MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Tekmeci-tokatçı düzeni

Soma ’da yanarak.
İstanbul’da çakılarak.
Ermenek’de boğularak.
Birinin acısı dinmeden öbürü geliyor. Soma’da 301 işçiyi öldüren kömür madeninin işleticisi, Bakan’ın arkadaşı, Başbakan’ın ahbabı, iktidar partisinin destekçi yoldaşıydı. İstanbul’da 10 işçiyi 32. kattan yere çakarak öldüren lüks inşaatın sahibi de Bakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın çok yakını, iktidar partisinin TOKİ’den torpilli baş destekçisiydi. Ermenek’de 18 işçiyi yeraltı su ırmağının patlaması sonucu boğulmaya terk eden kömür madeninin işleticisi de Bakan’ın arkadaşı, Cumhurbaşkanı’nın yakından tanıdığı, iktidar partisinin belediye başkan adayı çıktı.
(...)
Ocakların sahibi devlet.
Yandaşa kiraya veriliyor.
Kömür çıkartılıyor.
Çıkan kömürü yine devlet iyi fiyata satın alıyor. Böylece Soma’da madende ısı düzeyini kontrol etmeyi bile yapmayan ve Ermenek’de de işçisine öğlen yemeği vermemeyi bile kâr sayanlar devletin kömür ocağı üzerinden zengin ediliyorlar.
Türkiye işçi cehennemi oldu.
Kazalar organize suça dönüştü!
Tekmeci-Tokatçı düzeni kuruldu.(...)
Necati Doğru / Sözcü

 

Vahşi kapitalizm

Ermenek’te  birbirine yakın sekiz-on maden ocağı var. Maden aslında iyi yatırım yapılması gereken bir alan. Ocaklar tek elden işletilse, yatırım yapılabilir, bölününce yapılmıyor, facialar birbirini izliyor. Her facia sonrası ölen öldüğü ile kalıyor, aileler perişan. İşveren dimdik ayakta, tam vahşi kapitalizm. Hem de, dini önde tutan bir iktidar döneminde.                
  Yalçın Doğan / Hürriyet


Valisine güzel tezahürat yapsın da
memleketi yakıp yıksa da olur(!)

 “Biz burada kazansaydık kimse sağ kalmazdı. Bazen nefes aldığına, hayatta kaldığına şükrediyorsun. İşte öyle bir gündü.”
Geçtiğimiz eylül ayında Ziraat Türkiye Kupası maçı için gittikleri Cizre’de yaşadıkları dehşeti bu sözlerle dile getirmişti Aydınsporlu futbolcu Aytek Aşıkoğlu.
Önceki gün Cizre’de yine bir Ziraat Türkiye Kupası maçı vardı. Rakip bu kez Göztepe idi. Havaalanından Cizre’ye zırhlı araçlar eşliğinde giden kafilenin otobüsü Cizre içinde taşlı saldırıya uğradı. Göztepeli futbolcular ısınmak için sahaya çıktığında tribünlerden yabancı madde yağdı. Seremonide İstiklal Marşı’nı protesto eden seyirciler ayağa kalkan Göztepeli yöneticilere tepki gösterdi. Maçın 63’üncü dakikası oynanırken sahaya göz yaşartıcı bomba ve patlayıcı madde atılınca maç bir süre durdu. Maçın bitiminde Göztepeli oyuncular soyunma odasına Cizresporlu yönetici ve futbolcuların korumasında gitti. Maçı tribünden izleyen Şırnak Valisi Hasan İpek, maç sırasında kendisine  “En büyük Vali bizim Vali” diye tezahürat yapan Cizresporlu taraftarlara sosyal medyadan şu mesajı iletti.
“Valisine güzel tezahürat yapan seyircileri öpüyorum.”
Melih Aşık / Milliyet

 

Erdoğan yalnızlaşıyor mu?

