumamız için bir süre hukuktan, adaletten söz etmeyin..

***

Etmeyin çünkü.. Yolsuzluk ve rüşvet soruşturması göz göre göre kapatılan bir ülkede..
Zanlıların mahkeme yüzü görmeden aklandığı bir ülkede..
Hukukun üstünlüğünden söz edilebilir mi?
Bırakın hukukun üstünlüğünü, hukuktan söz edilir mi?
Edilemez..
Edilemezse hiç olmazsa susun..
Ekranlara kurulup, gözlerimizin içine baka baka; ’Biz demiştik, gördünüz aklandılar işte, iddiaların palavra olduğu kanıtlandı’demeyin..
Aklımıza hakaret etmeyin.. Akıl sağlığımızla oynamayın.. Bunu bizim için değil ülkenin menfaatini düşünerek yapın..
Çünkü toplumun akıl sağlığı bozulursa tedavisi çok zordur.. Toplum  yüksek sesle Cem Karaca’nın meşhur; ’beni siz delirttiniz’ şarkısını söylemeye başlarsa geriye dönüşü yoktur..
Aman dikkat!..

***

Olacakları herkes biliyor.. İktidarcısı da biliyor muhalifi de biliyor.. Savcı on ay sonra suç unsuru oluşmamış diye takipsizlik kararı verdi ya..
Soruşturmanın sivil kanadını akladı.. Siyasi kanadı ne olacak?
Rüşvet veren yoksa alan olur mu?
Olmaz.. Meclis de bakanları aklayacak.. Zaten belli ki aylardır savcının kararını bekliyorlardı.. Fezlekeleri muhalefetten sır gibi sakladılar.. Komisyon üyelerine bile göstermediler..
Meclis de dosyayı kapatacak..
Kapatacak ama bu yaptıkları hukuk kitaplarına geçecek.. Derslerin önemli konusu olacak..
Üstünlerin hukuku bahsi işlenirken 17 Aralık anlatılacak..
Mehmet Tezkan / Milliyet

“Hizmet”çi gazeteci barındırmıyorlar

Habertürk, Enine Boyuna programının daimi konuklarından Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü ve Zaman yazarı Abdülhamit Bilici’nin kanaldaki işine son verdi. 
Bilici, twitter hesabından yaptığı açıklamada  “HaberTürk enineboyuna programına niçin katılmadığmı soranlara toplu cevap: Yeni dönemde programda yokum. Kanalın tercihi. İlginize teşekkürler” dedi.
Öte yandan Habertürk TV, cemaate yakın Bilici’yi gönderirken, geçmişte cemaate yakın olduğu bilinen Ruşen Çakır’ın gazete Habertürk’teki ilk yazısında cemaati hedef alması da dikkat çekti.

Zaman yazarı yoğun bakımda

Hürriyet yazarı, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Şükrü Kızılot’tan sonra şimdi de BETAM Direktörü, Zaman yazarı Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, beyin kanaması geçirdi. Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nde yoğun bakıma alınan Gürsel’in hayati tehlikesinin bulunduğu bildirildi. 

Hafıza takipsizlik kaldırmaz

İbretlikti eski Türkiye: 
Yahya Demirel, başbakanın yeğeniydi, misal. 
Hayali ihracat suçlamasıyla yargılandı, hapis yattı. 
İsmail Özdağlar devlet bakanıydı. Görevi kötüye kullandığı suçlamasıyla Yüce Divan’da yargılandı, hapis yattı. 
Cumhur Ersümer, enerji bakanıydı. Yolsuzluk iddiasıyla yargılanıp mahkûm olduğu Yüce Divan cezasını erteledi. 
Bu dosyaların hepsine birden rahmet okutacak iddia ve şüphelilerin yer aldığı 17 Aralık soruşturmasının 305 gün sonra kapanması ise Yeni Türkiye’ye nasip oldu.
(...)
Yani mümkün değil: 
- Soruşturmayı başlatan savcıların görevden alındığı, 
- Hakkında takipsizlik kararı verilen 53 kişiden bir eksikle, soruşturmada görevli 52 polisin tutuklandığı, 
- HSYK’nin işleyişinin değiştirildiği, 
- Sulh Ceza Mahkemelerinin torba kanunla kaldırılıp hâkimliğe dönüştürüldüğü, 
- Meclis’te bu dosya için kurulan Komisyon’un  “pusula, indeks” bahaneleriyle çalıştırılmadığı, 
Karar, ekonomi dünyası açısından da ilginç bir sonuç doğurdu: 
 “Yastık altı paranın ekonomiye kazandırılması”  diye bir sloganı duymuş olmalısınız. 
Bu sloganın ne anlama geldiği, yıllardır, salon salon, kurum kurum iddialı ağızlardan anlatılır; bankacılık sektörü  “altın günleri” nden aldığı ilhamla, ahalinin üç kuruşunu mevduata davet ederken, 4.5 milyon doların bir ayakkabı kutusuna nakit istiflenmesi ve bu kutunun sizin benim değil de bir kamu bankası genel müdürünün evinden çıkması  “makul şüphe”  sayılmadı. 
Slogan masal oldu. 
Çiğdem Toker / Cumhuriyet