MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Aydın Doğan’ın şanssızlığı

Aydın Doğan’ın birinci şanssızlığı Abdülhamid devrinde yaşamıyor olmasıdır:

Abdülhamid devrinde yaşıyor olsaydı, yöneticileri hangi sözcüklerin yasak olduğunu öğrenir, haber sitelerini, gazete ve televizyonlarını ona göre yönlendirirlerdi...

Onun da başı ağrımazdı.

Abdülhamid devrinde yasak olan sözcükleri şöyle bir anımsayalım:

Suikast, anarşi, dinamit, dinamo, infilak, kargaşalık, Kanun-u Esasi, müsavat, istibdat, beynelmilel, veliaht, cumhuriyet, mebus, yıldız ve burun.

Elbette “yüzde 52” gibi masum bir oran ifadesinin sakıncalı olacağı kimsenin aklına gelmezdi.

İşte tam bu noktada Doğan’ın ikinci şanssızlığı ortaya çıkıyor:

Yüzde 52, hem Mısır’da ölüm cezasına çarptırılan Mursi’nin hem de Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiğinde aldığı oy oranını gösteriyor.

Bu nedenle de 16 Mayıs’ta, Hurriyet.com.tr’de “Dünya şokta! Yüzde 52 oy alan Cumhurbaşkanı’na idam” başlığıyla verilen haber, aynı sözleri kendisi de söylemiş olmasına rağmen, Erdoğan’ı ve adamlarını rahatsız ediyor...

Ya da mağduriyet edebiyatı için bunu kullanmaya

çalışıyorlar.

*  *  *

İktidarların bağımsız ve özgür medyayı pek sevmediği bilinir...

Otoriter iktidarlar ise kendi denetimlerinde olmayan medyayı doğrudan doğruya düşman ve hain görürler...

Çünkü onlar için medyanın görevi sadece iktidarın yaptıklarını övmektir!

Doğan’ın üçüncü şansızlığı burada ortaya çıkıyor:

Ne kadar ödün verirse versin, iktidar müttefik değil, köle aradığı için, herhangi bir uzlaşma zemini bulamıyor.

*  *  *

Gazete ve televizyonların var olması, okunmalarına ve seyredilmelerinebağlıdır.

Doğan da varlığını sürdürebilmek için gerekli olan asgari koşullara uygun yayın yapmaya çalışıyor...

Bu nedenle gazeteleri okunuyor, kanalları izleniyor...

Tam bu noktada da Doğan’ın dördüncü şanssızlığı ortaya çıkıyor:

Havuz ve aşk medyalarının satış ve izlenme oranları yerlerde süründüğü için, bu başarısı, iktidar medyasının başarısızlığını vurguluyor ve bu medyanın da hedefi haline geliyor!

*  *  *

Doğan’ın, Erdoğan’ın suçlamalarına karşı yayımladığı bildiri ve Erdoğan’ın Doğan’ı kişisel olarak muhatap alarak yanıt vermesi, sürtüşmeyitırmandırıyor...

Türkiye’deki medya özgürlüğü zaten yerlerde süründüğü için, işe Uluslararası Basın Enstitüsü de (IPI) karışıyor, haklı olarak “Doğan Medya Grubu’na ve Hürriyet’e karşı sürdürülen karalama kampanyasının derhal durdurulması” çağrısı yapıyor!

*  *  *

Medya özgürlüğü en temel demokratik hakların başında gelir...

Kimin adına ve kime karşı olursa olsun, mutlaka korunması gerekir.

Emre Kongar / Cumhuriyet

 

*

 

En hızlı tren...

