Mehmetçiğin havada kalan uyarı anosları...

18 Temmuz'da tatlı (!) bir telaş sarmıştı  Başkent Ankara'yı. İktidar cephesinde yürekler kıpır kıpırdı. Al yanaklı tosunlar, gözü kulağı 19 Temmuz'da  açıklanacağı el altından fısıldanan kabine revizyonuna çevirmişti. Herkes işi gücü bırakmış saraydan havuz medyasını talimatlandıran "son dakika"ları bekliyordu. Bakanlık heyecanı kasıp kavuruyordu ortalığı. 19 Temmuz günü geldi çattı. Malum "son dakika" dümeniyle sanki Başbakan istemişte Bakanlar Kurulu değişikliğini Cumhurbaşkanına götürmüş tiyatroları sonrasında  "gidenler", "gelenler", "yerleri kaydırılanlar" açıklandı. Havuz medyasının  canlı canlı uzman yorumcu gazetecileri ile analizler gırna gitti. Hiç vakit kaybedilmedi. Ertesi gün bile beklenilmedi. Çünkü devlet işleri bir saniye olsa bile kesintiye uğratılamazdı!..Öğleden sonra başlandı devir teslim törenlerine. "Nöbet değişimi", "kan değişimi" tiyatrolarıyla  canlı canlı yapıldı devir teslim törenleri. Riyanın kralı televizyon kanallarından akıtıldı...

"Yandı, yıkıldı, bitti, ekonomik olarak yerle bir oldu" dediğimiz yanı başımızdaki sözde komşumuz Yunanistan ne yapıyordu aynı tarihlerde?.. Yani,18-19 Temmuz'da... Başkomutan sıfatıyla Cumhurbaşkanı  Pavlopulos, Savunma Bakanı Kommenos ve Genelkurmay Başkanı Apostolakis tası tarağı toplayıp işgal altındaki Türk topraklarına  yeni bir çıkarma yapıyorlardı. Hem de 24 Temmuz Lozan Antlaşması'nın 94'ncü yıldönümü arifesinde. AKP iktidarının tu kaka ettiği Lozan'a ve Türk milletine hakaretler yağdırmak için işgal edip askeri üs haline getirdikleri adalarımıza çıktılar, yeni bir gövde gösterisi yaptılar, hakaretlerine yenilerini eklediler. Küstahlık katsayılarını daha da arttırdılar.

"Gidenlerin" arkasında ağlaşılan "gelenlere" ise taklalar atılan Ankara'da, çiçekli bol hamasetli devir teslim törenleri yapılırken Mehmetçik ne yapıyordu? Her zamanki gibi vatan namusu olan sınır güvenliğini korumak için  nöbet tutuyordu. Gözleri havuz medyasında değil, radarlardaydı... Yunan Cumhurbaşkanı Pavlapulos ve beraberindeki  Türk düşmanı heyet 18 Temmuz'da ilk olarak uçakla Rodos'a indi. Orada, Yunan Kara Kuvvetleri envanterine kayıtlı CH-47 tipi askeri helikoptere doluşarak, Aydın ilimize bağlı Bulamaç adamızda işgal altındaki topraklarımıza "askeri üssü denetlemek" maksadıyla  havalandılar. Havadayken, Yunan pilotun telsizinden bir anons duyuldu. Karşı tarafta,kahraman bir Türk subayı hava kontrolörü ısrarla uyarıyordu;

"Şu anda gayri askeri statüde bölgede uçuyorsunuz. Derhal bölgeyi terk edin"

Küstah ve AKP iktidarının verdiği cesaretten şımaran Yunanlılar tınmadı. Yollarına devam ettiler. Bulamaç adamıza geçiyorlardı aynı kahraman subayımız bir kez daha uyardı:

"Şu anda Türk hava sahasında uçuyorsunuz bölgeyi derhal terk edin."

Aynen devam!.. İşgal ettikleri Bulamaç adamıza indiler. Lozan'a ve Türkiye'ye  ağız dolusu hakaretler yağdırdılar.

AKP iktidarından aldıkları tam destekle, Bulamaç adamızdan bitlerini pirelerini toplayıp, aynı askeri helikopterle Aydın ilimize bağlı işgal atındaki Eşek adamıza doğru havalandılar. Kahraman hava kontrolörü subayımız pes etmedi, yine uyardı:

" Şu anda Türk hava sahasında uçuyorsunuz bölgeyi derhal terk edin."

Karlı dağdan serindiler!.. Eşek adasına indiler yine Türkiye'ye hakaretler... Malum faaliyetlerini icra ettikten sonra akşam olmuştu yattılar. Ertesi gün, 19 Temmuz'da aynı askeri helikopterle bu sefer işgal atında tuttukları İzmir Koyun adamızdaki askeri üslerine doğru uçtular. Nöbeti devir alan hava kontrolü subayımızın telsiz anonsu küstah Yunanlıların helikopterin de bir kez daha defalarca yankılandı:

" Şu anda Türk hava sahasında uçuyorsunuz bölgeyi derhal terk edin."

Ne oldu?.. İşgalci küstah Yunanlılar hedeflerinden geri dönmedi. Koyun adasına da inip Türkiye'ye karşı gövde gösterilerine devam ettiler. Lozan'a ve Türklüğe sövdüler...

Bir elinde cımbız bir elinde ayna misali... Ankara'da renkli (!) devir teslim törenleri, yağlama ve yıkama faaliyetleri tam gaz devam ediyordu. Tüm bu olup bitenlerden habersizler miydi?. İmkansız. Yunanlılara yapılan tüm uyarılar, yapılan tahriklerle birlikte - prosedür gereği- Eskişehir'deki Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi'ne anında bildirildi. Yani, 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanan tüm birimler anında haberdar edildi. Ne yapılması, nasıl bir tepki gösterilmesine  kim karar verecekti KHK'larla düzenlenen yeni sistemde? Milli Savunma Bakanı... Ama tatlı bir telaş vardı eski-yeni Savunma Bakanlarının yüreğinde. Devir-teslim telaşı!.. Buket buket çiçekler havada uçuşuyordu. Küstah Yunan her zaman olduğu gibi hava sahamızı delik deşik ederken, işgal  ettiği Türk topraklarında gövde gösterileri yaparken ne bir önleme uçuşu yapıldı ne de sonrasında protesto notası verildi!..

Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım'a sordum, "Eskiden böyle tacizler karşısında ne yapılırdı" diye. Yalım, "Çiğli'den anında savaş uçaklarımız kaldırılır önleme yapılırdı" dedi.

Kahraman Mehmetçik, 15 Temmuz afişlerine ve onca hakaret ve yıpratmaya rağmen vatanın namusu için nöbet tutuyor. Gerektiğinde gözünü bir saniye kırpmadan  canını veriyor.

Hava kontrolörü kahraman subayımız düşmanı uyarıyor, o anda yapması gerekeni tam manasıyla yapıyor:

"Şu anda Türk hava sahasında uçuyorsunuz bölgeyi derhal terk edin."

Peki, bu küstahlıklara cevap verecek siyasi iradeyi kim gösterecek? Mehmetçiğin arkasında sağlam bir şekilde kim duracak?..

Ben mi!..

Yazarın Diğer Yazıları