MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Stratejik sığlık bu kadar mı derin olur!

Başbakan Davutoğlu Katar ziyaretinde açık bir itirafta bulunuyor:

"Suriye'de ılımlı muhalifleri destekliyoruz."

Siz başka bir ülkenin meşru iktidarını devirmeye çalışan silahlı gruplara desteğinizi bu kadar açıktan söylerseniz... Başkaları da elbet sizi devirmek isteyenleri destekler.

Suriye'de meşru Esad yönetimine karşı silahlı grupları desteklemek hem iç, hem uluslararası hukukta suçtur... Bakınız Türk Ceza Yasası Md. 306 ne diyor:

- Türkiye Devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan on iki yıla kadar hapis cezası verilir.

- Fiil, sadece yabancı devletle siyasal ilişkileri bozacak veya Türkiye Devleti veya Türk vatandaşlarını misilleme tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak nitelikte ise faile iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

***  

Hukuki durum bir yana... Siyasi görüntümüz daha da sefalet...

ABD ile Rusya Suriye'de ortak kararlar alıyor. Birlikte Suriye anayasasını yaptıkları bile söyleniyor. Esad'ın yerine "Müslüman kardeşler"i işbaşına getirmek gibi projeler çoktan iflas etti. Müslüman kardeşler Tunus'ta, Mısır'da bozguna uğradı. Artık Esad'lı çözümler konuşuluyor. Ama bizim Ankara hala kifayetsiz muhalifleri destekleyerek Esad'ı devirme hülyasında. Stratejik sığlık bu kadar mı derin olabilir?

Melih Aşık Milliyet

 

 

*

 

Böylesi mahalle kahvesinde görülmedi

Böyle bir kavga, mahalle kahvelerinde bile görülmedi!

Yumruklar, küfürler, tekmeler, tokatlar… Küfür dediysek, en galizinden, en sunturlusundan… Tam anlamıyla utanılacak sahneler!

Nerede sağduyu? Nerede insanlık? Nerede efendilik, centilmenlik?

Bunların hiçbiri yok bu milletvekillerinde…

Meclis çatısı altında yumruk yumruğa kavga ettiler…  

…Ve bu sahneleri

yalnız Türkiye değil, tüm dünya izledi!

Boks ringi desen değil… Boğaların güreştiği arena desen değil…

Dövüşen gladyatör de değiller…

Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin milletvekilleri!

Bu vekiller yasa çıkaracak, ülkenin güvenliğini sağlayacak, millet rahat bir nefes alacak ha? Nerede? 

Hani kovboy filmlerinde, barlarda sarhoşların kavgaları vardır ya… İşte Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görüntüsü öyleydi…

Sonuçta taraflar öyle hırpalandı ki, dinlenip kuvvet toplasınlar diye Meclis, 2 Mayıs Pazartesi gününe kadar tatil edildi!

Hani bir lâf vardı… Neydi o?

"Balık baştan kokar" denirdi, değil mi? Ülkede başlar çoktan kokmuş da, artık kuyruklar bile kokmaya başladı!

Rahmi Turan Sözcü

 

 

*

 

"Ayağa kalk"ı çok yanlış anladın sen

(…) Mesele laikliği kaldırmaya gelip dayandıysa, Atatürk'ün partisi olarak gök kubbenin altında ayağa kalkacaksın…

Sokakta…

Parlamentoda…

Üniversitede…

Meydanlarda…

 (…) İl başkanınızı dövdüler…

İlçe başkanınızı dövdüler…

Milletvekilinizi dövdüler…

Size güvenip oy vermiş seçmenlerinizi her gün TOMA'larla, gazlarla, coplarla, evire çevire dövüyorlar, oturdunuz…

(…) 23 Nisan'da; Atatürk CHP'sinin açtığı Meclis'i kapattılar…  Hiç olmazsa 10 bin kişi ile dayansaydın kapıya, tarih yazacaktın… Çocuklara balon dağıtmak dışında ayağa kalkmadın…

Arkasından "laikliği sileceklerini, din devletini anayasaya koyacaklarını" açıkladılar… Gençler, kadınlar, sıradan insanlar ayaklandı, oturdunuz…

Yarın 1 Mayıs; Taksim artık terk edildi, oturacaksınız…

Ama "Laik cumhuriyeti yıkıyor" dediğin Cumhurbaşkanı'nı görünce ayaktasın…

Ayağa kalk dediysek……

Bekir Coşkun Sözcü

 

 

*

 

Her yaptıkları "caiz"miş gibi…

İsmail Kahraman'ın son çıkışını laikliğe karşı tehdit olarak görmek tam bir şaşkınlık içinde olmak demektir.

Laiklik tehditlere maruz kalmak aşamasını geçmiş, fiili saldırılar evresine girmiştir.

Laikliğe darbe bir tehdit değil, bir vakıadır.

(…)

Ayrıca, laiklik karşıtlarının da laiklik konusunda kafaları karışık. Onlar da bilmekteler ki kendi politik çizgileri de "dinen caiz değildir"cilerin sert karşı duvarına her an çarpabilir…

Ali Sirmen Cumhuriyet

 

*

 

Hiç kurşuna kafa atmayı düşündünüz mü

ABD- Avrupa-Fethullah-AKP-PKK-ajan liberaller işbirliği doruktaydı: Bütün medya, Fethullahçı çetenin elinde oyuncak olmuştu. Kapkara bir psikolojik savaş başlatmışlardı. Yandaş'ı da holding medyası da aynı cephede buluşmuştu. Kumpasçı savcılar el altından bunlara sahte belgeler iletiyor, propaganda elemanı gazeteciler bunları büyük gürültüler çıkartarak yayımlıyorlardı. Hedefte, "Ergenekoncular" denilen bu ülkenin namuslu yurtseverleri vardı.

Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan da operasyonun başkumandanı gibiydi. Kirli ittifakın savcısı Zekeriya Öz, kahraman gibi gösteriliyordu.

Bu psikolojik savaş ortamında biz, "Ergenekona gücünüz yetmez!" diyerek direnenlerdendik. Bunu yazarken biliyorduk ki o Ergenekoncuların onuru vardır. Kurşuna bile kafa atarlar...

Ama şu Ergenekon savcılarında ve hakimlerinde bunun bir zerresi var mıdır?

Korkak, kaçak, müfteri savcı Zekeriya Öz'ü geçtim.

Ama o iddianamenin altında imzaları olan ve halen savcılık yapan başka savcılar da var:

* Mehmet Ali Pekgüzel

* Nihat Taşkın!

FETÖ elemanı Zekeriya Öz kadar bu komplodan sorumlu olan bu kişiler sesleniyorum:

Yargıtay, açtığınız dava ile ilgili olarak verdiği kararda sizin iddianamenizi rezil ü rüsva eyledi.

Öyle bir karar ki sizin hukukçu değil operasyoncu olduğunuz anlaşılıyor.

Bu karardan sonra insanların içine nasıl çıkacaksınız?

Hiç kurşuna kafa atmayı düşündünüz mü?

Rıza Zelyut Aydınlık

 

*

1-524.jpg

 Latif Demirci Hürriyet