MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Geçmiş olsun Türkiye

"Düşükler arasında birinci" Başbakan olacak...

Geçmiş olsun Türkiye

Bir makam, bir koltuk boşaldığında adaylar oraya kendileri gelebilmek için ne yaparlar? Direkt ya da dolaylı kişisel reklamlarını, propagandalarını yaparak, değil mi? Ben o işi şöyle güzel yaparım, o koltuğu böyle güzel temsil ederim, eğitimim şöylesine yüksektir, yeteneklerim böylesine büyüktür türünden konuşurlar...

Tayyip Erdoğan da 20 ay önce Davutoğlu'nu atarken yeni yönetim anlayışını "Güçlü cumhurbaşkanlığı, güçlü başbakanlık" olarak özetlemişti. Önceki gün Tayyip Erdoğan'a çok yakın bir milletvekili bu formülün bittiğini, yeni yönetim anlayışının "Güçlü cumhurbaşkanı, düşük profilli başbakan" olduğunu söyledi.

Bu durumda gönüllerinde "Başbakanlık" yatanlar Cumhurbaşkanı'na kendilerini nasıl ve hangi yöntemlerle beğendirmeye çalışacaklar, sanırız az çok belli olmuştur.

Örneğin biri "Efendim" diyecektir, "En iyi düşük profilli başbakanınız ben olurum, benden daha düşüğünü bulamazsınız..."

Bir başkası, "Efendim, o düşüğüm dese de aslında pek düşük değildir, benim yanımda Eyfel Kulesi gibi kalır"...  Öteki, "Bende profil yoktur, varlığımla yokluğumu ayırt edemezsiniz"... Berikisi, "Düşük profil ne ki, siz emredin ben çukur profilli Başbakanınız bile olurum" diyerek kendisini övecektir.

Düşükler arasında birinci olanı başbakan seçmeye hazırlanırken geçmiş olsun Türkiye diyoruz.

Melih Aşık Milliyet

 

*

 

Bunu da gördük ya...

Şaşırtıcı olan, sadece Başbakan'ın ani vedası değil dedim..

Asıl şaşırtıcı olan, bu durumun iktidara yakın yazarlar tarafından doğal karşılanması.. Sanki başbakanlar her zaman böyle değişirmiş gibi hareket edilmesi.. Hiçbir şey olmamış gibi davranılması..

Sıradan bir değişiklik muamelesi çekilmesi..

Beni en çok bu şaşırttı..

Davutoğlu'nun yüzde 49.5 oy aldım, milli irade beni bu makama oturttu, topunuz benim kadar etmezsiniz diye muhalefete hava basarken siyaseten sıfırlaması değil..

Siyasi hayatını kapatması değil..

İktidar yanlıların bu acayip durumu, bu şoke edici gelişmeyi, bu tarihi vakayı; ne var bunda havasında karşılamaları..

Asıl şaşırtıcı olan, düşündürücü olan bu..

Mehmet Tezkan Milliyet

 

 

*

 

Bakalım "kukla" olmayı kim kabul edecek?

"Düşük profilli bir Başbakan aranıyor!"

Bunu Saray'ın danışmanı açıkladı...

Ne demek düşük profilli?

Hiçbir emre itiraz etmeyen, her söyleneni "Tabii efendim, emriniz olur" diye derhal yerine getiren, kendi inisiyatifi ile bir iş yapmayan, azarlanmayı, haşlanmayı sineye çeken bir başbakan adayı aranıyor.

Demek ki bizim çok eleştirdiğimiz Başbakan Davutoğlu bile düşük profilli değilmiş!

Yeni aranan başbakan adayı "kukla" bile olmayacak, daha düşük profilli olup, kula kulluk edecek!

E, peki, "Kulla kulluk eden gerçek Müslüman değildir" demiyorlar mıydı?

Nasıl olacak bu iş?

(...)

Şimdi "Tek adam" yönetimi için "Düşük profilli Başbakan" aranıyor.

Kim olabilir bu?

Gazetelerde yayınlanan haberlerde 5 adayın ismi öne çıkıyor:

1) Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,

2) AKP Genel Başkan Vekili Mehmet Ali Şahin,

3) Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş,

4) Enerji Bakanı Damat Berat Albayrak,

5) Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu.

Bakalım bunlardan hangisi, "düşük profilli" olmayı içine sindirip "Kukla Başbakan" olmayı kabul edecek?

Rahmi Turan Sözcü

 

 

*

 

"Devlet bizi korusun"

Kilis'e dün de 2 roketatar mermisi atıldı. Önceki gün de atılmıştı, ondan önceki gün de...

