MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Ne biçim adamsın; ÇEK GİT!..

30 Ağustos'ta en anlamlı çağrı:

Ne biçim adamsın; ÇEK GİT!..

(...) Bırak...

Bu yok ediş, bu kan, bu gözyaşı kaderimiz olmamalı...

Bu ölüm marşları bizim çocuklarımız için bestelenmiş olamaz...

Tanrı, ağacı tabutlar için doğaya koymadı...

O bayrak özgürce bulutlara yakın dalgalansın diyedir, tabutlara örtü için örülmemişti...

*

Ne biçim adamsın?..

Bir milletin zayıf yerinden yakalamışsın; inancından...

Onların Allah sevgisi, peygamberleri, namazları, duaları, ezanları, kısacası inançları en duyarlı yerleridir...

Oradan tutmuşsun...

Tıpkı ayakları bağlanmış koyunlar gibi, canları yanar, çırpınırlar, kalkıp gitmek isterler, ama gitmeleri için en gerekli organlarından bağlanmışlardır, inançları yaşamlarını alır ellerinden, kaçamazlar...

*

Bırak...

Tarih dediğimiz şey; gitmek istemeyenlerle, kurtulmak isteyenlerin savaşıdır...

Hepimiz biliyoruz ki; sen gitmeyesin diye bu savaş...

Şu kalabalık, çığlık sesleri, şu ağlayan kadın, şu feryatlar, şu gelen tabutlar, şu cenaze törenleri sen gitmek istemiyorsun diye...

Sen gitmeyesin diye, şehit cenazelerine ağıt yetişmiyor...

*

Bak; kırmızı gül, goncalarını artık vermeyecek, soğukta yanmasınlar diye... Leylekler dört aylık bebeklerini yanlarına alıp Nil deltasının yolunu öğretmek üzere yola çıktılar... Kedi Kartuş kışı geçirmeyi öğretecek bebeklerine...

Bırak, bizim de bebeklerimiz poyrazlarda yanmasın...

Yaşama kanat açsın gençlerimiz...

Ölmeyi değil, yaşamayı öğrensin çocuklarımız...

Bırak...

Çek git...

 

Bekir Coşkun / Sözcü

 

 

*

 

Yazıklar olsun ülkeyi bu duruma düşürenlere;

PKK yolları tuttu; askere yemek götürülemiyor

Türkiye seçime gidiyor ama seçim güvenliği de bir numaralı tartışma konusu olmaya devam ediyor. Bölücü terör örgütü, yıllardır hayalini kurdukları "kurtarılmış ilçeler" oluşturmak için büyük mesafe almış durumda.

(...) Bugün örgütün sözde "özerklik" ilan ettiği, kendi yönetimini oluşturmayı öngördüğü ilçe sayısı 17'ye yükseldi. Bu sayı daha da artacaktır. Açıkçası bu ilçelerde görev yapan kaymakam da, cumhuriyet savcısı da, kolluk güçleri de, asker de "yarın ne olacağı" kaygısını da taşıyor.

(...) Cizre'de hafta içinde yaşanan durumu yerinden öğreniyorum:

"Askeri garnizonun kapısından çıkan kadın, çocuk, yaşlı herkes hedef. Şu anda büyük sorun var. Yaşananları, duygularımızı tam olarak dile getiremiyoruz. Yollar terör örgütü tarafından kapatılmış, ilçe onların elinde. Askerlere yemek ve malzemeleri götürülemiyor. İki gündür yemek yok. İşte bu kadar sahipsiziz. Artık yorum yapamayacağım."

Garnizona giden yollar tutulmuş. Havadan ikmal ise terör örgütünün elindeki silahlar nedeniyle hayli tehlikeli. Çünkü örgütün elinde çok sayıda havan, uçaksavar, roketatar ve Docka ağır silahı da bulunuyor.

Konuyu Ankara'daki bazı askeri yetkililere de sordum. Kimisi "Bu durumda söylenecek bir şey yok" dedi, bazıları da "Askere yemek gidemiyor diye bir şey olur mu?" karşılığını verdi...

Saygı Öztürk / Sözcü

 

*

 

Yıllardır "Sivas'ın ötesine geçemezsin" diye alay edenler artık

Sivas'ın ötesinde "sokağa çıkma yasağı" ilan etmeden dolaşamıyor.

