Meşru müdafaa hakkı

       Son Erdoğan-Trump görüşmesinden de doğru dürüst bir şey çıkmadı...

        Suriye'de yaşananlar değerlendirilirken iki ülke arasında işbirliğinin ve yakın temasın sürdürülmesi konusunda uzlaşı ortaya çıktı gibi görünse bile Trump,ülkesinin Afrin Harekâtı'na bakışını netleştirmedi...

        ABD, PYD/YPG/PKK çetelerinin Kuzey Suriye'de sınırımıza paralel bir koridor açmak ve bölgede devletleşmek gayretlerini görmezden geldiği gibi silah, mühimmat ve araç yardımını keseceklerine ilişkin kesin bir tavır da göstermedi...

        Beş bin TIR tutarında silah yardımının sonucu Afrin'de ortaya çıktı...

        Teröristlerin Amerikan silahlarını ve mühimmatını kullandığı görüldü. Omuzdan atılan bombaların bile ABD ürünü olduğu belirlendi...

        Alınan duyumlara bakılırsa, halen teröristlerin elinde bulunan Haseke bölgesinde ABD'li uzmanlar tarafından yetiştirilmiş 30 bin kişilik bir terörist ordusu mevcut. Bu gücün elindeki silahların tamamının ABD tarafından verildiği tespit edildi. Çete savaş için Amerikalı komutanların talimatını bekliyor...

        Erdoğan-Trump konuşmasında ABD Başkanı'nın bu gücü gizlemeye çalıştığı, lafı döndürüp dolaştırıp ikili ilişkilerin bozulmaması konusuna getirdiği görüldü...

        * * *

        Görüşmede taraflar, kaygılıydı...

        Trump, Afrin Harekât'ndan duyduğu kaygıyı belirtirken gerginliğin sürdürülmemesi gerektiğini savundu. Buna karşılık Erdoğan da harekâtın ulusal güvenlik açısından önemli olduğunu tekrarladı ve bölgenin terörist çetelerden tamamen temizleneneceği güne kadar da sürdürüleceğini vurguladı...

        Trump'a harekâtın, BM'nin ilkelerine uygun olarak planladığı hatırlatıldı. Erdoğan 51. madde bize bu hakkı veriyor, dedi

        51. madde ülkelere meşru müdafaa hakkı tanıyor; ayrıca Güvenlik Konseyi'nin terörizmle mücadele konusundaki kararları uyarınca da harekâtı gerçekleştirme imkânı veriyor...

        Yani harekâtımızın meşruiyeti tartışılamaz noktada...

        * * *

        Bütün bunlar, Trump'ın bilmediği konular değil, biliyor ve gerçeklerin yüzüne çarpılmasından hiç rahatsız olmuyor...

        * * *

        Bu arada bir gelişme de iki ülkenin Dışişleri Bakanları'nın görüşmesinde yaşandı.

        ABD Dışleri Bakanı Rex Tillerson Dışişleri BakanımızMevlût Çavuşoğlu'na "30 kilometrelik bir güvenlik alanı oluşturalım, harekâtı durdurun" dedi.   

        Olmayacak duaya amin denilmez...

        Suriye sınırımız tam 877 kilometre uzunluğunda; bölgede terör çeteleri olduğu sürece sınır güvenliğimiz tehdit altında, 30 km'lik bir güvenlik alanı da bu yüzden hiçbir anlam taşımayacak...

        Çavuşoğlu söyleyememiş olabilir, biz söyleyelim bari; Amerika bizimle dalga mı geçiyor...

ABD'nin affedilmez hatalarından biri daha

            Ortaklarına sarılacağına terör çetelerine sarılmak, Amerikan kovboylarına pek yakıştı...

       Zaafa ve küstahlığa bakın...

       Orta Doğu'daki siyasal coğrafyayı terör çetelerinin lehine çevirmek için türlü kepazelikleri pompalamaktan bir gün bile geri kalmadılar. Çetelere silah, mühimmat ve araç hibe ederek dünya kamuoyu önünde küçük düşmekten korkmadılar...Yıllardan beri de bu tür aşağılık tasarrufları sürdürüyorlar....

       * * *

       Türkiye elbet de, sınırlarını ve toprak bütünlüğünü koruyacak güce sahip bir ülkedir...

       Varlığına göz koyanların gözünü çıkarır, yan bakanı baktığına pişman eder.

       Bunu yaparken de başka hiçbir ülkenin yardımına ihtiyaç duymaz, muhtaç olmaz...

       Bu süreçte müttefik diye benimsediği ülkelerin Türkiye düşmanlığına alenen ya da el altından arka çıkanları, destek olanları, besledikleri yılanları üzerimize salanları da affetmez.

       Terörist üreten gettoları kucaklayan stratejik ortağımız, insanlığa ihanet eden tavrından dolayı sadece bize değil milletler camiasına da hesap vermek zorundadır... 

Bu kaçıncı yakıştırma

       Bu defa da Erdoğana "Gazi" ünvanı verilmesi istendi...

       İsteyen, bildiğimiz biri, AKP'li Metin Külünk...

       * * *

       Fanatik AKP'lilerden en ziyade şikâyetçi olan da herhalde Erdoğan...

       Sultan dediler, kızdırdılar...

       Padişah dediler, kızdırdılar...

       Halife dediler, kızdırdılar...

       Dünya lideri dediler, kızdırdılar

       Peygamber diyenler bile çıktı, iyice kızdırdılar...

       * * *

       Şimdi de Külünk yasa teklifi yaparken öneriyor:

       -Liderimiz gazi ünvanına layıktır...

       Gazi ünvanı ancak savaşa fiilen katılmış kimselere verilir, yani er meydanından alınır... Er meydanına çıkmadan gazilik ünvanı almak padişahlıktan kalma adettir, fiilen savaşmayan Erdoğan'a da hiç yakışmaz...

Yazarın Diğer Yazıları