MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Yolcudur Abbas

MHP'li muhaliflerin avukatları "Kurultay çağrı heyeti" oluşturarak partinin olağanüstü kurultaya götürülmesi istemiyle mahkemeye başvurdu.

Meral Akşener, Sinan Oğan ve Koray Aydın'ın avukatları ortak hazırladıkları dilekçeyle Ankara Sulh Hukuk Mahkemesi'nde dava açtılar.

Dayanak noktaları, 543 delege noter tasdikli imza ile olağanüstü kurultay istediği halde Genel Merkez'in Siyasi Partiler Kanunu ve Medeni Kanun'u hiçe sayarak bunu kabul etmemesi!

***

MHP Genel Merkezi, Genel Başkan Devlet Bahçeli istemediği için "Yasa tanımaz" duruma düşüyor.

Yasaların tanınmadığı yerde anarşi ve kargaşa oluşur. İşte, başta Genel Başkan olmak üzere yönetimin kurultaydan kaçınması koskoca MHP'yi bu duruma düşürdü.

19 yıldır görev yapan Devlet Bahçeli'nin bu duruma düşmesi üzücü bir olaydır.

Şakşakçılar, MHP'nin sağlıklı bir yapıya ulaşmasını isteyenlere hayasızca saldıradursun, son kararı Sulh Hukuk Mahkemesi verecek!

Bu yönetimin yolcu olduğu anlaşılıyor!

Rahmi Turan / Sözcü

 

*

 

Sorsan en Müslüman onlar

Dünyada 2010 - 2014 yılları arasında askeri harcamalar başlıklı bir tablo görüyoruz...

Ülkeler şöyle sıralanıyor:

Suudi Arabistan, yüzde 68, Çin, yüzde 58, Rusya, yüzde 29, Hindistan, yüzde 28, İngiltere yüzde 4, Fransa yüzde 6, Almanya yüzde 6, ABD yüzde 15, Japonya yüzde 24...

Suudi Arabistan neden bu kadar çok askeri harcama yapıyor?

Para transferi için!

Bu ülkede çok sayıda fakir vardır. Müslüman dünyasında yardıma muhtaç milyonlar bulunmaktadır. Suudilerin petrol ve hac gelirleri o fakirlere gitmez. Nereye mi gider? Çoğu gereksiz silah alımları için ABD'ye akıtılır. Karşılığında da ABD, Suudi kral ailesinin tahtta kalmasını sağlar.

Sorulursa en Müslüman onlardır...

Melih Aşık / Milliyet

 

*

 

Euroları da onlar da kalsın mültecileri de onlar alsın

Türkiye'de mevcut durumda 3 milyona yakın sığınmacı var.

 Halep'e saldırıdan sonra Birleşmiş Milletler de "Suriye rejiminin Halep çevresindeki taarruz operasyonları nedeniyle on binlerce insanın Türkiye sınırında toplandığını" açıkladı.

 Sınır şu anda yeni gelenlere kapalı ama Davutoğlu'nun "Biz açık kapı politikasına devam edeceğiz. Kalbimiz bütçemizden büyük" sözleri onların da alınabileceğini düşündürüyor.

 Esad ve Rusya Suriye'yi dümdüz etmeye kararlı göründüğüne göre, biz bu sözlere ve her geleni almaya devam edersek yakında Suriye'de "Esad'ın istemediği" kim varsa Türkiye'ye geçmiş olacak.

 Bu kez de biz AB'den "Türkiye'ye mülteci akınını durdurmasını" isteyelim.

 "3 milyar Euro"ları onlarda kalsın, mültecileri onlar alsın. Bakalım ne diyorlar?

Güngör Mengi / Vatan

 

*

 

AKP, 15 yıl sonra başladığı yerde...

... 'İnsan odaklı devlet anlayışını yerleştireceğiz' denmiş..

Keşke bu ifadeyi hiç kullanmasalardı.

Niye mi?

15 yıldır ülkeyi yönetiyorlar.. 15 yıldır her fırsatta Şeyh Edebali'nin 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' sözünü telaffuz ediyorlar..

15 yıldır insan odaklı olduklarını söylüyorlar..

15 yıl sonra açıkladığı paketin önemli vaadi; insan odaklı devlet!.

Ne yapılacağı da belli değil; gizli!.

 

*

 

Topraklarını geri kazanmaya çalışan ülke

Yok hayır, Türkiye'den bahsetmiyorum! Niyetim başka bir ülkeyi yazmaktır ama benzerlik hiç de şaşırtıcı değil.

