Mektuplaşmanın sırrı

Darbe, Türkiye'de bir kırılma noktasıdır. Çok şeyi değiştirecek. İnşallah insanlar mağdur edilmez, fırsat bu fırsattır, bizim dışımızdakileri tepeleyip geçelim, denmez. Kendi çizgilerinde bir yönetim kurmaya kalkışılmaz, zamanla çıbanlaşıp patlayacak yaralar açılmaz.

"İslâmcı" bir hükûmet, cemaatler ve tarikatları mercek altına alır mı, bilmiyorum ama mutlaka bu tür kümelenmeler incelenmeli ve kesinlikle "bağımlılar"ın devlet içinde vazife almasına izin verilmemelidir. Dikkatiniz çekerim, "bağımlılar" diyorum, "bağlılar" demiyorum.

Dün bahsettiğim gibi, M. Şerefeddin Yaltkaya'nın Hasan Sabbah'tan naklettiği mektupta, Melikşah'a karşı gayet itaatkâr davranmakta ve sadece düşmanlarından korktuğu için Alamut'ta kaldığını; insanları katletmediğini, kendi dininin İslâm olduğunu ve en yakın zamanda sultana gelerek bağlılığını göstereceğini belirtiyor. Ayrıca hayatı hakkında bilgiler veriyor; babasının Şâfiî mezhebinden olduğunu, 4 yaşından itibaren dinî eğitim aldığını yazıyor.

F. Gülen de, 4 yaşında Kur'ân'ı hatmetmiş!

İbn Cevzî'nin ünlü Telbîsü İblîs'inde anlattığı Hasan Sabah portresi dikkatinizi çekecektir:

"Hasan Sabbah yemin ve yesârını (sağını soylunu) tefrikten âciz olan kimseleri kendisine tabiiyet ettirerek bunlara bal ve çörek otu yedirir ve bu suretle dimağlarını inbisât ettirirdi. Bundan sonra Âl-i Beyt'in düçar edildiği zulüm ve adâveti izah ile kendilerini intikam hisleriyle işbâ' eder ve Ezârika'nın Emevilere karşı isyanını misal göstererek bunları imamlarının uğrunda isyana ve her an feda-yı cana âmâde eylerdi."

Yani; sağını solunu ayıramayan acizleri kendisine tabi kılar, onlara bal ve çörek otu yedirip dimağlarını hoş eder, rahatlatır, sonra Hz. Ali ve oğullarının maruz kaldığı zulüm ve düşmanlığı anlatıp intikam hisleriyle doldurur. Haricîlerin en kuvvetli kolu Nâfi bir el-Ezrâk'ın Emevîlere karşı isyanın misal gösterir, isyan ve canlarını feda için hazır ederdi.

Nasıl bir benzerlik değil mi?

Büyük Selçuklu Devleti'nin sultanı Melikşah'ın Hasan Sabbah'a mektubu:

"Hasan Sabbah bilsin ki sem'-i hümâyûnumuza vâsıl olduğu vechile ortaya sen yeni bir din ve millet çıkarmışsın. Ve insanları aldatıyorsun. Ve zamanın padişahına isyan niyetindesin. Ve cahil dâîleri başına toplayarak tabiatlarına mülâyım sözler onları her istediğin kimseyi bıçaklatmak için hazırlıyorsun. Mülk ü milletin kuvveti ve din ü devletin nizamı kendileriyle müstahkem olan hulefâ-yı İslam hakkında ta'an ediyorsun. Bu dalaleti terk ile Müslüman olmak lazımdır. Yoksa üzerine gönderilmek üzere kesif bir ordu hazırdır. Cevap vermeye kalkarak zinhâr kendini varta-i belâya atmayasın ve kendi canına ve tâbilerine acıyasın. Ve elindeki kalenin müstahkemliğine mağrur olmayasın. Ve hakikaten bil ki elindeki Alamut Kalesi'nin burçları göğün burçlarından olsa inayet-i İlâhiyye ile hak ile yeksân ederim…"

F. Gülen bağımlıları 17 Aralık 2013'te, muhtemelen iktidardan düşürmek için, hükûmet edenlerin açıklarını ortaya çıkarınca, C. Başkanı A. Gül, F. Gülen'e, 21 Aralık'ta iki tarafın has adamıyla mektup gönderiyor. Herhâlde Melikşah'ın Hasan Sabah'a yazdığının benzerini yazmıyor ama "bağımlılar"ına sahip ol, demeye getiriyor. Asıl önemli olan F. Gülen'in mektubu. Hasan Sabah'ın Melikşah'a yazdığı mektupla öyle bir örtüşüyor ki... (Yer kalmadı… İkisini ancak yarın karşılaştırabileceğim.)

Yazarın Diğer Yazıları