MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Demokrasilerde kimse dokunulmaz değildir

(...) Bir liderin, aşırı övülmesi, aşırı yüceltilmesi, kendisine adeta tapınılması yani “putlaştırılması”  demokratik rejime de o lidere de zarar verir!

Lideri mukaddes bir yere koyma, putlaştırma, Ortaçağ’da, din ile siyasetin bütünleşik bir biçimde toplumu yönlendirdiği, yöneticinin din bakımından da mukaddes sayıldığı dönemlerin ürünüdür:

Ortaçağ’da yönetici lider, aynı zamanda inanç hiyerarşisinin de en üstünde yer alır!

İslam dünyasında halife-sultan, Hıristiyan dünyasında kilisenin de başı olan kral veya imparator böyledir.

Elbette bunların demokratik bir ülkede yeri yoktur...

Çünkü demokrasilerde kimse mukaddes ve dokunulmaz değildir:

(...) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik aşırı övgü eylem ve söylemleri kendisine de, partisine de, rejime de zarar verecek bir noktaya doğru gitmektedir:

AKP’li bir parti yöneticisi, bir nüfus cüzdanı üretmiş ve orada Erdoğan’ı Hz. Muhammed’in çocukları arasında göstermiştir.

Bir AKP milletvekili  “Başbakanımıza dokunmak bile bence ibadettir” demiştir.

Bir başka AKP milletvekili, Erdoğan için insanlara salavatlı türkü de söyletmiş ve onu Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed düzeyine yükseltmeye çalışmıştır.

Bir danışman  “İki tabancam sayısız kurşunum var onu savunmak için; beni öldürmeden kimse ona ulaşamaz” demiştir.  Medya patronu da olan bir iş adamı, Erdoğan’a âşık olduğunu söylemiş, “Anam, babam, eşim, çocuklarım ona feda olsun” demiştir.  Dalkavukları ona  “çok tatlısın”,  “bal gibisin” demektedirler.

*  *  *

Bu ülkede, kurtarıcı-kurucu lider Atatürk için bile “putlaştırmayın”  denilip, en ağır eleştirilerin yapıldığı bir dönemde yaşadığımızı unutmamak gerekir!

Emre Kongar / Cumhuriyet

 

*

 

Cumhurbaşkanı yanlış biliyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı’nı Mercedes makam aracıyla gezdirme konusunda ısrarına devam ediyor.

“320 bin-330 bin liralık aracı lüks olarak değerlendirir misiniz”  diye sordu.

Evet, bunu lüks olarak değerlendiririz, zaten bu araçlar  “lüks sınıf”  olarak üretilip satılıyor.

Önceki akşam da hızını alamadı, bu kez Diyanet İşleri Başkanı’nın her yere özel uçağıyla gitmesi gerektiğini de söyledi.

“Bu beyefendiler neden bakmazlar Hıristiyan dünyasına, Vatikan’a niye bakmazlar? Vatikan’da dini liderin özel uçağı var, özel araçları var, zırhlı araçları var. Niye bunları görmüyoruz? Biz sıradan bir ülke miyiz? Vatikan’da yapı bu olacak bizim dini liderimiz tarifeli uçakla seyahat edecek, bunlar için çok da önemli değil. Bizim için önemli. Ben geçenlerde onu da söyledim. Ahmet Bey’le de onu konuşacağım. Diyanet İşleri Başkanımızın yurtdışı seyahatlerinde şu anda havuzda olan uçaklarımızdan kullanmak suretiyle gitsin, niçin tarifeli uçakla gitsin?”  diye sordu. Cumhurbaşkanı’nın bu söylediklerinin bir kahvehane muhabbetinde uluorta sallayanların sözlerinden bir farkı yok. Papa, bir devlet başkanı olmasına rağmen, özel bir uçağa hiç sahip olmadı. Cumhurbaşkanı ya yanlış biliyor ya da  “Ben söylersem yuttururum” diye düşünüyor. (...)

Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet

 

*

Sapkınlık...

Dünkü yazıda ilahiyat profesörü diye yazdım. Değilmiş. Sosyoloji profesörü AKP milletvekili adayı Prof. Dr. Yasin Aktay,  “3 oy fazla almak için”  Siirtlilerin düğünlerde söylediği salavat türküsünün içine  “Tayyip Erdoğan” ismini yerleştirip salondakileri Kürtçe  “Serok Tayyip Erdoğan Salli Ala Muhammed”  diye bağırtarak inancı seçim malzemesi yaptırdı. Bir hukuk profesörü olan Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak,  “Bu yapılan yüzde yüz sapkınlıktır. Aynı salavat-ı şerif Devlet Bahçeli ya da Kemal Kılıçdaroğlu için yapılsaydı; bizim cami cemaati ve AK Partiye oy veren hacılarımız, hocalarımız acaba nasıl bir tavır takınırlardı?”  diye sordu. Hacılardan, hocalardan tık yok.

*

1-028.jpg

Murat Kart / Cumhuriyet