Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Mesele kaynak mı yoksa kaymak mı?

Her ne kadar Yahudi lobilerinden almış olduğu ’üstün hizmet’ ve ’cesaret’ ödülleri omuzlarında ışıl ışıl parlamaya devam etmiş olsa da, BOP Eş Başkanı Sultanımızın da arada sırada yerinde laflar ettiğine tanık oluyoruz. 
‘Namert’, ‘müfteri’, ‘alçak’, ‘hain’, ‘haşhaşi’ve sair öfke hitabeti sanatı mahsulü sözcükleri ayıklayıp geride kalanlara kulak kabartınca,  “Hah işte, her ne kadar yanlış ağızdan çıkmış olsa da bu yerinde tespite katılmadan edemeyiz”  demekten kendimizi alamıyoruz.
Ama gelin görün ki, iştirak ettiğimiz cümleleri dahi genelde ‘soru işaretleri’ ile bitiyor.
Dikkat edin, iktidar ve yandaşlarının sıkışıp kaldıkları, tökezledikleri konularda adeta can simidi gibi ilk sarıldıkları şey, “Siz nasıl yapacaksınız, onu söyleyin?”  oluyor.
Demek istedikleri mealen şu: 
* “Evet beceremedik, yüzümüze gözümüze bulaştırdık. Ne olur, Allah rızası için bir ipucu, bir kopya verin de, yolu doğrultalım.”  
Hoş söyleneni yapma iradeleri yok, sadece ’zevahiri kurtarma’ adına bu yolu seçiyorlar. 
‘Zaman’ kazanmak, ‘halkı’ oyalamak için ‘ucu açık’ tartışmalardan medet umuyorlar.
***
Muhalefetten beklenilen cevap gelmeyince, çıkmaz sokaklara dalışın ‘kurtuluş reçetesi’ tıpkı hafızalarda yer eden o meşhur musluk reklamının sloganı gibi:
* “Aç-kapa... Aç-kapa...”  
‘Duble yol’ fedaileri bir bakıyorsunuz, çıkmaz sokaklarda can havliyle birden bire ‘U dönüşü’ yapma çareleri arıyorlar. 
Ehliyetini kaptırmış ‘acemi’ sürücüler misali, dönüp dönüp vatandaşa dert yanıyorlar:
* “Biz yapacağız da, muhalefet omuz vermiyor. Dış güçler, faiz lobileri, karanlık odaklar, önümüze taş koyuyor. Her şeye engel oluyorlar.”  
Tabiî daha da vahimi var; kimi zaman muhalefet partileri ‘kendi projelerini’, ‘kendi hedeflerini’ ortaya koyuyor; işte ‘dananın kuyruğu’ asıl bu gibi durumlarda kopuyor.
“Çare ne çare” diye feryat figan edenler, bu kez ağızlarına adeta sakız yaptıkları soruyu yapıştırıyor.
Aslında hepiniz biliyorsunuz o meşhur soruyu; Sultancık ve taifesinin jokeri gibi.
Memleket sınırları yetersiz kalınca, yurt dışına çıkıp oradan patlatıyorlar narayı:
* “Kaynak hani, neyle yapacaksınız?”  
İktidar sahiplerinin belki de çeyrek asır boyunca sordukları tek doğru soru bu oldu:
* “Kaynak nerede?”  
***
Erdemir, İsdemir, Petkim, Tüpraş, TEKEL, Sümer Holding, Araç Muayene İstasyonları, Limanlar, Deniz Nakliyatı A.Ş., İGSAŞ, SÜTAŞ, USAŞ, SEKA.
Galataport ve ‘tarihî binalarının’ satışı gibi bazı girişimleri de ekleyin üzerine.
Değil bu köşeye, sayfanın tümüne yaysanız tamamlayamazsınız satış listesini. 
Biz, sadece bir çırpıda aklımıza gelen ‘birkaç örnek’ sıralamakla yetinelim şimdilik.
Memlekette buldukları her kaynağı, ‘kaymak’ hesabından satışa çıkaran muhterem şimdi haklı olarak soruyor: 
*“Kaynak ne, neyle yapacaksınız?”  
Sanki zat-ı âlîleri o cenahta pek meşhur olduğu üzere bunca yıllık iktidarını ‘düğünlerde’ veyahut ‘sünnetlerde’ takılan altınlar ile sürdürdü.
Eğer demek istedikleri  “Ben sattım, savdım, size bir şey kalmadı” ise maazallah doğru söylüyorlar. 
‘Mevcut kurumlarda’ kadrolaşmanın dışında, ‘bir kişilik istihdam imkânı’ dahi oluşturmadıklarına bakınca, yine kendilerine hak vermek gerek.
Yok eğer, Türkiye’ye bir ‘bisküvi bayisi’ kafasıyla bakıp da  “Muhalefet iktidara gelse ne yazar, olmuş armutları zaten topladık”  diyorlarsa, işte orada iş değişir.
***
Türk Milleti, tabii ki bugüne kadar çok ‘vurgunlar’, ‘soygunlar’, ‘talanlar’ gördü. 
Nice siyaset cambazı, ‘tüyü bitmemiş yetim hakkı’ üzerinden nice servetler edindi. 
Ama Cumhuriyet tarihi, ilk defa ‘hırsızlığın’ bu kadar kurumsallaşmasına, adeta ‘organize bir teşekkül’ haline dönüşmesine tanıklık etti.
Bütün kaynaklar, malum piranalar tarafından ‘kaymak’ niyetine birer birer kurutuldu.
Geriye sadece o soru kaldı:
* “Kaynak nerede?” 

Yazarın Diğer Yazıları