Merhaba

Tam yedi ay oldu..

Yedi aydır ekrandan, izleyicilerimizden uzak kaldık..

Dönen tiyatroya "Evet" demedik, BENGÜTÜRK'ten atıldık..

Allah var, bu ayrılığın sebebi iktidar değil..

Ayrılığın sebebi, doğrularımız ya da doğru bildiklerimiz..

Sözümüzün arkasında duralım istedik..

Dün Barzani ile saz çalıp "Yemen Türküsü" söyleyenlerle, Diyarbakır'da "Megri megri" diye ağlaşanlarla bir arada olma ihtimalini bile, onurumuza yediremedik..

Türkiye'yi, sahicisinden "Beka" sorunuyla yüz yüze getirenleri eleştirdiğimiz sözlerimiz ve paylaşımlarımızın, sadece iktidarı kızdıracağını sanırken, canımız-ciğerimiz bildiklerimiz, fren istedi..

"Kamyonun freni patlamış, arkamızdan geliyor, ne freni" dedik..

"Beka" iddiasını da bizzat muhatabına sorup, "Bunların kendisi Beka sorunu" cevabını alınca, anladık ki iş tam bir "Maskeli balo".

Rojava'ya (Ayn El Arap) düğün bayram peşmerge taşıyanların, Türkiye'yi bu noktaya getireceğini bildiğimizden, bugün, "Kerkük" dediğimizde utanmamak için, o günah sahiplerine yanaşmamayı tercih ettik..

Devleti ele geçirmeye çalışan bir güruhun yol arkadaşlarından "Devleti kurtarmalarını" beklemek gibi bir komedide rol almamak için, yerimizi bildik..

"Peyniri korumak için fareye nöbet yazılmaz" dedik..

Her duruşun bir bedeli var.. Ve biz de bedeli ödedik..

Kimsenin bizden alacağı falan yok.. Aksine borçları var, sildik..

Ağzımıza fermuar çekip, "Eyvallah" dedik..

Şimdi yeni bir başlangıç zamanı..

Türkiye'de "Yeni" şeyler oluyor..

Türkiye'nin "Yeni"lenmeye ihtiyacı var..

Bu yolda cesaretlenmeye, doğruları haykırmaya, "Korkma!" diye başlayan İstiklal Marşı gibi, "Yeni" bir öyküye ihtiyacı var..

Genetik biliminin altın kuralıdır..

Atalarda varsa, torunlara mutlaka sirayet eder..

Bir torun çıkar, "Yeni" öykü yazar..

Zaman farklıdır, mekan farklıdır.. Ama o öykü yazılır arkadaş..

İşte o günlerdeyiz.. Hepimize iş düşüyor..

Herkes kendi alanında bir şeyler yapacak..

Bu kardeşiniz de, "Yeni" öykünün tek bir harfi olabilmek için, haftanın beş günü YENİÇAĞ'da, bu köşede olacak..

Hoşbulduk..

***

O fotoğrafı doğru okumalı

***

Gölbaşı'ndaki cenazeye saldırı rezaletinde seri ve samimi bir refleks gösterdi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu.. Hakkı teslim edelim.. Hemen olay yerine gitti, müdahale etti..

Mezarlıktaki saldırının ardından karakolda çekilen bir fotoğraf üzerinden yürüyen tartışma malumunuz..

Fotoğrafta Bakanın yanındaki kişi olaylara karışanlardan çıktı.. Ortalık toz duman..

O fotoğraftan gündem çıkmaz aslında.. Zira birçok yerde, bir çok kişi, siyasilerle fotoğraf çektirir.. O anlarda GBT'ye bakılmıyor ki, kim kimdir bilinsin..

Hele de o fotoğrafı eleştirirken, "İşte bak, kendileri tertipledi, aha da fotoğrafını da çektirmiş" demek akla ziyan bir durum..

Öyle bir tertip yapan hangi akıllı sonra karakolda fotoğraf çektirir ki..

O foto safariden iş çıkmaz, kesin..

Fakaaaaat..

Asıl mesele ne biliyor musunuz?

AKP'liler, işlerine gelmese de artık bir gerçeği görmeli..

İktidar da, onun bir parçası olan Bakan Soylu da "kindar nesil" ya da "evde zor tutulan yüzde 50" söyleminin, böyle saçmalıklara teşvik olduğunu artık anlamalı..

Gelene gider, gidene atarlanan söylemleri, milletin birliğini zedeleyecek pimi çekilmiş birer bomba.. Ve artık terk edilmeli..

Fotoğraf üzerinden Bakana yürümek doğru değil evet.. Ama, Bakanla fotoğraf çektirenin kendine nasıl bir yetki ve güç vehmettiğini de görmeli..

Bunu önlemenin yolu fotoğraf çektirmemek değil, toplumun bir kesimine deli cesareti veren söylemi terk etmek..

Umutsuzum tabii.. Devletin Bakanı yazılı açıklamasına "Aşağılıksınız" diye başlayınca nasıl umutlu olayım ki..

Bu söylem ve üslupla kutuplaştırmaya devam ederseniz, bir gün bombayı kucağınızda bulursunuz.. "Megri" falan da işe yaramaz hani..

***

Al avukatı, unuttur başkanı!

***

15 Eylül Cuma gününe bir haberle uyandık..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP'li bir Belediye Başkanı'na ödül vermişti.

Oysa başkan fetö'den yargılanıyordu.. (F Tipi demeyi tercih ederim ama moda böyle.)

Gazetelerin internet siteleri, sosyal medya yıkıldı..

Sonra ne oldu? Bingoooo, Kemal Kılıçdaroğlu'nun avukatı fetö operasyonunda gözaltına alındı..

Oysa Kılıçdaroğlu'nun avukatı, Yargıtay'daki fetö yapılanmasına isyan edip ayrılmış eski bir hakimdi.. Ama ne önemi var ki, gündem bir anda değişti..

Türkiye Cuma günü, Tayyip Erdoğan'ın fetö sanığı belediye başkanına ödül verişini değil, Kılıçdaroğlu'nun fetö mağduru avukatının hemi de fetö'den alınışını konuştu..

Fetö'cüye ödül vereni değil ha, fetö'ye isyan edip istifa etmiş hakimin, fetö'den alınışını..

 O ödül töreni fetö'yle mücadele ettiğini iddia eden ve bunu her tür hukuksuzluğa gerekçe yapanlar için, bildiğin suçüstü aslında..

Neresinden tutsan elinde kalıyor da, buz gibi bir iletişim çalışması, buz gibi bir algı mühendisliği..

AKP gündem perdelemek için bunu hep yapıyor..

İşin ilginç yanı, bu da bir fetö taktiğiydi..

Konuşulmamak için başkalarının konuşulmasını sağlıyor..

O yüzden, "Ne olduğundan" çok, "Neden olduğuna" kafa yormalı..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Gergedan boynuzunda birdirbir oynanmaz...

Yazarın Diğer Yazıları