Türkiye de bir kısım kent ve kasabalarını "kendisine ait" sanırken aslında "başkasının" yönetimine geçtiğini; adaleti, vergiyi, kararları, güvenliği o "başkasının" sağladığını görünce, "topraklarını geri kazanmaya" girişti! Güneydoğu'da yaşanan tam da budur! Evlere, mahallelere, yollara, kimsesizliğe, savaş alanlarına bakın....

Tabii, iki yıldır "silah yığınaklarına müdahale edilmesini isteyen 400 başvuruyu engelleyen iktidar ve valileri" ortaklıkla suçlayanlar haklıdır derim...

(...) "Topraklarını kurtarmak isteyen" bir başka ülkeyi anlatacaktım aslında.

Halep'i ve başka kaybedilmiş kentlerini "geri aldıkça" sürü sepet küfür yiyen Esad Rejimi... "Benim kurtarmam haklı, senin kurtarman kanlı", ikilemi içinde vicdanları boğulan, yüzleri kayıp, yerlerde sürünen bir politikanın zincire bağlanmış toplu esirleri...

Politikası iflas eden, kurduğu yanlış denklemin acısını, felaketini, kendi topraklarına, insanlarına yönelmesini bile "karşı tarafın suçu" olarak gören bir Ankara!

Yine binlerce Suriyeli geliyormuş. Hiç kuşkunuz olmasın, içlerinde onlarca, yüzlerce, ölüm makinesi ve katille birlikte... İçimize salınacaklar. Savaşı yayacaklar...

(...) İslamcı, fetihçi, ideolojik saplantılarınızın ülkeyi getirdiği dar boğazdayız.

Orhan Bursalı / Cumhuriyet

 

*

 

PKK'yı kurtarma Anayasası

Görüyorsunuz... Partiler başka işleri bırakıp " Güya, darbe anayasasını ortadan kaldıracak yeni bir anayasa yapmak" peşine düştüler. Slogan doğru ve parlak. Lakin söylenen ile niyet aynı değil. Hedef demokratik anayasa sloganı altında PKK elebaşısı Öcalan'ın istediği "demokratik özerklik"in yolunu açmak. Yeni anayasa adı altında becerebilirlerse Kürdistan'ı kuracaklar. Çünkü bu emir Amerika'dan gelmiş; Amerikancı üç parti AKP-CHP-HDP de bu konuda anlaşmışlardır.

***

Peki bunca tantana arasında 2010 yılının 12 Eylül tarihinde yapılan anayasa referandumunu hatırladınız mı? (...) Şehirlerin duvarlarına kocaman kocaman, evet çıkar ise 12 Eylül anayasasını bitireceklerini gösteren afişler asılmıştı...

Peki ne oldu? Hani anayasa referandumunda evet çıkar da yeni maddeler devreye girerse her şey güllük gülistanlık olacaktı? Hani darbe anayasası bitmiş olacaktı?

2010'da "Bu referandumla her şeyi halledeceğiz!" diyen AKP; aradan beş sene geçtikten sonra o referandumun hiçbir şeyi halletmediğini söylüyor; "Yeni anayasa istiyoruz!" diyor. Bunun anlamı aslında, "Biz 2010 yılındaki o referandumda milleti kandırdık!" demekten başka bir şey değildir. Şimdi yine karşımızdalar ve yine kandıracaklar.

(...) Tıpkı Çanakkale'de direndiğimiz gibi, tıpkı Sakarya'da savaştığımız gibi, tıpkı İzmir'e doğru yürüdüğümüz gibi... En umutsuz anda olmazları başaran bir dedenin torunları olarak, bölücülüğe de gericiliğe de geçit vermeyeceğiz.

Bu cumhuriyeti o bölücü ve gericilerin dedeleri değil, bizim dedelerimiz kurdu. Emanete sahip çıkalım arkadaşlar.

Rıza Zelyut / Aydınlık

 

*

 

Davutoğlu'nun on eylem hutbesi

 (...) Başbakan Profesör Ahmet Davutoğlu'nun Mardin söylevinin arka planında, Atatürk'ün "lâiklikle ve Türk'üm demekle mutlu olmak" ilkelerinin Kürt sorununu yarattığı iddiası yatıyor. Bu, zaten AKP'nin başından beri benimsediği tezdir.

AKP'nin çözüm modeli, ulusal değil dinsel birliğe dayanıyor. Kürt ile Türk, ancak İslam çimentosuyla kaynaşabilir diyorlar. Ana dili Kur'an dili Arapça olan Araplar bu çimento ile birleşemedi. Laik veya dindar Kürtlerin de bu tezi benimsediğini sanmıyorum.

Ege Cansen / Sözcü

 

*

1-349.jpg

Ergin Asyalı Sözcü