MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
“Havuz”un suyu Davutoğlu için kaynıyor!

İyiden iyiye kafalar karıştı yandaş medyada... Çoğu sonradan olma,  “iliştirilmiş AKP’liler”  şaşırdı; “usta” ya mı yaransınlar,  “hoca” ya mı yamansınlar...

İktidar limanına demirleyene kadar  “ulusalcı” lardan,  “sosyalist” lere, oradan  “emperyalist” lere yanaşmayı denemediği kapı kalmayan Melih Altınok, gazetesine layık bir yazar olarak(!) Rıza Sarraf’a ödül vermekten rahatsız olduğunu ifade eden Numan Kurtulmuş’u “Erdoğan’ı doğrudan satış işine girmek” le suçlar ve AKP içinde bir  “Erdoğan’ı ver kurtul” cephesi oluştuğunu savunurken, aynı gazetenin bir başka yazarı Hilal Kaplan’ın eşi Suheyb Öğüt de Aktüel’in internet sitesinde yayınından kısa süre sonra  “sansür”  yiyen  “Bravo Hocam! Bravo!”  başlıklı yazısında;

“Hocam, sizin bu partide tek bir rolünüz vardı: O da Erdoğan’a vekalet etmekti. Sonra da başkanlık sistemi için mücadele etmekti. Ama yapmadınız...

(...) Erdoğan dediğimizde, tek başına yüzde 52 oy almış bir siyasetçiden bahsediyoruz! AK Parti’nin şu zamana kadar aldığı oyların tamamı yalnızca bu adamın hatırınadır. Bunu Abdullah ve Hayrunnisa Gül çifti anlamadı. Bâri siz anlasaydınız. Anlamadınız.

(...) Erdoğan’a CHP’den bile fazla muhalefet eden, Erdoğan’ı, yeniçeriler tarafından boğdurulup katledilen III. Selim’le özdeşleştiren Economist gibi mel’un ve bir o kadar Siyonist bir dergiye röportaj verdiniz. Erdoğan’ın o darbedar Aydın Doğan’la savaştığı bir zamanda, bu muhteremin arkasında duran sermaye babalarının ayağına bile gittiniz.

(...) Erdoğan’ın Gül’le 7 sene boyunca yaşadığından daha fazla krizi 3 ayda bu ülkeye tecrübe ettirmeyi başardınız. Yazık ettiniz. Hem de çok yazık ettiniz... Bir hoca olarak size sonsuz bir hürmetim var. Ama ben bundan sonra sizin riyasetinizdeki bir AK Parti’ye katiyen oy vermeyi düşünmüyorum. Benim oyum Erdoğan’a...”

 

*

 

Suriye ile “seçim” savaşı...

Tamtamlar çalmaya başladı

 

...  “Analar ağlamasın”  diye diye, ülkemizin Güneydoğusu’nu adeta terör örgütü ve yandaşlarına teslim edenler, askeri karakolundan, birliğinden çıkamaz hale getirenler,  “alan hakimiyeti” nin terör örgütünün eline geçmesini sağlayanlar, ülkemizi şimdi savaşa sürüklemek istiyorlar. Savaş tamtamları çalınıyor.

...Hükümet, Suriye toprakları içinde  “güvenli bölge”  oluşturulmasını istiyor. Askere  “gir”  deniliyor, asker “yazılı emir”  soruyor. Çünkü bir ülke toprağına  “gir”  demekle olmuyor bu işler. Suriye’nin bugün o bölgelerde egemenliği olmasa bile topraklarına Türk askerinin girmesi  “savaş nedeni” dir.

...Türkiye’yi yabancı ülke toprağına soktuğunuz zaman, o ülkenin bir uçağının gelip kendi hava sahası içinde bulunan yabancı ülke askerine bomba yağdırdığını düşününüz. Ardından, Türkiye’nin uçakları Suriye’ye girecek. Buyurun size bir savaş...

...Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Suriye topraklarına girmesini belki de en çok isteyenlerin başında geliyor. Dileriz, bu girişin arkasında  “erken seçim hesapları”  yatmıyordur.

Saygı Öztürk / Sözcü

 

*

 

Bahçeli her yolu denedi

Ne için mi? Hükümete girmemek için, koalisyon ortağı olmamak için..

