MHP'nin baraj sorunu yok
Dedi ki MHP lideri Devlet Bahçeli;
-MHP'nin baraj sorunu yok.. Bunu iddia edenlere hatırlatayım, baraj artık yüzde 50+1..
Bu sözler bize görünenden başka şeyler anlatıyor..
Bir defa, yüzde 10'luk baraj perdeleniyorsa, MHP'nin milletvekilliği seçimlerinde o barajla ilgili sorunu var demektir..
Öyle olmasa, baraj sorunu var diyenlere, "Yüzde 10'a göre değil, yüzde 50+1'e göre hesap yapın" mealindeki bu cümle neden kurulsun.. Dikkat buyrun, barajın söz konusu olduğu 'Milletvekilliği seçimlerinden' değil, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden söz ediyor.. Bir nevi diğerinden umut kesilmiş.. (Ki bu, bu satırların yazarını üzer.)
***
Mevzuya 'Demokrasimiz' penceresinden baktığınızda da garip bir durum çıkıyor bu sözlerle..
Sürekli 'Millet'e vurgu yapan bir siyasi bakış, yüzde 10'luk barajı hesap dışı bırakırken, aslında 'Milletin Vekillerini' belirleyecek seçimi önemsemiyor.. Beraberinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni önemsemiyor.. Varsa yoksa 'BAŞGANLIK'.
Üzüm üzüme baka baka, bu kadar çabuk mu kararır bilemedim..
***
MHP lideri bir eğitimci olduğuna göre, mevzuya 'ders' açısından da bakılabilir.. Ve ders her zaman, olması gerekeni değil, kimi zaman da olmaması gerekeni anlatır..
İşte Devlet Bey'in bu sözleri 'Olmaması gerekeni' anlatıyor..
Milletin Meclisi'nin seçimlerini hükümsüz gibi gören bir bakış, işi beyefendinin 'BAŞGANLIĞINA' döken bir bakış, daha dün, 'Kafayı başkanlığa takmış.. Diktatoryal' dediği bir yaklaşıma teslim olmak değil de nedir?
İşine geldiğinde 'Milleti' dilinden düşürmeyenlerin, Milletin Meclisini, görüş mesafesinden çıkarmaya hakkı olabilir mi?
Bunu hak görenin de, Millet edebiyatı, demokrasi edebiyatı yapmaya hakkı olabilir mi?
Mevcut yasalara göre Milletvekilliğindeki seçim barajı yüzde 10..
İlk turda Cumhurbaşkanı seçilebilmek için gerekli oy da yüzde 50+1.. Ki o da baraj değil..
***
Haaaaa, gelelim en hayati noktaya..
Hadi Milletin Meclisi umursanmıyor olabilir de, yüzde 50+1 ile seçilecek Cumhurbaşkanlığı için de 'Aday' çıkarmıyor ki MHP..
O halde bu yüzde 50+1 rakamı da baraj olamaz ki MHP için..
Çünkü 50+1'lik mevzu 'aday olabilenler' için geçerli, ideolojilerini ayaklarının altına almış birinin kanatları altına girenler için değil..
Ne kendisi ne de temsil ettiği tüzel kişilik, seçime giriyor..
Bu durumda Devlet Bey haklı galiba, 'MHP'nin baraj sorunu yok'.. Çünkü seçimde yok..
Çok filim haraketler bunlar
Ankara'da ABD Büyükelçiliği'nin bulunduğu caddenin adı değişti.. Uzun yıllar Ankara Valiliği yapmış olan Nevzat Tandoğan'ın adı kaldırıldı, yerine 'Zeytin Dalı' tabelası geldi..
Benim de aklıma, Kurtlar Vadisi Irak filminde bütün Amerikan Ordusu'nu perişan eden Polat Alemdar geldi..
Hadi o 'film' senaryosu.. Benzeşen yanı, yürek soğutmaktan başka işe yaramayacak olması..
