MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
ABD'nin stratejik ortağı PKK

"Terör örgütü PKK'nın, dünya devi Amerika ile ne ilişkisi olabilir?" demeyiniz.

PKK, Suriye'de ABD'nin kara ordusu gibi... Amerika, PKK'nın Suriye kolu PYD'ye her türlü yardımı yapıyor.

O yardımların bir kısmı Türkiye'deki PKK'lılara ulaşıyor ve onlar da bizi vuruyor!

Önceki bir yazımda dostumuz (!) Amerika'nın, Türkiye'deki terörün baş destekçilerinden biri olduğunu belirterek Amerika'nın PKK ile ilişkisini anlatmıştım.

Amerika ile PKK'nın stratejik ortaklığını, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin emekli tuğgenerallerinden Nejat Eslen de anlatıyor ve terör örgütü PKK'nın, Amerika'nın Ortadoğu'daki "Kara ordusu ve Stratejik Ortağı" olduğunu söylüyor.

***

ABD'nin, IŞİD'le savaşta PKK ile ortak hareket ettiğini dile getiren Eslen Paşa'ya göre:

"... Kobani'nin düşmesini önlemek için Türkiye, PYD'ye (yani PKK'ya) yardım etti. Dolaysıyla ülkemizin çıkarlarına çok ters düşen Kürt koridorunun gerçekleşmesine katkı sağlamış oldu.

Türkiye, PYD'nin, PKK'nın uzantısı olduğunu bildiği halde PYD'ye karşı nasıl davranılacağını bir türlü kestiremiyor!

Suriye'nin geleceği, Amerika'nın stratejik ortağı PKK eliyle değiştirilmeye çalışılıyor.

(...)

Türkiye, Suriye sınırında Kürt koridoru istemiyor ve orayı güvenli bölge yapmak istiyor.

Amerika güvenli bölgeye karşı çıkıp Kürt koridoru istiyor. Bu nedenle Amerika, Türk askerinin Suriye'ye girmesine izin vermez.

Irak'tan Akdeniz'e kadar uzanacak bir Kürt koridoru İsrail ve Amerika'nın projesidir ve Büyük Kürdistan projesinin bir parçasıdır. Dolaysıyla Türkiye'nin Suriye'ye müdahale şansı kalmamıştır.

Zaten böyle bir irademiz olsaydı, Süleyman Şah Türbesi'ni apar-topar oradan kaçırmazdık!"

Rahmi Turan / Sözcü

 

*

 

Kimse Davutoğlu'nu ciddiye alıp da gelişmelerden haberdar etmiyor mu!

Başbakansın haberin yok

Başbakan Ahmet Davutoğlu önceki gece Kanal 7'deki bir programa katıldı ve şöyle dedi:

"Hukuk devleti kuralları içinde de mutlaka sorumlular yakalanıp adalete teslim edilecektir. Nitekim Ahmet Hakan olayında teslim edildi, Murat Sancak olayında da yakalandı."

Programı yöneten tabii uslu bir gazeteci, Başbakan'a Murat Sancak'a güpegündüz 18 kurşun sıkanların henüz yakalanamadığını söyleyemedi. Çünkü biliyorsunuz yandaş medyada öyle kontra soru sormak yok, hangi soruları sormalarına izin veriliyorsa, ancak o soruları sorabiliyorlar.

Acı gerçeği Başbakan'a ben söyleyeyim:

Murat Sancak'a saldıranlar henüz yakalanamadı. Çünkü İstanbul Emniyeti, bunca MOBESE kamera kaydını inceledi ama bir türlü Sancak'a saldıranların kullandığı otomobilin ve saldırganların izine rastlayamadı.

Doğrusunu isterseniz bu bana çok garip geliyor. Mesela Amerikalı kadın fotoğrafçı Sarai Sierra'yı kamera kayıtlarından yüzbinlerce kişinin içinde bulup, katilini yakalamayı başaran bir polis teşkilatı bu. Ama yine de bu polemiğe girmek istemiyorum, çünkü bu konuda İstanbul Emniyeti'nin becerisine güveniyorum, mutlaka failleri yakalayacaklarına da inanıyorum.

Zaten konumuz da bu değil. Konumuz, Başbakan'ın bu faillerin yakalanamadığından haberdar dahi olmaması. Sanki başka bir dünyada yaşıyormuş gibi ama biliyoruz ki bizim dünyamızda yaşıyor kendisi de. Ya kimse onu Başbakan olarak ciddiye alıp, gelişmelerden haberdar etmiyor ya da ediliyorsa bile kafası başka bir âlemde olduğu için hatırlamıyor! Onu bilmem ama bu iki ihtimal de beni bir hayli düşündürtüyor

Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet

 

*

 

Sayıştay'ın neden rapor baskısı altında olduğu anlaşıldı

TİB'den 16 milyonluk "yasa dışı(!)" alım

TİB, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın kısa adı.

