Menzil değil, akıl kısa!

Suriye saldırırsa önlesin diye Türkiye’ye yerleştirilen Patriot füzelerinin menzili kısa imiş.
Biz söylemiyoruz, Obama’nın NATO Müttefik Komutanlığı için düşündüğü ABD’li General Philip Breedlove kendi senatosunda söylüyor. “Bu füzeler, Suriye’ye karşı Türk hava sahasını koruyamaz, çünkü menzilleri kısa” diyor.
Biz, ABD, Hollanda ve Almanya’dan Patriotların geldiği günlerde bu füzeler Türkiye’yi değil, İsrail’i korumak için demedik mi? Hem masrafını biz karşılıyoruz hem de bir İran-İsrail çatışmasında bu füzeler yüzünden Türkiye hedef haline geliyor. Akıl işi mi? Akıl işi olmadığını Başbakan da biliyordu ki  “Ne füzesi, böyle bir şey yok, olsa benim izin vermem lazım”  diye tepki göstermişti.
Lâkin birkaç saat sonra öğreniyor ki “Böyle bir şey varmış. Üstelik de Suriye’den korusun diye Ankara’nın talebi imiş”. Füzeler geliyor, pardon füzelerden önce uzmanlar geliyor. Bu füzeler nerelere konuşlandırılırsa Türkiye’yi Suriye’den korur diye incelemelerde bulunuyorlar. İnce hesaplar yapıp, “Bak birini şuraya, birini buraya, diğerini de şuraya koyarsak füzeler Türkiye’yi korur” diyorlar. Ve füzeler tam da istedikleri yere konuyor.
Amma biz ısrarla “Bu füzeler Türkiye için değil, İsrail için geldi” demeyi sürdürüyoruz. Biz böyle söyleyince, “Türkiye’yi koruyamayan füze İsrail’i nasıl korur? İsrail Suriye’den daha uzak değil mi?” diye (kısa akılları ile) bizimle dalga geçmeye kalkanlar oluyor. Ve şimdi ABD’li general, yani füzelerin imalatçısı, yani asıl sahibi, “Bu füzeler Türkiye için değil”  diyor. Tam böyle demiyor amma, aslında, tam da böyle diyor! Gerekçesi de “Menzillerin kısalığı.”
 Be adam eğer mesele “kısa menzil” meselesi ise, füzeler geldiğinde de konuşlandığında da “menzil kısa” idi. Yoksa değil miydi? Yağmur yedi, güneş gördü de menziller Türkiye’de mi kısaldı?
Tabii işin aslı “menzil meselesi” değil. İşin aslı, Patriotların bir saldırı karşısında İsrail’i korumak gayesiyle İran füzelerini perdelemek için programlanmış olması. Görüyorsunuz ABD ve AB, Türkiye’ye tam bir “üçüncü dünya ülkesi” muamelesi çekiyor. Bize, geri zekâlısınız, diyor, Türkiye’yi yönetenler de bu aşağılamaya, “Türkiye bir NATO toprağıdır” diyerek yapılan istiskale daha ileri bir adımla onay veriyor.
Evet, o füzeler o gün Türkiye’yi değil, İsrail’i korumak içindi. İsrail’i İran’dan korumak için. Bir kere Türkiye kimin umurunda ki? Türkiye’yi PKK’dan korumayan, PKK’ya karşı Türkiye’ye kendini korutmayan ABD ve AB, Türkiye’yi Suriye’den niye korusun ki?
Tam tersi, Suriye-Türkiye kapışsa, yani Türkiye, Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin aklına uyup Suriye’ye çullansa keyiften kendilerinden geçerler.
Bereket, millet ikna olmadı da Tayyip Bey milletimiz ve bölge için çok pahalıya mal olacak bir çılgınlığa kalkışmadı, kalkışamadı. Yoksa kariyerine bir de “savaş kazanmış lider” kimliği eklemek için milleti ikna edeceğim diye az uğraşmadı!
Şimdi tekrar söylüyoruz. O füzeler o gün İsrail için idiyse, bugün ve yarın da ne yapılıyorsa ve yapılacaksa İsrail için yapılıyordur, yapılacaktır.
Dilendiği iddia edilen; “Hani özrün imzalı metni” diye sorulduğunda, “Yazılı değil, telefonda kulağımıza söylendi” cevabı verilen, “İyi o zaman ses kayıtlarını görelim” talepleri karşısında üç maymunların oynandığı “Mavi Marmara özrü” bile İsrail’in güvenliği içindir.
Türkiye’yi yönetenler uluslararası sularda vatandaşının kılına dokunulamayan bir Türkiye’yi değil, Türkiye’nin başına bu çorabı örenlerin ve askerinin başına çuval geçirenlerin “sesini özlüyor.”
Özlenen ses bir katilin, bir canavarın, her gün Afganistan’da onlarca masum çocuğu katleden bir Frankenştayn’ın sesi...
Ve ABD’li general, “O füzeler Türkiye’yi Suriye’den korumak için değil” diyor. Böylece, “O füzeleri biz Türkiye’yi korumak için getirdik” diyen benim Başbakanımı “yalancı” durumuna düşürüyor. Yok, Başbakan gerçekten Türkiye için geldiğine inandırılmış ise, bu sefer de “yalancı” değil, çok daha başka bir şey durumuna düşürmüş oluyor...
Vatandaş olarak bizler ise “Türkiye ile el ve eldiven gibiyiz” diyen ABD benzetmesini, Türkiye’den giden “Süpürmeyin, kullanın” taleplerini hatırlıyor, kahroluyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları