MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
İslama “Mercedes şartı” getirildi

Kanundur. Uyulur. Her yıl ekim ayında bütçe hazırlığına girişilir. Maliye Bakanlığı bütün bakanlıklara, onlara bağlı müdürlüklere ve kuşkusuz Cumhurbaşkanlığı’na da sorar: Gelecek yıl (2015’te) size ne kadar para ayıralım ki, harcamalarınızı karşılasın? Bakanlıklar, ona bağlı birimler ve Cumhurbaşkanlığı, “harcamak için ne kadar para (bütçe) istediklerini” bildirdiler.

Tayyip Erdoğan da bildirdi.

397 milyon TL isterim.

Kabul edildi.

Bütçesi yapıldı.

Meclis onayladı.

Kıyaslamalı yazayım:

2014 yılı (ödeneksiz):

199 milyon 500 bin TL.

2015 yılı (ödeneksiz):

397 milyon TL.

Artış yüzde 99.

Genel Bütçe:

Yüzde 6 arttı.

Memur maaşı:

Yüzde 3 arttı.

Cumhurbaşkanı Bütçesi ise yüzde 99 arttı. Önceki 11 cumhurbaşkanın hiçbirinin döneminde; bütçeleri hiçbir zaman bu kadar şişirilmedi.

1 yılda: 397 milyon TL.

Ayda: 32 milyon TL’den fazla.

Günde: 1 milyondan fazla

Saatte: 42 bin TL’den fazla.

Harcıyor.

*  *  *

Cumhurbaşkanı makamında kullanılmak üzere araç stokuna 12 yeni lüks araç daha kattı. Birini (lüks zırhlı Mercedes) Diyanet İşleri Başkanı’na binsin diye hediye gönderdi. Müslüman Diyanet İşleri Başkanı, kendi bütçesinden alınan makam Mercedes’ine binmekten vazgeçip inmişti. Geri binmeye zorlandı. Dine zorlama sokuldu. Mercedes’e binmek “İslam’ın altıncı şartı” gibi oldu.

*  *  *

Yine kıyaslamalı yazayım.

(Yuvarlanmış rakamlarla)

Diyanet İşleri Başkanlığı:

5 milyar 743 milyon TL.

İçişleri Bakanlığı:

3 milyar 898 milyon TL.

Dışişleri Bakanlığı:

2 milyar 80 milyon TL.

Sağlık Bakanlığı:

2 milyar 762 milyon TL.

Enerji Bakanlığı:

1 milyar 890 milyon TL.

Kültür Bakanlığı:

2 milyar 297 milyon TL.

Avrupa Birliği Bakanlığı:

291 milyon 238 bin TL.

Bilim ve Teknoloji:

3 milyar 25 milyon TL.

Çevre ve Şehircilik:

1 milyar 358 milyon TL.

Ekonomi Bakanlığı:

1 milyar 481 milyon TL.

Gümrük ve Ticaret:

764 milyon 447 bin TL.

Kalkınma Bakanlığı:

2 milyar 182 milyon TL.

*  *  *

Tablodan gördünüz. 2015 yılı Türkiye Genel Bütçesi’nden Diyanet İşleri Başkanlığı’na aktarılan para tek tek 11 bakanlığa ayrılan paydan daha yüksek. Diyanet zorlanmasın. Mercedes’e binebilsin.

İşte biniyor ve Mehmet Akif de mezarından sesleniyor:

Allah için, ey nebiyy-i masum,

İslam’ı bırakma böyle bikes,

İslam’ı bırakma böyle mazlum.

*  *  *

Hristiyan Papa, Türkiye’ye geldiğinde “Benim inancımda Papa’nın lüks otomobile binmesi kul hakkı yemeye girer” demişti.

Külüstür otoya bindi.

Papa eski Müslüman kaldı.

Yeni Müslümanlık ilerledi (!)

Necati Doğru / Sözcü

 

*

 

Manşetlerle devrilmekten korkan dünya lideri(!)