"İnternetin trafik polisi" olarak da anılıyor.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na (BTK) bağlı olan TİB, "katalog suçlar"da, yargı kararlarını icra etmenin yanı sıra, belli yasal koşullar altında erişimi resen engelleme yetkisine de sahip.

(...)

TİB, -o çok tartışıldığı 2014 yılında- Sayıştay'ın açıkça "kanuna ve yönetmeliğe aykırı" olarak andığı bazı alımlar yapmış.

(...) ortada 16.2 milyon TL'lik bir harcama var. Ama bu harcamanın hangi sistemler ve cihazlar için yapıldığı, kime, hangi şirkete ne ödendiği bilinmiyor.

Sayıştay da raporunda mealen şöyle demiş:

"Ey TİB, harcamalar bakımından sen Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na tabisin. Bu yasa da, 'Eğer taşınır veya taşınmaz mallar satın almak, bunları elden çıkarmak istiyorsan, Taşınır Mal Yönetmeliği'ne uymak zorundasın' diyor."

Bunun anlamı da şu: "Yapacağın her alımı belgelemeli, denetim yaptığımda bana gösterebilmelisin."

Yani TİB'e bağlı olduğu mevzuatı hatırlatıp sormuş Sayıştay:

"Hal böyle olduğu halde, 16.2 milyon TL'lik alımı neden belgelemedin?" TİB uzun bir yanıt vermiş. Özetle, şöyle diyor:

"TSK, MİT ve Emniyet gibi kurumlar, gizlilik gerektiren alımlarda Taşınır Mal Yönetmeliği'nden muaf (...) ben de ulusal güvenlikle ve suçluların takibiyle ilgili teknik imkânların hızlı biçimde sağlanması ve destek olma konusunda görevliyim. Eğer yönetmeliğe tabi olursam sıkıntı çıkar."

(...) Kerameti kendinden menkul bir "gizlilik, ulusal güvenlik" gerekçesini bağlı olduğu yasa ve yönetmeliğin üzerinde gören ve kendi kendisine "fiili muafiyet" ilan eden bir "özgüven"...

Çiğdem Toker / Cumhuriyet

 

*

 

Çöküş alametleri

1) (...) Cumhurbaşkanı seçimine katılım oranı yüzde 15 kadar azdı (Yüzde 74). Bu ilk "sandık işareti" oldu.

2) 7 Haziran seçimlerinde (...) meydan meydan dolaştı durdu, başkanlık sistemine oy istedi.. Sonuç AKP'nin iktidardan düşüşü oldu...

3) Bu yeni seçimi zorlaması, "resmen" partisini böldü... Seçim sonuçları büyük bir olasılıkla bu vesayeti en aza indirecek. Yani parti liderliği önemli konularda kendi kararlarını hayata geçirecek. Bu kararların niteliği, RTE'yi koruma, kollama, onun dediğini yapmaya yönelik değil, partiyi ayakta tutmaya yönelik olacak... Çünkü kendi siyasi vb. gelecekleri ön plana çıkacak...

4) Parti ve yandaş medyası zaten bölünmüştür... Bu, parti içinde ve çevresinde yeni bir oluşumun dışavurumudur...

5) ... Parti, başkanlık sistemi istemiyor. (...) Bugünkü siyasi koşullar böyle giderse, seçim sonuçları beklendiği gibi olacak ve RTE'nin "partiyi taşıyıcılığı", "olmazsa olmazlığı" sona erecektir...

Orhan Bursalı / Cumhuriyet

 

 

*

 

BOP'u savunurken aklın neredeydi?

Rus uçaklarının Suriye'de bombardımana başlaması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan haklı olarak şu soruyu soruyor:

-Rusya'nın bir sınırı yok neden Suriye ile bu kadar ilgileniyor?

(...)aynı sorunun Amerika için de sorulması gerekmez mi? Amerika'nın Suriye ile upuzun sınırları mı var?

Rusya'dan çok daha önce bölgeye müdahil olmadı mı? Hatta Amerika'nın işini kolaylaştırmak için bizim İncirlik Üssü'nü kullanmalarına izin verilmedi mi?

(...)BOP'un yani Büyük Orta Doğu Projesi'nin gönüllü savunuculuğunu yapanların aklına bu sınır şartı hiç mi gelmemişti?

(...) Amerika'nın Irak'ta ne işi var?

Amerika'nın Yemen'de ne işi var?

Amerika'nın Sudan'da ne işi var?

Amerika'nın Afganistan'da ne işi var?

(...) Keşke Rusya'yı böyle eleştirmeden önce Amerika ve öteki Batılı ülkeleri de hedef tahtasına oturtmuş olsaydı!..

Zeki Ceyhan / Milli Gazete

 

*

32.jpg

 

Musa Kart / Cumhuriyet