MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Böyle bir "ruh" yok

Siyasal İslamcılar harikalar diyarında!

(...) 21. yüzyılın ikinci 10 yılı da bitiyor ve bizim hayalciler hâlâ "İslam ümmeti için siyasi platform" arayışı içindeler. Böylece "İslami dayanışma ruhuyla" dünyanın ve özel olarak da İslam ülkelerinin arasındaki meseleleri çözebileceklerini zannediyorlar.

Bu gerçekçi bir yaklaşım olabilir mi?

Yaşadığımız dönemin gerçekleriyle, böyle bir beklenti ne kadar uyuşabiliyor?

İslam tarihi, güç ve iktidar mücadelesi söz konusu olduğunda, en büyük cinayetlerin bile kolayca işlenebildiğine tanıklık etti. Tıpkı öteki dinlerde de olduğu gibi. Peygamberin ölümünden sonra olan bitenleri imam hatiplerde okutmuyorlar mı yoksa?

Günümüzde de durum hiç farklı değil. Suriye'de, Irak'ta, Libya'da, Yemen'de, Bahreyn'de birbirlerinin boğazını sıkanların hepsi Müslüman. "Müslüman kardeşliği" diye bir şey yok. Eğer böyle bir şey söz konusu olsaydı, bugün bu işin bayraktarlığını yapanlar, kendi ülkelerinin halkını "bizimkiler-onlar" diye ikiye böler miydi?

Bakın ikisi de Müslüman, Erdoğan da, Gülen de! Aralarında bir kardeşlikten söz edebilir miyiz? Devletler arasındaki ilişkiler de aynen böyledir işte. Çıkarlar farklıdır, hedefler farklıdır ve sırf aynı dine mensuplar diye o devletler birbirleriyle kardeş filan olmazlar.

Suudi Arabistan ile İran işte bu nedenle bir araya gelemez!

El Nusracılar ile IŞİD'cilerin de bir araya gelemiyor olmasının nedeni budur.

Bunu bizim İslamcılar da bilirler aslında ama bir hayal dünyasında yaşadıkları için hâlâ böyle bir kavram ile bugünün karmaşık politik ve ekonomik sorunlarını çözebileceklerini zannederler. Bunun en temel nedeni de aslında dünyayı kavrayacak, bugünkü sorunların kaynağını görebilecek bir müktesebatlarının olmamasıdır.

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet

 

**********

 

Başbakan bugün de "Ey muhalefet

Güneydoğu'ya gitsene" diyebilir mi?

Yıllardır iktidar, hem ana muhalefeti hem ikinci muhalefeti Fırat'ın doğusuna gitmemekle, doğuyu, güneydoğuyu bilmemekle suçladı..

(...) Aradan zaman geçti.. Durum tersine döndü..        

Bazı ilçelere artık milletvekilleri bile sokulmamaya başlandı..

CHP heyeti Yüksekova ilçe sınırından geri döndü..

Asker 'yasak hemşerim' çekti!..

Sıkıyönetim yok, olağanüstü hal yok.. Yok ama kâğıt üstünde yok..

Fiilen var..

*

Merak ediyorum; yeni Başbakan bir önceki Başbakan gibi 'Ey muhalefet partileri, güneydoğuya gitsenize, oraları görsenize, insanlarla kucaklaşsanıza, orada siyaset yapsanıza' diyecek mi? Diyebilecek mi?

Mehmet Tezkan Milliyet

 

******

 

Türkiye'ye "iftira" raporu

Avrupa Parlamentosu'nda oy çoğunluğuyla kabul edilen "Türkiye Raporu" Türkiye tarafından reddedildi.

(...) raporda Türkiye'nin "1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarını tanımasını" da istiyor ki bu konuda Türkiye'nin raporu ret etme hakkı kesinlikle mevcuttur.

 Türkiye yıllar önce "Türk Tarih Kurumu" tarafından Ermeni tarihçileri masaya oturarak olaylarla ilgili arşivleri, belgeleri birlikte incelemeye davet etti.

 Bu daveti sadece Ermenistan'a değil, dünyadaki bütün Ermeni tarihçilere yaptı.

 Hiçbiri kabul etmediler, etmedikleri gibi "önce soykırımı kabul edin, sonra masaya oturalım" diyenler oldu.

 Oysa İngiltere'de bu dönem olaylarını "Ermeni tezini savunarak" anlatan en meşhur kitaplardan olan Mavi Kitap'ın yazarı Arnold Toynbee bile yıllar sonra kitabın "Ermeni lobileri tarafından finanse edildiğini, birçok bilgide yanıltma olduğunu" açıklamıştır.

 Avrupa Parlamentosu üyelerinin oylama yapmadan önce bu bilgileri, Alman-Rus-ABD-İngiliz-Türk arşivlerindeki bilgi ve belgeleri incelemeleri gerekirdi.

 Başta dünyaca ünlü İngiliz tarihçi Andrew Mango, bu konularda dünyanın en etkili tarihçisi kabul edilen Bernard Lewis, ABD'li tarihçi Justin Mc Carthy, Fransız tarihçi Gilles Veinstein'ın yıllar süren araştırmalarını, kitaplarını okumaları gerekirdi.

 Öyle koltuklara oturup düğmelere basarak tarihi kafadan yazma hakkına sahip olamazlar.

 Sadece bu konu, en ufak tereddüde yer bırakmadan "Avrupa Parlamentosu raporunu geri gönderme hakkı"nı Türkiye'ye vermektedir.

Güngör Mengi Vatan

 

***********

 

Sokak kavgasında söylenmez

Utanç verici bir dönem yaşıyoruz. Liderler birbirlerine hakaret yağdırıyor: Küfürler, tehditler, çirkin ifadeler havada uçuşuyor.

Küfür dediysem, öyle-böyle değil, bitirimhanelerde kullanılan küfürlerden beter...

(...) Peki, bunlar ileride nasıl bir araya gelecekler?

Nasıl el sıkışıp, ülkenin sorunlarını konuşacaklar?

Birbirlerinin yüzlerine nasıl bakacaklar?

"Sapık", "Cinsi sapık", "Ben değilim, sensin sapık!" gibi ağır hakaretlerden sonra, sıradan insanlar bile selamı sabahı keserler... Bir daha birbirleriyle hiç konuşmazlar!

(...) Nasıl lâflar bunlar?

Sokak kavgasında bile söylenmeyecek sözleri ülkenin liderleri kullanıyor.

Böyle bir ortamda bu millet nasıl huzurlu gelecekler beklesin, nasıl mutlu olmayı umut etsin?

Ayrıca, tüm kâinata rezil oluyoruz!

Rahmi Turan Sözcü

 

***************

 

Atatürk'ün kemikleri bir kere daha sızladı

Kan gölüne dönen İslam coğrafyası...

Birbirini gırtlaklayan Müslümanlar...

Mezhepçilikle kelle kesenler...

Kestiği kelleyi top yapıp futbol oynayanlar...

Öldürdüğü adamın kalbini çıkartıp yiyenler...

Kaçırdıkları küçük kızları cariye diye satanlar...

(...) Bir kaçı hariç dünyada İslamofobi yaratanlar, petrol olmasa baldırı çıplak kalacak şımarık Arap şeyhleri önceki gece yemeklerini Ulu Önder Atatürk'ün hatırası Savarona Yatı'nda yediler...

Atatürk'ün kemikleri bir kez daha sızladı!..

Mehmet Türker Sözcü