Her ihtimalin önüne bariyer çekti, her girişimi sert tepki vererek savuşturdu..

Sandıkların açıldığı akşam..

Daha ilk demecinde; ’bize gelmeyin, seçmen bize muhalefet görevi verdi. Koalisyona girmem erken seçimse seçim’ dedi; kestirip attı..

(...)

80 milletvekili olan HDP’yi yok sayan bir partinin hükümette yer alması sıkıntı demekti, sancılı günler demekti, karın ağrısı, baş dönmesi demekti..

Zordu..

Bahçeli de zor olacağını anlatmak için olsa gerek; CHP’den sonra AKP’yi de HDP katını sürdü..

Kısaca; Bahçeli hükümette yer almamak muhalefette kalmak için elinden geleni yaptı..

 Mehmet Tezkan / Milliyet

 

*

 

Linç kültürü

Tayyip Erdoğan’ın sarayında verdiği iftar yemeğinin  “1 milyon lira” ya mal olduğunu iddia eden Mimarlar Odası, sistemli bir itibarsızlaştırma kampanyasıyla karşı karşıya.

Oda’nın açıklaması yanlışsa “düzeltme”  yayınlarsınız,  “iftira”  yahut  “hakaret”  ise hukuka başvurursunuz... Ama öyle olmuyor... Sistem başka işliyor uzun zamandan bu yana... Erdoğan bir şey söylüyor; yandaş medya o sözü emir telakki ediyor,  “hesap soracağız”  mı dedi mesela Erdoğan, yandaş medya başlıyor  “kendi yöntemleriyle” hesabını sormaya.

Hedefteki kişi/kurum yeterince itibarsızlaştırıldıktan sonra yandaşların hükmünü “onaylamak”  kalıyor yargıya...

“Linç”  ülkemizde bir  “kültür” e dönüştü sonunda!

 

*

 

Milli Görüş seçimini yaptı: Esad ehveni şerdir!

Esed rejimi iyi ve hayırlı bir rejim değildi ama bugünkü duruma göre ehven-i şerreyn idi.

Irak’ı üçe bölen emperyalist strateji, Esed rejimi düşerse Suriyede üniter devlet kurdurtmaz, ülkenin bölünmüşlüğü sürdürür.

(...) En büyük felaket, güneyimizde Iraktan Akdeniz sahillerine kadar uzanan bir Kürt-İsrail koridoru oluşmasıdır.

Mehmet Şevket Eygi / Milli Gazete

 

*

 

Vicdani çıkış mı, koalisyon için zemin çalışması mı!

Geçtiğimiz günlerde verdiği röportajda  “CHP iktidarda olsa Müslümanlık bu kadar yozlaşmazdı” diyen Faruk Köse’den sonra şimdi de yine Yeni Akit’ten Atilla Özdür  “muhafazakârları”  İmam Hatip okullarıyla ilahiyat fakültelerini açtıranın CHP olduğu gerçeğine partizanca karşı çıkmakla eleştirdi. Özdür  “Partizani ırkçılık, hepimizin idraklerini köreltmiş..”  dedi.

Sayılı gün çabuk geçer; bütün bu yazılanlar samimi itiraflar mı yoksa tabanı CHP ile koalisyona hazırlama operasyonunun ürünleri mi, kokusu çıkar yakında nasılsa

 

 

*

 

“Bir kerecik iktidar”

...CHP’nin hızla savrulduğu ağır bir yanlış var ki, o da  “Bir kerecik iktidar”  hevesiyle, seçmenden unutmasını beklemek.

Şüphesiz; CHP, iktidar nimetleriyle buluşan siyasal İslamın, yıllardır sergilediği hoyratlıklarına meşruiyet kazandırmak, yolsuzluk mirasına, anayasal kurumların yozlaşmasına, gencecik hayatların söndürülmesine dahli olmadığı halde ortak çıkmak ve nihayetinde  “Oy ver gitsinler”  diye topladığı oyları eritmek istiyorsa, AKP ile koalisyon yapabilir.

Ama seçmen unutmaz.

Çiğdem Toker / Cumhuriyet

 

*

 

1-059.jpg

 

Musa Kart / Cumhuriyet