MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
AKP, bakanlar hakkındaki yolsuzluk fezlekelerini “kadük” yapma peşinde

(...)Hükümet; istifa etmek zorunda kalan üç bakan, Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış hakkındaki  “fezleke”nin TBMM’de okunmaması daha doğrusu “kadük” kalması için alttan alta elinden gelen her şeyi yapıyor. 
11 Nisan 2014 tarihli  “ifade tutanağı” elimizde... 
(...) 4 polis müfettişinin Saygılı’ya yönelttiği 4 soru, hükümetin korkusunu açık eder nitelikte. 
Hani  “adrese teslim ihaleler” vardır ya... Verilmek istenen firmanın özelliklerinin tarif edildiği... İşte  “ifade tutanağı” ndaki 4 soru, aynen öyle. TBMM gündemindeki “fezleke”nin geçersiz kılınması, okunmaması amacına yönelik olduğu her halinden belli. 
Buyrun: 
- Bu rapor kimin imzasıyla düzenlendi? Astlarınıza talimatınız oldu mu? Cumhuriyet başsavcılığının talimat yazısı var mı? Hangi gerekçeyle yazdınız? 
- 309 sayfalık raporun her sayfasında imzanız ve parafınız mevcuttur? Bu raporun hazırlanması ve gönderilmesiyle ilgili, sıralı amirlerinize bilgi verdiniz mi? 
- Bu dosya içeriğinde, yasama dokunulmazlığı, özel soruşturma ve kovuşturmaya tabi olan Çağlayan ve Güler’i suç örgütü yöneticiliği, Bağış’ı suç örgütü üyesi olarak gösterdiğiniz, yetkinizi ve görevinizi kötüye kullandığınız, suç isnadında bulunduğunuz düşünülmektedir. Bu hususta ifadenizi veriniz. 
- 309 sayfalık raporun hazırlanış tarihi ve savcılığa gönderiliş üst yazı tarihinin 18 Aralık 2013 olduğu görülmüş. Bu raporu ve üst yazıyı, tayin emrinin tebliğ edilmesinden önce mi, sonra mı imzaladınız? İfadenizi veriniz? 

***

3 bakanla ilgili fezlekede imzası bulunan ve bunun bedelini “açığa alınmakla” ödeyen Saygılı’nın, “ifade tutanağı”ndaki cevapları ise “ders” niteliğinde. Demiş ki Saygılı: 
 “Yapılan işlem, idari değil adli işlem kapsamında olduğundan, adli amirim olan soruşturma savcısına safahatından bilgi verdim. Kendisinin gizliliğe azami riayet emri vardı. Kesinlikle, başka bir makamla soruşturma bilgilerinin paylaşılmaması talimatı vardı. Bu talimat, soruşturma bilgilerinin deşifre edilmesine yönelik, şüpheliler ve yakınları tarafından girişimlerde bulunulması üzerine verilmişti...” 
Geçen haftalarda Başbakan Erdoğan hakkında dava açan Saygılı’nın, “üç bakan hakkında suç isnadında bulundunuz” sorusuna verdiği yanıt ise şöyle: 
 “Kendileriyle ilgili özel soruşturma usulleri izlenmiş, soruşturma sırasında, tutma, gözaltına alma, sorgulama gibi temsil özelliklerine halel getirecek hiçbir tedbir uygulanmamıştır. Hatta, hukuk sistemimizin cevaz verdiği koruma tedbirlerine ve ikametlerinde arama tedbirlerine başvurulmamamıştır.” 
(...) Saygılı hakkındaki idari soruşturma sonuçlanıp bir adli soruşturmaya dönüşürse ve Saygılı cezalandırılırsa, üç bakan hakkındaki  “fezleke” geçersiz olacak. 
Böylece komisyon kurulacak olsa bile  “fezleke”  okunamaz hale gelecek. (...)
Çiğdem Toker/Cumhuriyet

 

Cumhurbaşkanı, NATO’ya sekreter olsun! 
(...) Konuşacaksak!
İşte büyük yara:
Güneydoğu’da kaçakçılığı ve silahlı sınır sızmalarını bitirmek için orada kaç Türk askeri bulunduruluyor? Ve bu askerler ne yapıyorlar? Sadece karakolda oturup sınırdan kaçak mal geçirenler ile PKK’yı mı seyrediyorlar? Ordusunu sınırda kalkanla kendini koruyan asker durumuna getirmiş bir ülke olan Türkiye, bir bakıyorsunuz uzun menzilli füze pazarlığı yapıyor.
Pazarlık bitmişti.
Ön anlaşma imzalanmıştı.
Çin bu füzeleri 3.4 milyar dolara (çok büyük para) Türkiye’ye satacak fakat bu füzelerin yapım teknolojisini de öğretmeyi kabul edecekti. ABD ve Fransız silah şirketleri ise Çin’in istediğinden daha yüksek para talep ettiler ve teknolojiyi de öğretmeyeceklerini bildirdiler.