Nitekim, bu konu sorulunca, ABD Dışişleri Sözcüsü olan hanımefendi, "Bir şehir, bir sokağın ismini değiştiriyorsa bu büyük ölçüde iç meseledir. Hele de Türkiye ve Rusya gibi ifade özgürlüklerini desteklediğimiz ülkelerde. İstedikleri ismi verebilirler." diyerek, bana göre gol attı..
***
'Zeytin Dalı' adını, Ankara'da ABD Büyükelçiliği'nin gözüne sokmak bir tercihtir.. İtirazım da olmaz..
Ama alkışlamaya gelince, kusura bakmayın.. ABD-Rusya-İsrail gibi oyun kurucuların 'kürdistan' diye tarifledikleri bölgeye, haritalarda TÜRKMENELİ yazdırabiliyorsanız, alkışlamaya varım.. Ankara'nın göbeğinde, Büyükşehir Belediyesinin yetki alanındaki bir sokağın ismini değiştirmek tek imzaya bakar.. Alkışlamak için beklediğim şey içinse, vizyon gerekir.. Onlar kürdistan diyor, siz daha çıkıp da 'TÜRKMENELİ' demediniz, diyemediniz..
Pazardaki kırmızı elma ile karıştırdığınız için, 'KIZILELMA'nın o muhteşem durağından, bugüne kadar hiç bahsetmediniz.. Irak'ta ve Suriye'de meseleye ya mezhep penceresinden ya da şahsi hırslarınızla baktığınız için, "Ne kürdistan'ı, TÜRKMENELİ" demediniz..
***
Demem o ki; ABD Büyükelçiliği'nin sokağına Zeytin Dalı tabelası asmayın demiyorum, hobi olarak yine asın.. Ama büyük oyunun aktörlerinin haritada kürdistan diye yazdıklarını, TÜRKMENELİ diye değiştirebiliyor musunuz? Hah işte o zaman vizyon derim, işte o zaman alkışlarım..
Gerisi, Kurtlar Vadisi'ndeki Polat Alemdar hareketleri..
Siyasetçinin sustuğu an!
Salı günü Karabük'teydim.. İYİ Parti İl Başkanlığı binasının açılışı vardı..
Karabük yakın zamanda ebediyete uğurladığı şehidimiz Astsubay Ömer Bilal Akpınar'ın yasında hâlâ..
Karabük'te on binleri, Türkiye'de milyonları buluşturan cenaze töreniyle, şehidimiz, kamplaşan bir millete soluk aldırdı.. Yaşamı, vuruşması bir ders, gidişi de ayrı bir ders oldu..
**
İYİ Parti lideri Meral Akşener, Karabük'e girdiğinde önce şehidimizin kabrine, sonra evine gitti..
O odadaydım.. Meral Akşener başsağlığı diledikten sonra, şehidimizin annesi, annemiz Ülker Akpınar girdi söze;
-Benim oğlum Vatan dedi.. Ne yar, ne evlat ne anne, önce Vatan dedi.. Böyle bir evlat yetiştirdiğim için gururluyum.. Bizler her şeyden önce Vatan diyen, Devlet diyen insanlarız, şükürler olsun.. Ve benim paşama şehadet çok yakıştı.. Vatanımızın birliği dirliği daim olsun..
Zaman durdu Ülker anneyi dinlerken.. Odaya baktım, nefesler bile tutuldu.. Gözler buğulandı.. Milyonlara konuşan bir siyasetçi, az daha, elleri dizlerinin üzerinde, oraya yığılacaktı..
Samimiyetime inanın lütfen, sanki, Ülker annemizin yüreğinden Hayme Ana sesleniyordu..
"Oğul, Oğuz'un yurtlarına diktiğimiz ağaçların kökleri kara yerin derinliklerine, dalları gökyüzünün yüceliklerine uzansın.. Tanrı, Kutlu Kayı Boyumuzu korusun, kollasın" diyen Hayme Ana ile aynı yürek vardı karşımızda..
Sustuk.. Biz sustuk.. El ele tutuştuğu siyasetçi sustu.. Zaman durdu..
Öylece bakakaldık Ülker annemize.. İçimizdeki ses aynı sözleri mırıldandı;
-Ellerinden öpüyorum anam.. Ve aşk olsun sana, aşk olsun..