Ülkemizde basın ve ifade özgürlüğü konusunda  “komik”  görünümde  “trajik”  olaylar yaşanıyor.

Doğan Grubu’nda Mısır eski Devlet Başkanı Mursi hakkındaki idam kararıyla ilgili, haberin veriliş biçiminin Cumhurbaşkanı’na “tehdit” diye algılanmasına, gülmek mi lâzımdır, ağlamak mı, bilemiyoruz!

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin ile Sorumlu Müdür İzzet Doğan hakkında suç duyurusu yapılarak tutuklanmaları isteminin basın özgürlüğüne darbe girişimi olduğu açıkça görünüyor.

Avukatın iddiasına göre, meslektaşlarımız, basit, gerçek ve objektif bir haber içinde meğerse ne suçlar işlemişler? Suç duyurusunu okuyunca  “Vay canına!”  diyoruz!

1) Halkı dil, din ırk ayrımı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmişler,

2) Halkı Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı silahlı eyleme teşvik etme suçu işlemişler,

3) Suçu ve suçluyu övmüşler,

4) Adam öldürmeye azmettirmişler,

5) Anayasal düzeni yıkmaya çalışmışlar,

6) Cumhurbaşkanı’nı tehdit etme ve hakaret suçları işlemişler.

Bir haber içinde bütün bunları nasıl yapmışlar, hayret! Bu tür karakuşi iddialar, ülkemizi dünya kamuoyunda gülünç duruma düşürüyor!

Rahmi Turan / Sözcü

 

*

 

Darbeci iktidar

... kendi akışına bırakılsaydı, Türkiye’yi model seçen Suriye’de toplumsal değişim zaten siyaseti dönüştürüyordu. Suriye üzerinden bölgeyi denetim altına almaya yönelmek, Mısır’ı sanki hegemonyası altında almış izlenimini vermek pahalıya patladı. Küresel güçler ve onların yerli partnerleri harekete geçip her yerde darbe üstüne darbe düzenlediler. (...) Paradoksal gibi görünse de aslında Türkiye’de de vuku bulan darbeden başkası değil. Bütün bunlara sebep olanların bir anda küresel güçlerin arzularına boyun eğmesiyle, İslamcılar ve yüz senedir iğne ile kuyu kazmaya çalışan diğer dini cemaatler tasfiye operasyonlarına maruz kaldı. (...) İlginç olan nokta, tasfiyelerin laiklerin eliyle değil, “dindarlar” ın eliyle olmasıdır. Tasfiyeler “laikler” eliyle yürütülseydi çok kanlı olurdu ve başarılamazdı. (...) Bu gafletle her musibeti hak ediyoruz.                        

Ali Bulaç / Zaman

 

*

 

CHP etkisi

Bir liderin ya da bir partinin açıkladığı projelerin etkili olup olmadığı öteki partilerin tepkilerinden de az çok anlaşılabilir:

Kimse bu projeler hakkında konuşmuyorsa, açıklama pek etkili olmuş sayılmaz...

Rakip partiler projeyi eleştiri yağmuruna tutmuşsa açıklamanın dikkat çektiği söylenebilir...  En etkili olan projeler ise öteki partilerin  “Biz de yapacaktık”, “Bizden almış”, “Bizi taklit ediyor” diye, projeyi eleştirmekten çok, benimseyen tepkiler vermesine yol açan projelerdir.  CHP’nin  “Merkez Türkiye” veya  “Mega Kent” projesi, sadece içeriği itibarıyla değil, bu son gruba giren cinsten tepkiler yarattığı için de anlamlı ve etkili bir proje olarak görünmektedir.

Emre Kongar / Cumhuriyet

 

*

“400 milletvekili” isteyen Erdoğan “335 de olur” diyor!

Parti ayırımı yapmasa 550 milletvekillerinin tamamı onundu.

Akif Kökçe / Milliyet (Açık Pencere)

 

*

3-013.jpg
Musa Kart  / Cumhuriyet