 18 Ocak'tan bu yana 21 kişinin hayatını kaybettiği ve bunların arasında çocukların bulunduğu biliniyor.

 (...)

Giresun Jandarma karakoluna PKK'lılar tarafından roketatarlı saldırı yapıldı.

 Hakkari Çukurca'nın birçok köyünde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

 Kahramanmaraş'ta Suriyelilerin barınacağı 20 bin kişilik konteyner kenti istemeyen halkın "oturma eylemi"ne Vali emriyle güvenlik güçleri "basınçlı suyla" müdahale etti. Çadırlar mahalleli tarafından yakıldı.

 Sadece bu olaylara bakmak bile Türkiye'nin Hakkari'den İzmir'e, Kilis'ten Giresun'a kadar, başta terör olmak üzere büyük tehlikelerle boğuştuğunu göstermeye yeter.

 Biz bunları yaşarken ABD'nin Davutoğlu görevden ayrıldıktan sonra yaptığı açıklama ise "sadece kendi çıkarları" konusundaki önceliğini bir kez daha ortaya koyuyor.

 "Davutoğlu'nun iyi bir çalışma arkadaşı olduğunu ama onun görevden ayrılmasının IŞİD'e karşı mücadelede ABD-Türkiye ilişkilerini etkilemeyeceğini" söylediler.

 Yani tek dertleri "IŞİD" başka sorun yok.

***

 Ya PKK ile PYD'nin aynı olduğunu bilmelerine rağmen onlara her desteği vermeye devam etmeleri?

 Bir yandan Rusya, Esad, İsrail desteklerken diğer tarafta kendilerinin de farksız politika izlemeleri?

 Kilis'e "IŞİD mi, PYD mi, yoksa ortaklaşa mı atıldığı bilinmeyen" ve 21 canı alan roketlerde rolleri yok mu?

 Suriye'nin kuzeyinde ortaya çıkan sorunlar, PYD bölgesi, IŞİD tehlikeleri ABD istese önlemez miydi?

 Türkiye'de süren PKK vahşetinde, canlı bombalarda onların PYD-PKK'ya verdikleri desteğin rolü yok mu? Neden "PKK-PYD ile mücadele" onları hiç ilgilendirmiyor da sadece IŞİD'le ilgililer?

 Kendi büyükelçileri bile "ABD'nin Suriye ve PYD politikalarının çok yanlış olduğunu" söylerken biz neden susuyoruz? Kilis'e atılanlar IŞİD mermileriyse bu "mücadele işbirliği" orada neden devreye girmiyor?

 Kilisliler son olarak "Vatan saldırı altında. Devlet bizi korusun" diye gazetelere ilan vermiş. Bu feryat, yaşadıkları korku ve çaresizliği yeterince anlatmıyor mu?

 Hakkındaki dava dünya tarafından izlenen Can Dündar'a yapılan saldırı da "devlet güvencesi" ile ilgilidir. Can Dündar'ın  bu tür bir saldırıyla karşılaşmayacak şekilde devlet tarafından korunması gerekirdi.

 Bu olaylar yaşanırken Türkiye gündemi ise "başbakan ve lider sorunlarıyla, başkanlık ve yeni anayasa ile" dolu.

 Ben anlayamıyorum, umarım anlayan birileri vardır!

Güngör Mengi Vatan

 

 

*

 

Bostancı cellatları

Geldik Davutoğlu olayına! Gül olayının, tasfiye açısından neredeyse tıpkı basımını izledik.

İkisinin "Saray"da buluşmasını gösteren fotoğraf, yüzlerinden düşenin bini bir parça olduğunu gösteriyordu. O fotoğraf her şeyin bittiği, her şeyin kesinleştiği anın belgesiydi.

Davutoğlu'nun teşbihte hata olmaz, "boynu vurulmuştu" önceki 1 hafta içinde... Osmanlı zamanındaki sultanın Bostancıbaşıları gibi modern siyasi cellatlar, Davutoğlu'nu adeta lime lime etmişlerdi. Pelikan Dosyası, Davutoğlu'nun işini bitirmek için piyasaya sürülmüştü.

(...) Evet hepsine de, böyle bir güçlü liderin kalkıp da Davutoğlu için "bu kendi kararıdır" demesini ne hazmedebiliyorum ne de kabul.

Tek kişiliğin raconu mudur bu?

Orhan Bursalı Cumhuriyet

 

*

ercan.jpg

Ercan Akyol Milliyet