MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Denize düştük...

Bizi kurtaracak olanlar:

Bülent Arınç...

Hoca Efendi...

Fuat Avni...

Hüseyin Çelik...

"Daha ortaya çıkacak başka kurtarıcılar da var" diyorlar...

Abdullah Gül çıksın keşke...

*

Heyecanlanıyor insan, Bülent Arınç'ın ağzının içine bakıyoruz, lezzetli...

"Konuşma" diyorduk...

"Aman konuşsun" diyoruz...

Sesini özlüyor insan...

*

Benim "Hocaefendi açıkla" yazımın çıktığı gün, Emin Çölaşan yazdı:

"Neredesin Fuat Avni?.."

*

Ne yapalım?..

Denize düştük...

Bekir Coşkun / Sözcü

 

"Erdoğan'ı başkan yapmak için" yola çıkanlara küçük hatırlatma

(...) Düşünmek, anlamaya çalışmak diye bir şey söz konusu değil. Lider ne isterse o oluyor, lider herkes adına düşünüp hareket ediyor, gerisi de onun peşinde gidiyor. Eğer birazcık bağımsız düşünme yeteneklerini kullanabilseler, Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'ye dayatmaya çalıştığı "Türk tipi başkanlık sisteminin" içinde ne tür tehlikeler barındırdığını da görebilirlerdi.

Günümüz koşullarında Erdoğan, rahatlıkla başkanlık seçimini kazanabileceğini düşündüğü için bu sistemi istiyor. Peki ya yarın?

(...) AKP'li milletvekillerine şunu hatırlatmak isterim: Eğer Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli, "çatı aday" icadıyla iki turlu seçimi tek turlu seçime çevirmemiş olsalardı, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması garanti miydi? Şimdi Erdoğan'ın peşinde bir otokrat yaratabilecek sistemi isteyenlerin durup bir düşünmelerinde yarar var. Siyasi görüşlerinizin hiç uyuşmadığı birisinin bu yetkilerle başkan olduğu bir Türkiye'yi hayal edin.

Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet

 

Davutoğlu "Doğum yapan kadın vatani görevini yapıyor" diyor.

Doğum yapmayanlardan "bedelli parası" istemeleri yakındır!

Akif Kökçe / Milliyet (Açık Pencere)

 

Büyük Orta Doğu Savaşı

(...) ABD'nin ve AB'nin PYD'ye verdiği destekle hem bu örgüt sınır boyumuzca büyük alan kazandı, hem de aynı destek dolaylı olarak PKK'ya verilmiş olduğu için Türkiye'deki PKK saldırıları güç kazandı.

 Bu ülkeler "teröre ve terör örgütlerine karşıyız" derken sadece IŞİD varmış gibi davranıyorlar. Çelişkiye bakın ki Avrupa Parlamentosu da yine "PKK'nın terör örgütleri listesinde kalması gerektiğini" açıklamış.

 ABD bir yandan bize "müttefikimiz" derken aynı anda PYD için de bunu söylüyor. Onlara verdikleri silahların PKK'ya gittiği uyarılarına kulak tıkıyor.

 Kuzey Irak'taki "Bağımsız Kürdistan" referandumuna şimdilik destek vermeyeceğini söylerken aynı zamanda "Kürdistan"ı devlet olarak tanıdığını belirten açıklamalar yapıyor.

 Sık sık buluşup görüştükleri Barzani ise sadece Irak'ta değil, Suriye'de sınırımızda bir Kürdistan kurulduğunu özel sözleşmelerle ortaya koydu.

 Orta Doğu'nun istedikleri gibi şekillenmesi için "Türkiye'nin aleyhinde olacak" adımları birlikte atan bu ülkeler bir yandan da Türkiye'yi milyonlarca mülteci ile sıkıntıya sokma planlarını yürütüyorlar.

 ABD'nin neden "Rusya'nın Suriye'de yaptıklarına, Esad güçleriyle birlikte istediği gibi saldırmasına, Türkmen Dağı'nı birlikte işgal etmelerine" sessiz kaldığı sorusu bu durumu açıklamaktadır.

  (...) Suriye'deki savaşın artık iç savaş olmaktan da çıkmış, uluslararası bir Orta Doğu planı olduğu anlaşılmıştır...

Güngör Mengi / Vatan

 

Faşist rejime doğru

Nasıl bir ülke olduk, anlamakta güçlük çekiyorum.

Canlı bombaya ve teröriste 12 yıl, köşe yazısı ve habere ise müebbet hapis isteyen bir ülke haline geldik!

(...) Ülkemizde haber ve yorum yazmak, cinayet işlemekten daha tehlikeli hale geldi!..

Rahmi Turan / Sözcü

 

TSK'ya operasyon bitmedi mi

Kumpas davaları ile şah damarlarına saldırılan orduya, kundak ateşinin küllendirilmeye çalışıldığı bugünlerde yeni hamlelerin yapılmakta olduğu söylentisi var. Anlaşılan, tezgâh davalarının ölü dalgaları TSK'nın istihkâmlarına vurmaya devam ediyor. Orta Doğu ateşinin bir girdap gibi ülkemizi yutmaya doğru yöneldiği konjonktürde, Genelkurmay 2016 Ağustos ayı itibariyle dört devreyi (1985-1986-1987-1988) birden emekli etme üzere kanun teklifi hazırlamış. Basındaki bilgilere göre de Meclis'e göndermiş.

Teklifin gerekçesi, Albay seviyesindeki yığılma, sonuç olarak 1500 personelin ilişiğinin kesilmesi öngörülüyor.

Bu grubun, alt rütbelerden itibaren Güneydoğu'da terörle mücadelede yoğun pratiklerle kariyer geliştirdikleri düşünülünce, bu tevafuka (eşzamanlılık, uyumluluk) bir anlam vermek mümkün değil, hele bölgede öncü bir iç savaş başlatan örgütle, neredeyse yüksek yoğunluklu sayılabilecek bir mücadelenin yürütüldüğü bugünlerde... Komuta kademesinde bu çapta bir boşalma sonucu rütbe alacak olanların, ne olduğu tam anlaşılamayan ama kumpas davalarını kotaran derin yapıya uygun profiller olduğu iddiası da tahkike muhtaç bir zorunluluk.

Çatışmalarda hayatını kaybeden güvenlik görevlilerinin içinde, atanamayan ve zorunluluk nedeniyle 'intisap etmiş' öğretmenlerin sayısı artıyor. Buna rağmen TSK elindeki eğitimli, rütbeli elemanlarını emekli ediyorsa burada yanlışlık var; sorgulanması gerekmez mi? Ordunun karavanasına kaşık sallayanların siyasi kanadı kandırıldık dedi, ağzını sildi, masadan kalktı, masada hâlâ oturanlar mı var?

Yalçın Bayer / Hürriyet

 

Muhalefetin "başkanlık uzlaşma komisyonu"nda ne işi var?

Anayasa Uzlaşma Komisyonu  ilk toplantısını yaptı ve dağıldı...

AKP-CHP-MHP-HDP'den üyeler, Meclis Başkanı'nın başkanlığında bir araya geldi...

Nede uzlaşacak bunlar?..

Anayasada parlamenter sistemin çöpe atılmasını, yerine başkanlığın gelmesini isteyen komisyon başkanı, aynı zamanda parlamentonun başkanı...

AKP'li üyeler ise, kendi yetkilerinin başkana verilmesini savunan o Meclis'in milletvekilleri...

Şu çelişkiye bakınız!..

RTE, "Başkanlık sistemini dışlayan anayasanın sakat olacağını" söylerken, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun AKP'li Başkanı ile AKP'li üyeler "Biz başkanlık istiyoruz" diyorlar...

Diğer üç parti ise, "Kesinlikle başkanlık olmaz" diye masaya oturmuş durumdalar...

Yani, yeni anayasa lafı göz boyama...

Komisyona "Başkanlık Uzlaşma Komisyonu" diyemedikleri için, "Anayasa Uzlaşma Komisyonu" adını vermişler...

Orada CHP'nin, MHP'nin, HDP'nin ne işi var; bunun nesinde uzlaşacaklar?..

Mehmet Türker / Sözcü

 

Hiç bir şey değişmeyecek yine havanda su dövülecek!

Meclis komisyonu yeni anayasa için toplandı..

Dört partiden üçer milletvekili masada yer aldı..

İsimler farklıydı tabii..

Ama yaklaşım aynıydı..

Komisyonun adı da değişmişti.. Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ydu, Mutabakat Komisyonu olmuş..

Değişiklik sayarsanız; tek değişiklik bu..

*

TBMM Başkanı başkanlık etti, açılış konuşması yaptı.. Sonra parti temsilcileri söz aldı..

24. dönem Uzlaşma Komisyonu'nda ne söylemişlerse.. 26. dönemde kurulan Mutabakat Komisyonu'nda da aynısını söylediler..

Uzlaşma Komisyonu nerede tıkandıysa..

Mutabakat Komisyonu tıkanıklığın devam edeceği sinyaliyle başladı..

Yol alması zor!..

Mehmet Tezkan / Milliyet