MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
MEDYA POLEMİK

Büyüdükçe küçülen şeylerimiz...

Büyük bayrak yarışı başladı...
Kimin bayrağı büyük derken, 13 kilometreliğini yaptılar...
Sonuçta:
Normalini direkte tutamıyorsun...
*
Her birisine iki köşk, bir saray düşüyor...
Binalar büyüdü..
Sonuç:
Devlet küçüldü...
*
Tabii ki güvenlik de yüksek olunca...
Sonuç:
Yol kontrolleri PKK’da...
*
Dünyanın en görkemli mahkemesini yaptılar...
Bir eşi daha yok...
Her gün birkaç yargıç koridorlarda yolunu kaybedip başka mahkemeye gidip oturdu, polisler bulup yerine getirdiler...
Mahkeme sarayları geldi...
Sonuç:
Hukuk gitti...
*
Köprü, hızlı tren, duble yol, tüp geçit, metro derken...
Ulaşım öyle bir arttı ki dünyada eşi yok dediler, yani bir yere gitmek istemeyip evde otursan da bakmışsın gittin...
Her gün bir açılış neredeyse...
Sonuç:
Eve gidemiyorsun...
*
Ekonomi büyüdü...
Milli gelir uçtu...
Sonuç:
Aç ve yoksul sayısı fırladı...
*
Din...
(Yüreğinde samimi inanç olan dindarları tenzih ederim...)
Müslümanlık yarışı başladı...
İçinden dua oku, otobüstekiler bir ağızdan  “amin”  der...
Selamlar, giysiler, tabelalar, isimler, bıyıklar Müslümanlaştı... Devleti yönetenler; dinsiz, imansız, ayetsiz, duasız, besmelesiz asla konuşmazlar...
Sonuç:
Hırsızlık patladı...
*
 “2023’te süper ülke olacağız”  diyor ya...
Bir yere yazın...
Türkiye’nin yarısı kalırsa şükret...
Bekir Coşkun / Sözcü

 

İçinden  “Türk” geçen marşa yasak

Dobruca İlkokulu’nda yapılacak etkinlikleri için öğretmenler program hazırlıyor. Programın sonunda öğrenciler ve velilerin birlikte 10. Yıl Marşı’nı söylemeleri öngörülüyor. Okul müdürü Zeki Kaplan, 10. Yıl Marşı’nın siyasi bir marş olduğunu söyleyerek programdan çıkarıyor... Bu coşkulu ve tempolu marş uzun süredir spor karşılaşmalarında da çalınmıyor. Salonlarda da yasaklı.
Ne diyor marş:
 “Çıktık açık alınla on yılda her şavaştan
On yılda on beş milyon genç yarattık
her yaştan...
Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan...
Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan...
Türk’üz Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi...
Türk’e durmak yaraşmaz,
Türk önde Türk ileri.”
Evet marş birkaç yönden sakıncalı! Bir kere çok fazla “Türk” vurgusu yapıyor ki, malumunuz artık Türkiyeliyiz, Türk değiliz. Başkumandan’dan söz ediyor ki, bu deyim günümüzde aynı iddiada olan kişileri rahatsız ediyor olabilir. Ana yurdu demir ağlarla örmekten söz ediyor ki... Bu da siyasidir. Tayyip Erdoğan Cumhuriyeti kuranların “demir ağlarla ördük” iddiasını reddediyor “Yurdu demir ağlarla ören esas biziz” diyor.
Ayrıca... Mevcut iktidar ne balıklama daldığı Ortadoğu bataklığından ne akçalı işlerden açık alınla çıkacağa da benzemiyor. Marş o yönden de siyasi sayılır!
Melih Aşık / Milliyet

 

Polis “kurtarılmış mahalleler” e giremiyor

“Gezi” olayları sırasında yaşananları hükümet “darbe” olarak niteliyordu. Polis, ilgili-ilgisiz gözaltına aldığı her kişiyi cumhuriyet savcısının karşısına çıkarıyordu. Binlerce kişi gözaltına alındı.
“Aman çözüm süreci zarar görmesin” diye terör örgütü PKK’nın eylemleri yetkili makamlar tarafından “hoş” görülüyor. Bunun da iki nedeni var. PKK ve yandaşları kolay kolay yakalanıp savcılığa çıkarılamıyor. Çünkü, örgütün “Polise, askere kimseyi vermeyeceksiniz. Direneceksiniz” diye kesin talimatı var. Kolluk güçleri de, gittikleri zaman dirençle karşılaşıyor ve şüphelileri alamadan dönüyor. Ya da “olay çıkmasını” göze alamıyorlar ve şüphelinin “arandığı adreslerde bulunamadığı” na ilişkin tutanak düzenliyorlar. Yani işin aslı “kurtarılmış mahallelere” güvenlik güçlerinin giremediğidir.
Saygı Öztürk / Sözcü

 

“Beyaz Ev’i istemem saray olsun” diyen “Başkan” duydun mu

1981 yılında ABD Başkanı olarak göreve başlamasından bir ay sonra Başkan Ronald Reagan ve eşi Nancy Reagan, Beyaz Saray’da akşam yemeğini yedikten sonra beklemedikleri bir sürprizle karşılaşırlar.
Garson yemeğin faturasını getirmiştir.
Başkâhyanın yolladığı faturada sadece o akşamın değil bir ayın bütün yemeklerinin hesabı faturaya girmiştir.
Sadece yeme içme değil, kişisel misafirlerin, bir aydır kullandıkları kuru temizlemeden diş fırçası, diş macunu ve parfümeriye kadar bütün kişisel harcamaların dökümü yapılmıştır.
Başkan Reagan hesabın büyüklüğüne şaşırsa da faturayı gülümseyerek alır ve muhasebeciye maaşından ödenmesi talimatını verir.
Amerikan halkının çoğunluğu bu uygulamayı -başkanların eşleri de dahil- bilmiyor.
***
Eski Başkan Clinton’ın eşi Hillary Clinton’ın yazdığı kitabın tanıtım gezilerinden birinde “Beyaz Saray’dan ayrıldıkları zaman borç içinde ve beş parasız” olduklarını söylemesi medyada büyük yankı yaratmıştı.
Başkanların maaşına en son 15 yıl önce zam yapıldı.
Çıplak maaş 400 bin dolar, görev tazminatı olarak da 50 bin dolar.
Dikkat!.. Rakam aylık değil yıllık ödenek.
Buna rağmen hiçbir başkan veya kongre üyesinden “1700’lerin 13 kolonili devlet için inşa edilmiş bir yapı; bugün dünya lideriyiz. Konumumuza uygun bir saray yaptıralım” önerisi duyulmamıştır.
(...)
Bizim Çankaya’mızın da korunmayı hak eden bir tarihi var ama biz başaramadık..
Bir şeyler ispatlamak uğruna Atatürk Orman Çiftliği’ne 300 milyon doları gömdük!
Güngör Mengi / Vatan