Okurumuz Yüksek Hızlı Tren’le (YTH)İstanbul’dan Ankara’ya gitmiş. Yolda okuduğu gazetede “Ankara-İstanbul arasını 1.5 saate indirecek tren projesi”  gözüne ilişmiş. Gülümsemiş. Nedenini anlatıyor:

Bindiğim tren sözümona hızlının da ötesinde ’yüksek hızlı’tren! Ama nasıl yüksek hızlı tren ki topu topu 76 km. olan Pendik-İzmit arasını 47 dakikada alabiliyor. İzmit-Eskişehir arasında genelde ortalama 100 km ile gidiyor. Sık sık 60 - 70 km’ye indiği oluyor. Sonuçta 220 km olan İzmit - Eskişehir arasını neredeyse 2 saatte geçiyor. Uzunca süre 200 kilometrenin üzerine çıktığı tek bölüm Eskişehir - Sincan arası. Sincan’dan sonra yine 80’lere, 90’lara düşüyor.

Ankara - Eskişehir hattı 2009’da hizmete girdi. Sincan - Ankara arası hâlâ düzenlenemedi. Eskişehir - İstanbul bölümü geçen yıl açıldı, son durak hâlâ Pendik. Trenin Pendik’ten ileri geçmesi için Marmaray’ın hatlarının bitirilmesi gerekiyor. Ki Marmaray müteahhidi işi bırakıp gitti. Ne zaman döneceğini kimse bilmiyor. Bu yüzden komik sahneler yaşanıyor. Örneğin Trakya’da hiç tren çalışmıyor. Sirkeci istasyonundan Bulgaristan sınırına yolcular TCDD tarafından otobüsle taşınıyor. Diyeceğimiz... Önce Gebze -Halkalı hattını bitirin, treni Anadolu yakasından Avrupa yakasına bir geçirin hele... Gerisini sonra konuşalım...

Melih Aşık / Milliyet

 

*

 

Çerez parası!..

BİZ  “Bu paralar onlar için leblebi çekirdek parası” demiştik... Maliye Bakanı teyit etti:  “Çerez parası.”

Diyanet İşleri Başkanı’nın  “ibret-i alem”  için iade ettiği 1 milyonluk Mercedes bunlara leblebi çekirdek...

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e göre devletteki araçlar için harcanan para Türkiye’nin milli gelirine göre çerez parasıymış...

Ama o milli gelirden aldığı payla yoksulluk ve açlık sınırında yaşayanlar beylerin umurunda değil...

12 yılda bu arkadaşlar kendi tabirleriyle “Beyaz Türk” oldular... Maliye Bakanı Mehmet, o çerez parasının kaç emekliyi, kaç asgari ücretliyi ihya edeceğini biliyor mu?..

Ama bunlar beyaz Türk!..

Ama bunlar elitist!..

Mehmet Türker / Sözcü

 

*

 

‘Bozuğum abiler’

Sağda park ettin, solda amuda kalktın, yan baktın, elini saçına götürdün, beline kemer taktın, haydi kavgaya, hem de öldüresiye, daha dün böyle bir cinayet. Sokaklar “psikopat”  dolu.

Sağlık Bakanlığı söylüyor, psikolojik rahatsızlık nedeniyle sağlık kurumlarına başvuranların sayısı Türkiye genelinde beş yılda üç kat artıyor. Asabi, huzursuz, saldırgan, kavgaya hazır insan sayısının dünyada en çok arttığı ülkelerden biri Türkiye.  “Bozuğum abi”  deyip sağlık kurumlarına gidenler 2009’da 3 milyon 21 bin 361, 2010’da 4 milyon 545 bin 666, 2011’e 6 milyon 984 bin 923, 2012’de 7 milyon 906 bin 472 ve 2013’te 9 milyon 163 bin 101. En çok İstanbul’da, 1 milyon 498 bin 340. Bir de gitmeyenler var.

Aç TV’leri, haberleri izle, yeter. Her ölçü bir yana, sadece bu rakamlar bile, nasıl bir ülkede yaşadığımızın kanıtı.

Yalçın Doğan / Hürriyet

*

1-023.jpg
Ercan Akyol / Milliyet