MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Eyy Davutoğlu Ahmet sen bu yolda devam et!

Öğrendik ki Kürtçe gramer kitabı almışsın!..
“Güzel Kürtçeyi” öğrenmek istiyormuşsun!..
Bölgeden üç-beş oy daha fazla oy almak için Diyarbakır’da atıp tutmuşsun...
“Biji Serok Ahmet”  (Yaşasın Başkan Ahmet) diye bağırmalarından çok mutlu olmuşsun...
Yoksul Kürt halkına şirinlik için  “Hebuna we, hebuna meye” (Varlığınız varlığımızdır) diyerek Kürtçe konuşmuşsun!..
Maşallah politikacılığı öğrenmeye, Kürtçeyi de kıvırmaya başlamışsın!..
***
Eyyy Davutoğlu Ahmet!..
30 yılda 8 bin Mehmetçik, polis, korucu ülke bugünlere gelsin, bugünleri görsün diye mi şehit düştü?..
Al bayrağa sarılı tabutlar, senin bugün nutuk attığın o bölgeden sıra sıra gelirken, kim bilebilirdi ki aradan zaman geçecek bir başbakan ortaya çıkacak ve oy için Kürtçe laflar edecek, kendisine  “Biji Serok Ahmet” denilmesinden duygulanacak?..
Bakarsın bir dahaki gidişinde “Kürdistan’a hoş geldin”  pankartları ve PKK tarafından resmi törenle karşılanırsın, duygulanıp hüngür hüngür ağlarsın!..
Kürtçe öğrenecekmişsin...
Başka işin mi yok senin?..
Bu ülke insanının aç karnı Kürtçeyle mi doyacak?..
***
Eyyy Davutoğlu Ahmet!..
“İyi şeyler olacak, oluyor. Sokaklarda olağanüstülük yok”  demişsin!..
Eyyy Ahmet, sen uzayda mı yaşıyorsun?..
Cizre’de daha dünkü olayları ne çabuk unuttun?..
Sen Diyarbakır’da nutuk atarken, Gaziantep’te PKK’lı hainler Apo sloganları atıp, çöp konteynerlerini ateşe verdiler, polise taş, Molotof ve havai fişeklerle saldırdılar...
Sen orada nutuk atarken, Tunceli Pertek’te başkanı senin partinden olan belediyeyi yaktılar!..
Sen orada  “Serok”  lafından duygulanırken, PKK’nın  “asayiş timleri” yol kesip kimlik kontrolü yapıyorlar!..
***
Eyyy Davutoğlu Ahmet!..
Bir yandan Kürtlere şirinlik yapıyorsun, diğer yandan dini duyguları kullanmaya çalışıyorsun...
28 Şubat’ta  “Türk Ulusalcılarının, İslam’ı temsil ediyor diye bayraktan hilali kaldırmak istediklerini” iddia ediyorsun...
Sokaklarında  “bayrak” diye PKK paçavralarının asılı olduğu Diyarbakır’da şahlanıp  “Bu al bayrak dünyada mazlumların bayrağıdır. Tevhidin bayrağıdır” diye bağırıyorsun!..
Biz bunu hiç duymadık, kim o hilali kaldırmak istemiş, iddianı ispat etsene!..
Edemezsin!..
Asıl sen hesabını ver... Ay yıldızlı bayrak hiçbir zaman bugün olduğu kadar PKK paçavraları altında ezdirilmedi!..
“Ulusalcı”  diyorsun, peki sen necisin?..
***
Eyyy Davutoğlu Ahmet!..
Bu ülke sandığınız kadar sahipsiz değil...
Türk Ulusu diline de, dinine de, bayrağına da sahip çıkar...
Dincilik, Kürtçülük, Osmanlıcılık bu ulusa işlemez!..
Türkiye Cumhuriyeti bu iktidar gibi nelerini gördü...
Ama hepsini de zamanı gelince tasfiye edip tarihe gömdü...
Eyyy serok Ahmet, sen bu yolda devam et!..
Muteber şahıs!..
Mehmet Türker Sözcü

“Dindar” değil “dinci” terörist
Son Charlie Hebdo olayı, İslam adına teröre başvuranları ve İslam dini ile terör ilişkisini yeniden gündeme getirdi:
Yorumlar genellikle, Müslümanlığın teröre kaynak olarak kullanılamayacağı yönünde ortaya çıktı.
Ama elbette her iki taraftaki fanatikler de, tam tersini, İslam dininin teröre kaynaklık edebileceğini savundular.
Ben burada birkaç kez yazdım:
Her din, her ideoloji, ne kadar barışçı olursa olsun, birtakım fanatikler tarafından saptırılarak terörün gerekçesi olarak kullanılabilir...
Bu oyunlara gelmemek, dinler ve ideolojiler arası  “nefret söylemine” çanak tutmamak gerekir...
Çünkü teröristlerin amacı bu tür  “nefret söylemlerini” yaygınlaştırmaktır.
***
Sanıyorum, dini inançları terör için gerekçe olarak kullanan fanatikleri, en iyi, “dinci”  ile  “dindar” farkıyla tanımlayabiliriz:
Dinci için siyaset, sadece din açısından önem taşır...
Dindar için siyaset, bağımsızlık, demokrasi, adalet gibi kavramları da içerir.
Dinci, tüm devletin din esaslarına göre örgütlenmesini ister...
Dindar, devletten bireylerin inançlarını korumasını ister.
Dinci, farklı inanç ve düşünce sahiplerinin  “katlini vacip görür” ...
Dindar için, tüm inanç sahipleri ve hatta inanmayanlar bile saygındır.
Dinci, nefret ve kin doludur...
Dindar, sevgi doludur.
Dinci, katıdır, bağnazdır, peşin yargılıdır...
Dindar, hoşgörülüdür.
Dinci, ne kul, ne insan, ne de vatandaş olarak makbuldür...
Dindar, hem kul, hem insan, hem de vatandaş olarak makbuldür.
Dinci, terörü destekler...
Dindar, teröre karşı çıkar.
***
Dini kötüye kullanan, istismar eden politikacılar, sözde  “dindarlara” , ama aslında  “dincilere” yönelirler...
Kullandıkları  “nefret söylemleri”, “dindarları” ,  “dinciliğe” teşvik eder...
Emre Kongar Cumhuriyet

Bu kadar yanlış yapmak için Başbakan olmaya gerek yok
Davutoğlu’nun Diyarbakır’daki konuşması hatalarla dolu! Bunları düzeltmeye kalkışsak, emin olun, bu sütunlar yetmez! Kobani’de çarpışan PKK’lı teröristlere selam göndermesi bile çok acı! Başbakan bunu yaparken, şehit ailelerinin duyacağı ıstırabı düşünmedi mi?
Hadi bunları bir yana bırakalım... Türk Bayrağı konusundaki iddialarına ne demeli? Beyefendi şöyle dedi:
 “28 Şubat’ta birileri çıktı, hilâl, bayrakta İslâm’ı temsil ediyor diye... Bir takım Türk ulusalcıları çıktı, hilâli kaldırmak istedi. Bazı Kürt ulusalcıları da bu aziz milleti bu bayrakla buluşturmamaya çalıştı...”
Böyle dedi Başbakan Davutoğlu... Buna kafadan atmak denir!
50 yıllık gazeteciyim ve 50 yıldır ülkede yaşanan tüm olayların en yakın tanıklarından biriyim. Ay-yıldızlı bayraktan ayın atılması istendiğini hayatımda ilk defa onun ağzından duyuyorum.
Böyle bir şey yok sevgili okurlar... Eğer sözleri kafadan atma değil de gerçekse, onur duyduğumuz ay-yıldızlı bayrağımızdan ayın atılmasını isteyen rezilleri açıklamak zorundadır!
Rahmi Turan Sözcü

ABD’den Türkiye’ye ağır sözler
... Cansu Çamlıbel her pazartesi Hürriyet’te ilginç söyleşiler yayınlıyor. (...) Bu haftaki konuğu (26.01.2015) Michael Werz!
(...) Werz iddia ediyor ki:
   “...Türk hükümeti bugün analitik öngörü, siyasi pragmatizm ve istihbarat toplama kapasitesinden yoksun gözüküyor. Bu da Türk hükümetinin bölgedeki politikaları olumlu olarak etkileme kapasitesiyle ilgili soru işaretlerine neden oluyor.”
(...) Önemle netameli konularda; ABD’de  “devlet görevlisi olmayan” kişiler veya kuruluşların zaman zaman Yönetimin (Obama) görüşlerini yansıttığı bilinir.
Bu tür açıklamalar katiyen  “kafadan”  yapılmaz.
Söyleşinin ana teması şöyle özetlenebilir:
Türk hükümeti 1) analitik öngörü, 2) siyasi pragmatizm ve 3)istihbarat toplama kapasitesinden yoksun!
   Üstelik mahrem konuları ifşa ediyor, yalan da söylüyor.
Bu sözler çok ağır sözler.
Türk Hükümeti’ne yekten “çapsız”  deniyor.
Hükümet işe yaramaz ve güvenilir olmamakla itham ediliyor!
Bölgedeki politikaları yönlendirme kapasitesinin olmadığı söyleniyor.
Öz cümle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti açıkça aşağılanıyor!
   Ben bir ülkenin müttefik bir ülke hükümetini bu kadar ağır eleştirdiği söyleşileri bugüne dek çok fazla okumamıştım.
Werz’in sözleri kavgada bile söylenmez!
Cüneyt Ülsever Yurt