Akif Kökçe / Milliyet (Açık Pencere)

 

*

 

"Darbe teknikleri"nin yazarı Türkiye'yi görse kalemini kırardı

1917 yılında, Menşeviklere karşı ihtilal yapmaya hazırlanan Lenin ve adamları arasında görüş ayrılığı vardır. Bolşevik kurmayı, iki başlıdır ve iki ayrı taktik üzerinden çatışmaktadır.

Aralarında Stalin'in bulunduğu Sovyet Komisyonu, işçi kitlelerine ve asker kaçaklarına dayanarak geniş tabanlı bir halk ayaklanmasıyla önce hükümeti devirip, sonra devleti ele geçirmeyi önermektedir.

Troçki'nin ise yalnızca 1000 adamı vardır. Ama önce devleti ele geçirip sonra hükümetin işini bitirmek gerektiğini savunur.

Görünürde her şey, komisyonun halk ayaklanması taktiğine hak vermektedir. Oysa Troçki'ye göre, "devlet darbesi" yapmak için halka gerek olmayıp, bu iş çok az insanla da başarılabilir.

Nitekim Troçki'nin 1000 adamı, 24 Ekim'de güpegündüz harekete geçerler.

Aslında aylardan beri hazırdırlar: Antonof Ovseyenko adlı eski asker, yüksek matematikçi, satranç oyuncusu bir mühendisin emrinde, gün gelince yapacakları hareketleri hiç çaktırmadan ve herkesin ortasında yüzlerce kez tekrarlamışlardır...

Hareket emri verilince, Petrograd kentine birkaç saat içinde hâkim olurlar. Önceden saptadıkları "tehlikeli" kişileri, evlerinde basıp yataklarında öldürürler.

***

Troçki darbesini yaparken, Menşevikler devleti ele geçirmenin yolunun hükümete saldırmaktan geçtiğini düşünerek, tüm polis ve asker güçlerini bakanlıkların, hükümet konaklarının falan önüne yığmıştır. Oysa saldırı, bu noktalara olmaz.

Troçki'nin adamları ve Dibenko'nun kent dışında emir bekleyen denizcileri, darbenin ertesi günü armut toplar gibi toplarlar hükümet üyelerini...

Kerenski iktidarının sığındığı Kış Sarayı, ihtilalci gruplar tarafından işgal edilirken; Lenin ve Troçki, Smolny Enstitüsü'ndeki Sovyet Komitesi toplantısına muzaffer adımlarla girerler ve Lenin, aylardır taktığı perukasını herkesin gözü önünde çıkarır.

Darbe yapılmış, ihtilal ancak darbeden sonra başlamıştır.

Curzio Malaparte, bir başyapıt olan "Devlet Darbesi Teknikleri" kitabında; Troçki'nin Bolşevik İhtilali sırasında kullandığı bu yöntemi, tarihteki en başarılı darbe taktiği olarak niteler.

(...) Türkiye'de sonuncu ve "master" darbeyi devleti seçim yoluyla ele geçiren hükümetin yaptığını görse...

Hiç kuşkusuz kalemini kırar, kitabını da yırtardı!

Çünkü Türkiye'de halen başarıyla sürmekte olan darbe taktiğinin ustalığı yanında, tarihteki tüm darbeciler çırak sayılır.

Mine Kırıkkanat / Cumhuriyet

 

 

*

 

 Demirtaş'ın romantik konuşmaları ancak safları kandırır

Şırnak'tan Bitlis'e, Diyarbakır'dan Van'a, Şanlıurfa'dan Muş'a Hakkari'ye kadar koca bir bölgeyi cehenneme çeviren, çocuk, polis, korucu, asker demeden önüne kim çıkarsa katleden, yüzlerce kiloluk patlayıcılarla eylem planlayan PKK'yı durdurmak için küçük parmağını bile kıpırdatmayıp öylece seyreden HDP'nin romantik ve etkileyici konuşmaları ancak "saf"ları inandıracak durumdadır.

 Perşembe günü Ağrı Eleşkirt Emniyet Müdürlüğü ekipleri, HDP Eleşkirt İlçe Başkanı Engin Dursun yönetimindeki aracı, kaçmasına rağmen durdurdu ve içinden çıkan 2 kişinin verdikleri ifadede "Dursun'un kendilerini kandırarak PKK-KCK kadrosuna teslim etmeye götürdüğü" anlaşıldı.

 Daha önce HDP'nin resmi plakalı araçlarla PKK'ya yardım ettiği haberi de duyulmuştu. Bu durumda "kırmızı plakalı bakan aracı" kullansalar ne olur, kullanmasalar ne olur.

 Güngör Mengi / Vatan

 

*

 

1-118.jpg

Ercan Akyol Milliyet