MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Amblemleri ampulü keşfeden dahi gavur...

... Dünya denizlerini keşfetmek için çaba gösteren, çizdiği deniz haritası ile tarihe geçen bir ünlü kaşif Müslüman Türk var:
Piri Reis...
Kafasını kestiler...
*
Ben domatese bakarım...
Şu sofranızın olmazsa olmazı domates 100 sene önce yoktu... Bizim Urfalılar domatese  “Frenk”  derler... Çünkü Kolomb’un getirdiği domates tohumu, 1900 başlarında Fransa üzerinden Amerika’dan geldiği için...
Domatesi getirmeyip, camiyi götürmüş olmaları da bir olasılık ama...
Yine de domatese bak; daha iyi...
*
Salondakiler  “Amerika’yı Müslümanların keşfettiğini”  duyunca sevindiler...
Konuştuğu mikrofonu keşfeden: İskoç...
Kolundaki saati bulan; Yunanlı...
Kalem; İtalyan...
Bu tarihi müjdeyi size duyuran kamera; Japon...
Salonun çimentosu; Alman’dan...
Getiren uçak, araba, asansör; Amerikan...
Autocue firması okuduğu promteri keşfetmeseydi, Amerika’yı Müslümanların keşfettiğini camdan okuyamayacaktı...
Amblemleri ampulü keşfeden dahi gavur...
ABD Amarco şirketi Arabistan’da ilk petrol kuyusunu açmasaydı, eve deve ile gidecekti...
*
Müslümanların yaşam için keşfettiği hiçbir şey yok...
Soru da bu...
Neden?..
*
Çünkü; bilimi, sorgulamayı, sanatı ret ede ede... Sorgulayanların kafasını kese kese... Başına gelenlere şükredip katlana katlana... Zırcahil din adamlarının peşine düşe düşe...
“Cenneti”  keşfetmişsin işte...
Amerika şunun şurası...
 Bekir Coşkun / Sözcü


Beş adımda Stalin rejimi

-BİR: İktidara gelir gelmez, rejimin kurucu babalarından bazılarını  “davaya ihanet etmiş hain”  ilan edersin.
-İKİ: Bizdeki Silivri zindanlarına benzeyen Gulag Takımadaları’nı kurar, muhalif diye bildiğin herkesi içeri tıkarsın.
-ÜÇ: Ülkenin resmi tarihini kendinle başlatır, geçmişini ise kendi kafana göre yeniden yazmaya başlarsın. O iş bitince bu defa dünya tarihine bir çekidüzen verirsin.
-DÖRT: “Stalin baroğu”  diye bütün dünyanın diline düşen acayip büyük ve çirkin binalar dikersin.
-BEŞ: Son olarak da pozitif bilimlere el atıp, mesela biyoloji, genetik vs gibi alanlarda kendi resmi  “rejim bilimini”  yazarsın.
Netice...
Al sana dört dörtlük bir Stalin rejimi...
Ertuğrul Özkök / Hürriyet

 

Tetik tutan parmağını yalar

Ayrıntılar güçlü ifadelerle biraz daha netleşiyor:
 “KCK yetkilisi makamında oturuyor ve bütün Kürt iş adamları sırayla gidip haraç pazarlığı yapmak zorunda bırakılıyor.”
Kürtçü siyasetin tabanını oluşturan halk için şaşırtıcı değildir bu olan biten. Öfkeye sebep olan şey 30 yılda oluşan haraç düzeninin en ufak bir değişime uğramamasıdır. Bir tarihte “Kanun dışı Kürtçü yapıların terör pahasına elde etmek istediği şey acaba nedir?”  diye sormuştum eski Cumhurbaşkanı  Süleyman Demirel’e.
Hiç düşünmeden cevapladığını hatırlıyorum:
Yolsuzluk virüs gibi
 “Terör elebaşılarının istediği ilk şey Güneydoğu’da devletin yaptığı yatırımların pazarlığını kendileri yapsın parasını da keza onlar ödesin..”
 “Bal tutan parmak yalar”  atasözü, acı bir gerçek de olsa hükmünü yürütüyor. Her köşede karşımıza çıkıyor.
Siyasi kirlenmenin Batı demokrasilerinde vahamet öneminde karşılık görmesi bundandır.
Çünkü bir yerde yolsuzluk varsa başka yerlerde de vardır.
Yolsuzluk virüs gibidir, girdiği vücudu bitirmeden edemez.
Devletin bekası için en etkili güvence Temiz Siyasettir!
Güngör Mengi / Vatan


O söyler biz dinleriz

her şeyi bilir,  “büyük usta”  unvanını bu nedenle kazanmıştır, ağzından çıkan söz kanun gibidir!
Mesela, Gezi protestoları sırasında, Kabataş’ta üstleri çıplak, siyah deri pantolonlu, başlarında siyah bandanalar ve ellerinde deri eldivenler olan 60-70 kişilik erkek grubunun, bir  “başörtülü bacımızı”  taciz ettiğini, dövdüğünü söyledi.
Bunun yalan olduğu, kadının fantezilerle süslü bir halüsinasyon görmüş olabileceği ortaya çıktı, ama o tınmadı bile! Aynı şeyi meydanlarda defalarca tekrarlayabildi. Yine aynı dönemde Wall Street’in işgalini gündeme getirdi, Amerika’da da polisin bu olaylar sırasında 17 kişiyi öldürdüğünü söyledi. ABD Büyükelçiliği bunu yalanladı ama bizim liderimizin bildiğini zaten kimse bilemez ki!
Gazetecileri işten attırdı,  “İngiltere’de de hükümet gazete kapattı” dedi. İngilizler bunu yalanladı, ama biz kaçın kurduyuz, İngiliz’e mi inanacağız, Büyük Usta’ya mı?
Hayır Senor Antonio Cano!
Altı ay önce gazetenin Genel Yayın Müdürü oldunuz diye yürüyüşünüz değişse bize ne ama bir dünya liderini iddiasını ispata davet edemezsiniz, önce haddinizi bilin!
Onun söylediklerini ispat etmek gibi bir zorunluluğu yoktur.
O söyler biz dinleriz, o söyler biz dinleriz, o söyler biz dinleriz, o söyler biz dinleriz, ila ahirihi!
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet