MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Sarayı temizlemeye elma sirkesi yeter mi!

Hep rüzgarın güçlü estiği yönde kaldı. Saf değiştirmedi. Yeni Şafak Gazetesi, 12 yıldır, hatta ondan da önce, Tayyip Erdoğan ile Emine Erdoğan’ın gazetesi gibi yayın yaptı.

Dün bir haber yazmışlar.
Otur hüngür hüngür ağla!
 “Saray Mutfağında Sade Hayat”  diye başlık koymuşlar. Saray’ın 9 sütuna büyütülmüş o görkemli, gösterişli, göz alıcı fotoğrafının tam altına gelecek şekilde büyük puntolarla şu cümleyi oturtmuşlar: “Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın mutfağı oldukça mütevazı. Anadolu’nun geleneksel mutfağından farkı neredeyse yok” 
Gözlerime inanamadım.
“Değer miydi?” dedim.
Halk gibi yaşıyordunuz.
Sarayı niçin yaptınız?
Bu kadar alçak gönüllü, sade, gösterişsiz, aybaşını nasıl getireceğim
diye kıt kanaat yaşayan milyonlarca ev kadının mutfağından, sofrasından
farkınız olmayacaktı ise bu “gösteriş yatırımı sarayı yapmak için 5 milyar lira(hesaplar bu miktarı söylüyor)  harcamaya” neden kalktınız?
***
Yeni Şafak Saray’a girmiş.
Bilgi almışlar.
Konuşmuşlar.
Tam sayfa yazmışlar:
First Lady diye yazıyorlar.
Yazıya “First Lady Emine Erdoğan sayesinde Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda sade ve doğal yaşam öne çıkıyor” diye girmişler.
Bilinenin tam tersi!
Gerçeğin yüzde yüz zıddı!
Saray hayatı çok sade!
Okuyalım, algı verelim.
Görelim ne yazmışlar:
 “First Lady Emine Erdoğan, doğal ve sade yaşamı Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na da taşımış. Tamamen şaşaadan (gösterişten-süsten demek) uzak sade sofralar kuruluyor. Haftanın belli günleri oruçla geçiriliyor.
Bir kâse çorba.
Veya bir çeşit yemek.
Salatayla yeniliyor.
Sofralar ancak bir misafir varsa şenleniyor... Emine Erdoğan, mutfakta soyulan limon ve elma kabuklarını ziyan etmiyor. Onlardan sirke kurduruyor,bu sirke temizlikte kullanılıyor...” 
***
Bu çocuksu ve her tarafından yalan akan haber gösteriyor ki, “Süslü, pahalı, gösteriş yatırımı Saray, Erdoğanları ve onların destekçilerini belli ki çok derinden panikletmeye” başladı. Aralarında çatlak büyüyor. Yamanamıyor.  Fitneci ve Parsellemeci diye ikiye kırılmalar onarılamıyor. Oylar eriyor.
Ne yapmalı?
Halkı algısından avlamalı.
Ey vatandaş!
Sen gördüğüne inanma.
Aldanma, kanma!
Saray yaptık amma!
Kopmadık fakirden.
Garipten!
Ve gurebadan.
Senin gibiyiz biz sarayda.
Bir kâse çorba!
Yanında salata!
Elma kabuğundan sirke!
Sarayda First Lady sofra!
***
Ne oldum delisi oldular.
“Hanımefendi” demeyi!
Aşağıya çekilmek saydılar.
Adının önüne First Lady koydular.
Sarayın P.R’cısını dürttüler.
Saray karizmayı çizdi dediler.
First Lady üzerinden işle.
Sadece içiyor bir kâse çorba.
Elma kabuğundan yapar sirke.
Necati Doğru Sözcü

Fitne olmayacaksa;  O sözlerin muhatabı Cumhurbaşkanı
(...) Davutoğlu, konuşmasının bir yerinde şöyle diyor:
 “Oturduğum makamın görevinin zayıflatılmasına izin vermem. Ne olursa olsun. Cumhurbaşkanımızı kastetmiyorum. Cumhurbaşkanımızın söylemesi gereken şeyi başkasının söylemesine izin vermem. Cumhurbaşkanımızın bana söylemesi gereken şeyi, kamuoyuna söylemesi gereken şeyi başkasına söyletmem.” 
Sonra şöyle devam ediyor:
 “Benim görevim hakkıyla başbakanlık yapmaktır. Sorumluluk başbakan üzerinde şu anda sistem. Ben bunun hakkını vermekle mükellefim. Bir taraftan başbakanlık yaparken başka sistemin içindeymişim gibi davranamam.” 
Bu mesajların kime verildiği ile ilgili çoktan seçmeli bir test sorusu hazırlamama gerek yok.
Bu sözlerin muhatabı Bülent Arınç da değil, Melih Gökçek de değil, Hüseyin Çelik de değil!
 “Fitne çıksın” diye söylemiyorum, ama bu sözlerin muhatabının Cumhurbaşkanı olduğu çok açık...
Mehmet Yılmaz Hürriyet

AKP aday adayı eski müdürden gazetecilere dava
Anadolu Ajansı’nın, AKP aday adayı eski Genel Müdürü Kemal Öztürk ile yardımcısı Ebubekir Şahin’in şikayeti üzerine, aralarında Can Dündar,  Ahmet Şık, Melis Alphan, Burcu Karakaş, Ali Arslan, Emre Uslu, Metin Uca gibi gazeteci ve yazarların da bulunduğu 58 kişi hakkında “ajansın tarafsızlığına gölge düşürdükleri(!)” gerekçesiyle  “hakaret, iftira ve tehditin yanı sıra halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan soruşturma başlatıldı.

Birlikte rahmet vardır
Son olarak, Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici’nin,  “Saadet ve MHP ile seçim ittifakına hazırız” şeklindeki demeci bu alanda ümitlerin korunduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Altını kalın çizgilerle çizmek istediğim husus şudur; bu ittifaktan murat; Saadet Partisi’nin, Milli Görüş’ün 7 Haziran 2015 tarihinden itibaren TBMM’de temsilidir.
Bu manada okurlardan ittifak mesajları yağmaya devam ediyor. İşte bunlardan birkaçı;
* Bu ittifaka karşı olanlar sadece ve sadece AKP’lilerdir... Kriptosu ya da açıkları fark etmez... Çünkü onların menfaatleri zedelenecek ve ümmet bu ittifaktan yararlanacak... (BEKİR SANAR)
* AKP tandaslı diğer yorumlara aldanmayın. Saadet Partisi olarak ittifak için her yol denenmeli. Tek çıkış yolu bu... (MEHMET)
* Oylarımız boşa gider deyip Saadet’e ve Büyük Birlik Partisi’ne oy vermeyenler için iyi bir fırsat olur inşallah. (MESUT AKCAN)
* Bu ittifakı canı gönülden destekliyoruz. Zira Saadet Partisi için her oy istediğimizde, “Tamam oy verelim ama oyumuz boşa gider” karşılığını alıyoruz. Ayrıca AKP’nin Milli Görüş seçmeni üzerinde, “Biz de aynıyız, Saadet iyi ama barajı aşamaz” propagandası MAALESEF tutuyor... (DURSUN GENÇ)
* Biz de bu ittifakın gerekli ve inşallah hayırlı olacağına inanıyoruz. Acilen ittifak yapılmalı. Takdir ALLAH’ındır. (ALİ KARA)
* Birlikte rahmet vardır... Özellikle Güneydoğu Anadolu bölgemizde büyük bir oy artışı görülecektir. Bu konuda parti başkanlarına ve parti yöneticilerine büyük görev düşüyor. (HAKAN)
Adnan Öksüz Milli Gazete

Atatürkçüleri feda edip HDP’li oldular
Can Dündar yönetimine girdikten sonra hızla liberalleşen Cumhuriyet’in kadrosuna kattığı son isimler Ahmet İnsel ve Nuray Mert gazetede bitmeyen tartışmalara bir yenisini daha ekledi.
Cumhuriyet yazarı Mine Kırıkkanat, önceki gün katıldığı televizyon programında, “Bu ” Yetmez Ama Evetçiler “i niye doldurmaya başladıklarını gazeteye, anlamıyorum. Niçin anlamıyorum; bütün eski Radikal kadrosu batık geminin malları. Bu hanımlarla bu adamlarla satacak olsaydı, Radikal satardı” diyerek Dündar yönetimini Hasan Cemal’e benzetti:
 “Göze almışlar anladığım kadarıyla; Cumhuriyet’in geleneksel laik çizgide Atatürkçü okurunu feda etmeyi... Ve feda ettikleri anlaşılıyor şimdi geldiğimiz noktada. ” Yetmez Ama Evetçiler “i doldurdular. HDP’li oldular. ” Kandırıldık “ diyorlar. İçlerinden bir tanesi bile ” yanıldım, özür dilerim “ demiyor. Ve demokrat olduklarını savunuyorlar. (...) Bugün Cumhuriyet’i kurtarmak için iş başına gelenlere biz güvendik. Buyursunlar, yapsınlar dedik. Ama şu anda yaptıklarının mantığı yok. Batık Radikal yapıyorlar. Cumhuriyet’i batırmak için mi? Sonra onlar da Hasan Cemal gibi oturup kitap mı yazacaklar; ” Cumhuriyet’i çok sevmiştik “ diye?..” 
***
“Rahmi Turan haklı; yanlış yaptım” 
Hürriyet’in eski Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu ile eski yazarları Cüneyt Ülsever ve Soner Yalçın arasındaki, seviyesi giderek düşen söz düellosu gecikmiş bir itirafa vesile oldu. Berberoğlu, Medyaradar.com’dan Alev Gürsoy Cimin’e verdiği röportajda, süreci yönetemediğini ve Rahmi Turan ile Özdemir İnce’nin “kovulması” nda yanlış yaptığını söyledi: “Üzgünüm... Süreçleri idare edemedim. Onları gazetede tutabilirdim. Meslek büyüklerimdi. Daha az yazı ile farklı yollar ile idare edebilirdim aslında. Rahmi Turan da sitem ediyor, haklı da...”