Mektepte Kur'ân kursu!

Her taraf pıtrak gibi imam hatip... Halk istemiyor, ama Saray peş peşe imam hatip açtırıyor.

Bu kadar imam hatip aslında, gayeye hizmet değildir; halkı bizar etmektir. Herkes çocuğunu imam hatibe göndermek zorunda mı?!

Sıradan eğitimle imam olunmamalı... "Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder." diye boşuna söylememişler. İmam hatiplerde yetişenlerin hepsi "yarım hoca!".

Maksat dini bütün yetiştirmekse, onun yolu imam hatip türü, imam ve hatip yetiştirmeye yönelik açılmış mektep değildir. Müfredat değiştirilmeli, halkın ekserisinin dini tam öğretilmelidir ve bir bölüm mektebe münhasır da olmamalıdır bu eğitim bütün mektepleri içine almalıdır.

Şalapyap eğitimle bir yere varılamaz! Cemiyet bölünür. Kim ne derse desin bölünmüş hâldeyiz. Şu an devleti yönetenler, halkın bir bölümünü yok sayıyor, "düşman" görüyor.

İşte führerler savaşının bizi getirdiği nokta.

İki führer de neredeyse Kur'ân'ı ezbere bilirler. Ama gelin görün ki kanlı bıçaklılar.

Dershaneler kapatıldı. Dershane gibi anlaşılan bütün yapılanmalara güya son verildi. Ama "temel lise" adı altında, dershane-liseler açıldı. Her dershane-lise öğrenci kapma savaşı veriyor. Seçkin devlet okulları bile boşalıyor.

(Kemal Kılıçdaroğlu, Maltepe konuşmasında bu führer meselesini cuk oturttu. Herkes bir kişinin ağzına bakınca, ülkede adalet de, iktisat da, eğitim de kalmıyor.)

Benim en küçüğü, büyük emekle girdiği Anadolu lisesinden aldım. 11. sınıfa geçmişti. Her öğrenci gibi o da üniversiteye hazırlanması gerekiyor. Okuduğu lise, Allah'tan seçilmiş hocaların ders verdiği lise... Üniversite gibi eğitim görüyordu. Ama bu çocuğun üniversiteye girmesi için, sınav konusunda ayrı bir eğitim alması gerekir. Üniversiteye giriş sınav sistemleri değişmediğine göre, test tekniklerini öne çıkaran bir eğitime ihtiyaç var. Her hocanın vereceği ders değil bu teknik. Şu işe bakın ki, evin yakınında "saray" gibi kurulmuş, imkânları geniş, Saray'ın bir adamının büyük hissedarı olduğu koleje verdim çocuğu! Müdüre iki şart koştum: Kesinlikle derste ne tür olursa olsun propaganda istemiyorum. Ve dershane sistemi istiyorum. Müdür, "Sadece ders... Üniversiteye hazırlık ne ise öyle." dedi.

Büyük şehirlerde imkânlar var. Ya küçük şehirler? Ya maddî imkânları olmayanlar?

Kalan kitaplarını almak için çocuğun önceki okuluna gittik. Baktık afişler asılmış... Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) afişleri! Sınıfına girdik... Ders görülüyor! 10-15 ortaokul öğrencisi... Bir genç hoca... "Ne yapıyorsunuz burada?" dedim... Kur'ân kursuymuş. "Kim verdiriyor bu dersleri?" Genç hoca: "Devlet destekli vakıf." dedi.

Ülkü Ocakları veya kanunen faaliyet gösteren bir başka dernek, vakıf, "Mektep binalarında kurs açacağız." deseler, izin verilecek mi?

TÜGVA dedikleri, Saray'ın kontrolünde, AK Parti'nin gençlik yapılanması...

Devletin imkânları, cebimizden çıkan paralar, kendi emelleri için tepe tepe kullanılıyor.

Bu gidiş nereye varır?!

Yazarın Diğer Yazıları