***

NATO homurdandı.
ABD sopa gösterdi.
AB şamar işareti yaptı
Çin’i tercih eden Türkiye’nin “eğilmez dik durur Başbakanı” emir vermediği için olsa gerek kesin anlaşma imzalanmadı. ABD ve Fransız firmalar ile pazarlık yeniden başladı. Devamlı süre uzatılıyor. Acaba “Abdullah Gül’ü NATO Genel Sekreteri yapın, füzeleri Çin’den değil ABD şirketlerinden alalım” pazarlığı mı var? Bu füzelere 3 milyar dolardan fazla para ödeyip niçin aldığımız, kime karşı kullanacağımız bu yüzden mi hiç konuşulmuyor?
Kim Türkiye’ye füze atacak.
Suriye mi? Irak mı? İran mı?
Rusya ya da İsrail mi?
Bu füzelere Türkiye hangi ihtiyaçtan bu kadar yüklü para yatırıyor? NATO üyesi bir ülke olan Türkiye’ye füze sallama ihtimali olan ülkelerin gözü NATO’yu karşılarına alacak kadar kara mı?(...)
Necati Doğru/Sözcü

 

“Kan kan intikam” 
AKP Merkez Yürütme Kurulu üyesi Prof. Mazhar Bağlı Twitter’dan mesaj atıyor: “Bu saatten sonra milletin öfkesini asla kavga kesmez. İntikam istiyor millet, kan kusturanlara kan kusturulsun istiyor”.
Herkes savaş baltasını kuşansın, yüzünü boyasın, sokağa dökülsün, kimin kime gücü yeterse. Kana kan, cana can. Bunu söyleyen üstelik sosyoloji profesörü. Siyasette bugüne kadar duyduğum en ürkütücü söz.
Yalçın Doğan/Hürriyet

 

“Gül”den kalelerini savunmak için seferberlik başlattılar
Abdullah Gül “geleceğe dönük siyaset planım     yok” dedi; Tayyip Erdoğan’dan çizik yiyen   umudunu Gül’e bağlayan “liberel”, “muhafazakar”     ve “ikisi bir arada”lar panikledi...

Mecburen demiştir
Cumhurbaşkanı Gül, hiç de geleceğe dönük “siyaset planı” bulunmayan biri değildi; son sürpriz açıklaması tamamen “bugünkü şartlar”ın sonucudur. Geleceğe dönük “siyaset planı” olmayan bir cumhurbaşkanı, Gül kadar aktif olur     muydu?...
 Taha Akyol/Hürriyet


Haysiyet isyanı
Abdullah Gül’ün dün siyasete bomba gibi düşen açıklamaları, siyasetin kirlendiği, üslubun sertleştiği bir dönemde, cumhuriyetin en değerli koltuğuna oturma şerefine çoktan erişmiş, doygun bir devlet adamının haysiyet isyanıdır.  (...) Sahi, “koşan, terleyen cumhurbaşkanı” arzulamak, “protokol cumhurbaşkanı olmaz” gibi ifadeler kullanmak, mevcut devlet başkanının koşmadığı, terlemediği anlamına mı gelir? Bunu düşünenlere tavsiyem, kamuoyu anketlerindeki karşılaştırmalı yüzdelere bakmaları ya da herhangi bir uluslararası toplantıda Gül’e yönelik teveccühü bir görmeleridir...
Aslı Aydıntaşbaş/Milliyet


Polemikten kaçıyor hepsi bu
Gül’ün “Siyaset için bir planım yok” açıklaması, onun gerçekten başbakan olmayı düşünmediğini gösteriyor mu? Bence hayır... Gül, sadece cumhurbaşkanlığı makamında otururken siyasi polemiklerin içine çekilmeyi arzu etmiyor. Günü gelince tavrını belirleyecek. 
Nazlı Ilıcak/Bugün


Emeklilik mesajı değil
Bu açıklamayı bir emeklilik mesajından çok satrançta bir hamle olarak görmekte fayda var. 
Mehmet Kamış/Zaman


“Kankası”ndan “yurtdışı görevi” iması
Türkiye artık fotoğrafında Abdullah Gül’ün bulunmadığı bir siyasi hayata hazırlansa iyi olacak... (...) Kendini günlük siyasetten uzaklaştıracak olması, Cumhurbaşkanı Gül’ün, bütünüyle kenara çekilmesi anlamına gelmeyecektir herhalde. Böyle davranması için bir sebep olmadığı gibi, henüz yaşı da emekliliğe müsait bulunmadığına göre, aradaki süre, deneyimlerine uygun meşgalelerin düşünülmesi için de fırsat teşkil edecektir... Bir ’âkil adam’ olarak içeride ve dışarıda kendisine görevler düşmesi beklenebilir...                 
Fehmi Koru/Star