Erdoğan’ın yakın çevresinde, sırtında 17 Aralık küfesi taşıyanların sayısı giderek azalıyor. Öyleyse netice belli:  “Kim takar patronu?”
Mümtaz’er Türköne / Zaman


Bakanlıklar adlarını değiştirsin

(...) Gelinen noktada Bakanlar Kurulu’nun listesini şu şekilde oluşturmak uygun düşecek:
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bunca kazadan sonra adı artık Enerjide Tabii Felaketler Bakanlığı oldu.
İçişleri Bakanlığı’na, Türkiye’nin güvenlik sorunlarını artıran bir kurum olarak Suçişleri Bakanlığı demek uygun düşecek.
Ulaştırma Bakanlığı’nın adı ihalelerle öne çıkınca Üleştirme Bakanlığı’ndan başka bir şey değil.
Dışişleri Bakanlığı, boşa düşen bunca hayalin ardından Düşişleri Bakanlığı haline geldi.
“Düş” sözcüğünün anlamını her şekilde kullanmak mümkün.
Tarım Bakanlığı’nın adı sadece ithalat yapılınca öne çıkıyor; oldu Yatarım Bakanlığı.
Zaten Tarım Bakanı’nın ekip biçmeyle tek ilgisi soyadı.
Bakanlar Kurulu’nun listesini burada keselim, halkımıza seslenelim:
Her ulus layık olduğu şekilde yönetilir sözünü ne kadar anlamlı buluyorsunuz? ..
Mustafa Balbay / Cumhuriyet

 

“Genç PKK’lılar”a kaç silah geldi haberi olan var mı?..

(...) Kandil’in talimatıyla Cizre’de iki mahalle kapatıldı ve özerklik ilan edildi.
PKK, YDG-H’ye  “sizi zora sokan memurları bize bildirin”  diyor.
YDG-H’ye özerklik ilan etme talimatı da Kandil’den.
Hukuk uygulanmalı, o iki mahalleye devlet derhal girmelidir.
Yoksa kurtarılmış bölgeler artar ve kanıksanır.
Halk bunu kanıksadıktan sonra o bölgeye girseniz bile kâr etmez.
Malumunuz YDG-H, PKK’nın askeri nitelikli gençlik aparatı ve örgütün bölgedeki KCK asayiş birimi.
Polise ve askere sokağa çıkma yasağı ilan eden...
“Türk polisi dağılın yoksa müdahale edeceğiz”  anonsları yapan...
Hüda-Par üyelerini öldüren...
Asker ve polisimizi bu süreçte şehit eden...
Bölgede düzenli kimlik kontrolü yapıp, anayolları haftalarca kapatan ve Yargıtay’ca terör örgütü olarak mahkûm edilen bu YDG-H’dir.
28 Ekim’de Şırnak’ta Kandil’den YDG-H’ye gönderilen 15 adet uzun namlulu silah yakalanmıştı.
Sadece 1 araçta yakalanabilen buydu.
Oysa Şırnak, Beytüşşebap, Silopi, Cizre gibi noktalardaki YDG-H timlerine teslim edilmek üzere Kalaşnikof taşıyan çok sayıda araç geçiş yaptı ve yakalanamadı.
Bu silahlar YDG-H timlerine ulaştı ve büyük ölçüde dağıtımı yapıldı.
Gültekin Avcı / Bugün

 

Peşmerge resmi geçidi

Kobani’de IŞİD’e karşı savaşmak üzere K. Irak’tan gelen peşmergeler, Türkiye’ye büyük gövde gösterileriyle girdi, topraklarımızda sarı-kırmızı-yeşil renkli PKK paçavralarının benzeri bayrakları resmi olarak dalgalandı...
Ağır silahlarla geçit resmi yapar gibi karayollarımızdan akıp gittiler, PKK kuyruklarının sevinç gösterileriyle karşılandılar...
İyi de, hani bunların silahları Türkiye sınırında güvenlik güçlerimize teslim edilecek ve Suriye sınırında kendilerine verilecekti?..
Öyle bir şey olmadı, ağır silahlar peşmerge araçlarına takılıydı ve kendileri de silahlı olarak Türkiye’ye girdiler, Suriye sınırına öyle gittiler...
Yolgeçen hanına dönen ve sınırları delik deşik olan Türkiye, Tayyip’in  “Kürdistan”  dediği K. Irak’tan gelen peşmergenin gövde gösterisini de görmüş oldu!..
Daha da beteri de olur mu acaba?..
Böyle bir iktidar varken neden olmasın?!.
Mehmet Türker / Sözcü