Meşru olmayan ittifak

Siyasette partilerin birbirleriyle ittifak ederek seçime katıldıklarını çok gördük ama gayrimeşru buluşmalarla birlikte olmalarına galiba ilk kez tanık oluyoruz...

       İlk seçime birlikte gitme eğiliminde olan iki partinin meşru olmayan yakınlaşmaları, gelecek siyasal hayatımızı yönlendirecek çirkinlik olabilir. Bunu neden söylediğimi de belirteyim; teamüle göre, iki partinin bu yönde adımlar atmasına yetkili birimlerinin karar vermesi lâzım... Oysa ortalıkta böyle bir karar yok, düpedüz bir çirkinlik var..

       Taraflar, ittifaka meşruiyet kazandıracak olan yetkili birimlere başvurmuş olsaydı kimse karar için "Meşru değil" demezdi...

       * *

       AKP ve MHP liderleri tek tek ve ayrı zamanlarda, seçim ittifakı yapabileceklerini ima etti...

       Ortada bunu sağlayacak yetkili kurulların kararı var mı, yok!

       Sadece iki genel başkan bu eğilimde, bir el sıkışmadıkları kaldı...

       Durumda değişiklik yok; öteden beri sürüp gelen genel başkan sultası iki partide de el'an geçerli...

       Sultacıların ikisi de, yetkili kurullarının kararını önemsemiyor; demek ki meşruiyetin gölgelenmesi ikisine de gam değil!  

    ***

       AKP Genel Başkanı, MHP Genel Başkanı'ndan daha heyecanlı... 50+1 sonucunu yakalamak için ne mümkünse yapacak noktada. Seçilemezse dünyanın sonu gelmiş olacak...

       Diğeri için dünyanın sonu söz konusu değil; çünkü o, defalarca hezimete uğradı, yenilmeye alışık, üzülmez...

       Birinin diğerini pohpohlayan fakat fazla bir şey anlatmayan ancak bahse konu ittifakı şekillendiren konuşması da şöyle:

       -Ben Bahçeli'nin şu Cumhurbaşkanlığım dönemi içinde yerli ve millî olarak vatanseverlik konusundaki tüm yaklaşımlarını aynen paylaşmışımdır, paylaşıyorum. Bundan sonraki süreçte de vatanseverlik noktasında, ülkemizin değerleri noktasında millî yerli olacak her konuda; hele hele terör örgütleriyle dayanışma içinde olan bir ana muhalefet partisi karşısında biz yerli ve millî olarak vatanımızın çıkarları tüm milletimizin çıkarları noktasında MHP ile biz her türlü adımı atmaya varız. Bu konuda tereddüdümüz dahi yoktur.

       Bozuk bir ifade; bu dolambaçlı cümleden ne anladıysanız ben de onu anladım...

       * * *

       Bence de bu ifade, meşru olmayan birlikteliği gözler önüne sermeye yetmiştir....

Bütün mesele meram etmekte

      FETÖ elemanı suçlamasıyla teşkilâttan çıkarılan 533 emniyet mensubunun yenide göreve getirildikleri açıklandı...

      Nihayet, önümüze geleni fetöcü diye suçlamanın yanlış olduğunu da fark ettik...

      Okurlarım hatırlayacaktır; haksızlığa maruz kalarak görevinden uzaklaştırılan emniyet mensuplarından sıkça bahsetmiş, hatalı uygulamalara maruz kalanların itibarlarını iade etmek gerektiğini yazıp durmuştum...

      Çok şükür o günleri de görmeye başladık...

      * * *

      Haksızlığa uğrayan sadece emniyet mensupları değil...

      Eğitimcilerimiz var, sağlıkçılarımız var, yargı mensuplarımız var, bilim adamlarımız var...

      Mağdur edilen insanlarımızın durumuna hızlı biçimde açıklık getirmeliyiz...

      Sosyal barışı kurmak hepimizin görevidir; bunu hak ve hukuk yoluyla sağlamalıyız!

      İnsanların hayatını perişan eden haksızlıkları ortadan kaldırmak ve hepsinin itibarını iade etmek herhalde zor olmamalı...

      Yeter ki meram edilsin!

FİSKELER

      "ATATÜRK'ü sevmek başka bir şeydir, Atatürkçülük yapmak başka bir şeydir. Bizim anlatmak istediğimiz budur" diyor beyefendinin biri... Oysa Atatürk'ü seven herkes, onun ilkelerinin peşinde demektir; bu da insanı Atatürkçü yapar. İlkelerini  sahiplenmeyen için "Atatürk'ü seviyor" denilemez... Böyleleri, Atatürk ve Atatürkçülük konularında vızıldayıp durmasınlar...

      * * *

         RÜŞVET dağıtıcısı Rıza Zarrap son duruşmaya getirilmedi; demek ki Amerikan basınında yer alan "Zarrap itirafçı oldu" haberleri doğru. Korumaya aldıkları anlaşılıyor. 27 Kasım'da jüri önünde yapılacak duruşmada itiraflarda bulunması bekleniyor. İtiraf, az ceza almasını sağlayacakmış. Hükûmetimiz böyle birinin hukukunu korumaya çalışıyor... Garip dünya işte...

      * * *

      SEMİH Yalçın, Bahçeli'nin kolu mu, bacağı mı, dili mi belli değil. Ancak, ona buna hakaretle görevlendirilmiş olduğu kesin. Yine İYİ Parti'ye sataşmış, fetö denilen hain terör çetesiyle ilişkili olduğunu söylemiş... Adam  profesör ama siyaset adına söyleyecek ne bir lâfı var, ne bir fikri ve düşüncesi; sövüp durması normal. İYİ Parti'nin belirgin bir meziyeti daha ortaya çıktı; çok şükür hırlamalara karşılık vermeyecek kadar edepli bir yapı... O nedenle, ayak takımı siyaset üretenlerden hep uzak duruyor. 

      * * *

      KÖŞE yazısı yerine makale yazanlar uydurdukları senaryolarla halkı istedikleri yönde bilgilendirmek gayretinde. Kimine göre DEAŞ pazarlıkla Rakka'yı YPG'ye bırakmış, kimine göre de kenti Irak güçleri almış. Başka senaryolar da yazıldı, Rakka'ya Arap aşiretleri birlikte girdi ve kenti fethetti de denildi... Askerini Arapça selamlayan zihniyet yüzünden yandaş kalemlerin de Arap yanlısı senaryolar yazması olağan değil mi...

Yazarın Diğer Yazıları