MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
MEDYA POLEMİK

Erdoğan ile Davutoğlu’nun iyi polis-kötü polis tiyatrosu...
“Halkı uyutmaca” oynuyorlar

(...) Erdoğan terörist diyor Başbakan A. D. onlarla eşit taraf olarak görüşmeler yapıyor.
Bu nasıl oluyor derseniz... Görev bölümü yapılmış. Erdoğan ulusal duyarlığı olan halkı memnun eden mesajlar veriyor. Davutoğlu ABD’yi mutlu eden icraat yapıyor... Halkı uyutmaca bu kadar değil. Erdoğan PYD için terör örgütü diyor, ABD’nin silah yardımı yapmasına sözde karşı çıkıyor. Ama peşmergeye koridor açıyor.
Peşmerge silahları konteynerlerde Erbil’den Kobani’ye iletilecekmiş.
Peki, ABD’nin Erbil’den bu konteynerlere silah koyup Kobani’ye göndermediğini kim nereden bilecek?
Neticede... ABD’nin Kürt Devleti projesi tıkır tıkır işliyor. Suriye’nin kuzeyi ile Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunu koparmayı da öngören bu proje halkımıza “barış süreci” ambalajıyla yutturuluyor.
Melih Aşık / Milliyet

Dikkat! İntihar eylemi!

 (...) El Kaide’nin 5 yıl önce, polislerle 12 saat süreyle çatışabildiği bir kent olan Antep’te, geçtiğimiz hafta yapılan bir operasyon da IŞİD’in intihar saldırısına girişebileceği kaygısını büyüttü...
Bir ihbar üzerine Gaziantep’te 19 Ekim’de yapılan operasyonda, 14 kilo TNT patlayıcı, 40 el bombası, 10 Kalaşnikof, 2 bin 280 Kalaşnikof mermisi ve 40 fünyenin yanı sıra 9 da  “intihar yeleği”  ele geçirildi.
Olayla ilgili 2 kişi gözaltına alınırken, polis Türkiye’ye daha önce de sızdırılmış olan benzer malzeme ve mühimmatlar için teyakkuza geçirildi...
İddiaya göre, Antep ve Konya’daki bazı hedefler ile İstanbul Kapalıçarşı’yla ilgili bazı saldırı planları da deşifre edildi...
Anlaşılan o ki, IŞİD tehdidinin sınırları iyice aşması polise nefes aldırmayacak... İyisi mi sizler de dikkatli olun!..
Mehmet Faraç / Aydınlık

Arınç’ın sorunu “vicdan sızlaması” mı?

HAK-İŞ’in düzenlediği kısa film yarışmasında ödül alan 12 dakikalık  “Fıtrat”  filmi, törende gösterilirken Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, filmin erken bitirilmesini istemiş.
Sinirlerinin biraz bozuk olduğu anlaşılıyor, çünkü son zamanlarda bu tür çıkışlarına sıkça rastlıyoruz.
(...)
Dini bütün bir insan olduğunu biliyoruz, ama bunu her seferinde adeta gözümüzün içine sokmak ister gibi davranıyor.
Acaba bunun nedeni vicdanında duyduğu bir rahatsızlık mıdır diye merak etmiyor da değilim.
İnanmış bir Müslüman olarak, memleketin soyulup soğana çevrilmesinden rahatsızlık duyuyor olmalı.
Rüşvet ilişkileri ortaya çıkmış bakanların, savcılığın bir küçük kalem oyunuyla paçayı kurtarmalarından da!
Eminim ki kendisine bağlı olarak çalışan Deniz Feneri soyguncularını uzun süre korumak zorunda kalmasının da vicdanında yarattığı bir hasar olmalı.
Artık siyaseti bırakıyor. Koltuk için kimseye katlanmak zorunda değil, dünya nimetlerinde gözünün olmadığını da bildiğimiz için siyasetten sonrası için ballı yönetim kurulu üyelikleri filan beklemeyeceğini de tahmin edebiliyorum.
Niye bu hırsızlıklara sesini yükseltmiyor, işte onun nedenini hiç tahmin edemiyorum!
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet

Her gün yeni bir adet çıkarıyorlar

Düğün gibi “örtünme töreni”

İ. Hanım’ın mektubundan, düğün salonları kiralanarak ’başörtme tören’leri yapıldığını öğrendim.
(...)
’Sevgili Fatma hanım,
...İstanbul’da, genel olarak ’muhafazakar/ dindar’kimlikle bilinen insanların çoğunlukta olduğu bir semtte oturuyorum. 
... Geçenlerde sevdiğim bir komşum, kızının başörtüsü örtme kararını verdiğini, bunun için bir tören yapacaklarını söyledi.
... Bir salon kiralanmış. Adeta bir düğün töreni. Davetlilere yemek, tatlı vs. ikram edildi. Kur’an tilavetinin ardından bir hanımefendi örtünmeyle ilgili ayetlerden, örtünmenin öneminden bahseden bir konuşma yaptı.
... örtünecek olan kızımız ilahiler eşliğinde sahneye alındı. 
...başörtüsü, sohbeti gerçekleştiren hanım tarafından tekbirlerle örtüldü. Arkasından orada bulunan herkes henüz örtünmüş kıza hediye vermeye başladı.
... Günün sonunda tıpkı nihah şekeri gibi, katılanlara günün hatırası olarak minik hediyeler takdim edildi.
Bu tören neyin nesidir! Bize ait olan bir şey değil. Bir mevlid değil! Hatim töreni değil! Bir düğün değil! Yılbaşı ve doğum günü kutlamak Hristiyan adeti diye karşı duran Müslümanlar her gün yeni tören icad ediyor.
... Bunca tören bir işe yarasa bari. Muhabbet yok. Bari adabı muaşeretin mesafeli nezaketi olsa...O da yok!
... Metrobüste, otobüste dip dibe kadınla gidersin, asansörde denk gelince mi sırtını dönüp şeytan görmüş gibi davranırsın ve böylece günahtan korunursun!!! Aynı kapıdan giriş çıkış yaptığın komşuna bir merhaba, bir selam, hiç olmadı bir tebessüm etmez misin?
...’Bizim mahalle’de insanlar sadece almaktan bahsediyor. Son model projelerden ev alanlar hep daha iyi bir proje bulup daha güzel bir evin hayali ile yaşıyor.
Fatma Hanım, evler trilyonlar değerinde. Lüksün sonu yok.
... herkesin gözü yeni bir arabada. Arabaların iyisinin de sonu yok. 
... Sünnet diye yemeğe tuzla başlamaya çok özen gösteriliyor, ama sünnetlerin ruhu hiç kavranmıyor.
Bazen duyduklarıma inanamıyorum, yok bu kadar değildir diyorum. O kadar olduğunu gördükçe içim daralıyor. Hoyrat, kaba, nezaketsiz bir hal var ortada. Her geçen gün ümidim azalıyor.
Bu gidiş gidiş değil ...’
***
Mektup burada bitiyor. Diyeceksin ey okuyucu bunları niye yayınlıyorsun! Niye ortaya getiriyorsun! Peki bunca yıl ortaya getirmedik ne oldu?..         
Fatma Barbarosoğlu / Yeni Şafak

Ey “Kobane” diye bağıran kardeşim...

Adı, Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp...
(...) 57’nci koalisyon (DSP-MHP-ANAP) hükümetinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yaptı.
Bakan koltuğuna oturunca ilk yaptığı, GAP Yüksek Kurulu’na neden tarım bakanlarının yer almadığını sorgulamak oldu. Türkiye’nin en büyük tarım projesi tarım bakanından habersiz yürütülüyordu!
Bakan Gökalp, GAP’ta nelerin döndüğünü merak etti; araştırdı. Sonucu bakanlar kurulunda söyledi:
 “GAP’ta sulama projeleri yıllardır İsrail, ABD ve AB ülkeleri tarafından engelleniyor.” 
Bakan Gökalp bu oyunu bozmak istedi (...) Fakat... Bakanlar Kurulu’nu aşamadı.
(...) Ve Prof. Dr. Gökalp,  “yapmak istediklerim İsrail’in, ABD’nin ve AB’nin işine gelmedi. Yapmak istediğim her şey bakanlar kurulunda engellendi”  diyerek MHP’den istifa etti.
Ey  “Kobane”  diye bağıran kardeşim!
Şimdi bana söyler misin:
Kim takunyalı? Kim MHP’li? Kim laikçi?
Ya da kim “Kobaneci” ?
 “Kobane”  için halkı sokağa çağıranların Kürt köylüsü yok edilirken niye hiç sesleri çıkmadığını bir düşün!
Sonra... İnan birlikte bağırırız; birlikte mücadele ederiz!.. Söz.
Soner Yalçın / Sözcü

Milli Gazete yazarı idam istedi: “Kısasta hayat vardır” 

Zinanın suç olmaktan çıkartılması ölümcül bir gaflet ve yanılmadır.
Yine Ceza Kanunundan idam cezasının kaldırılması da katmerli bir gaflettir.
İdam cezası adaletin temel hükümlerindendir.
Birisi kasıtlı olarak vahşi bir şekilde adam öldürecek ve ona gereken ceza verilmeyecek.
Küçük çocuğa tecavüz edecek, sonra başını taşla ezerek öldürecek ve asılmayacak.
Bursa’da otobüs durağına otomobiliyle girecek, oradaki beş zavallı kadını biçerek öldürecek ve on ay sonra serbest bırakılacak.
Annesine tecavüz edecek ve sonra öldürecek.
Âdil mahkemelerde, âdil kanunlarla muhakeme edildikten sonra bir katilin idam edilmesinden daha tabiî bir şey olamaz.
Kur’an’da  “Sizin için kısasta hayat vardır”  buyrulmaktadır.
Cana can, dişe diş...
İdam cezası vahşi imiş... Hayır, asıl vahşilik bir ülkede tavuk gibi insan boğazlanmasıdır.
Kanun her ülkede var. Önemli olan kanunların, hukukun, yargılamanın âdil olmasıdır...
Mehmet Şevket Eygi / Milli Gazete