Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Millet Kütüphanesi ve Ali Emiri Efendi

Tarihin tozlu sayfalarında gezinirken son derece önemli ve müstesna bir insanı sizlere tanıtmak istedim. Bir müessese kurmak ne kadar zor zaman alan ve gayretli bir iştir hepimiz biliriz. Hele ki bu müessesenin malzemesi sadece kitapsa bu iş daha da zor olur. Tek tek isimlenecek, belgelenecek, dönemi, yazarı, içeriği vs. derken hem müthiş bir birikim hem de sabır işidir kitapla uğraşmak.

İşte böylesi zor bir müesseseyi kuran ve milletine emanet eden, adına da Millet Kütüphanesi diyen bu müstesna kişi Ali Emiri Efendi’den başkası değildir. Okumanın önemini bilen ve okuduklarını büyük bir özenle biriktiren Ali Emiri Efendi ve onun fermanlar, beratlar, hatlar, kitaplardan oluşan zengin dünyasını anlatmak istiyorum bugün.

Emiri, Osmanlı taşrasının önde gelen merkezlerinden biri olan Diyarbakır’da doğar. Emirzadeler olarak tanınan değerli bir aileye mensuptur. Ali Emiri devlet memurudur. Görevleri gereği sürekli dolaşmaktadır. Trablus, Şam’dan Yemen’e kadar Osmanlı haritasının paramparça olduğu dağılma dönenimi baştan sona yaşar. En büyük tutkusu, tek aşkı ise kitaplardır. Bu tutkusu yüzünden hayatını sadece kitapları ile paylaşmaktadır. Gittiği her yerde yolu kitaplarla kesişir, nadide kitapları tek tek toplar. Kimini satın alır, alamadıklarını kendisi kopya ederek kaybolmasını engeller. Bu sevdası ona hayalini kurduğu bir kütüphane ve binlerce kitap kazandırır. Hatta bu sevgi öyle bir noktaya gelir ki; babasının memuriyet öncesi ticaret yapsın diye açtığı dükkanı bile işletemez batırır.

Bugün dünyaca Kitabı Divan-ı Lügat-it Türk  ismiyle tanınan ve Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan ve yüz yıllar boyunca sadece adı bilinen, kendisi kayıp olan bu efsane eserin günümüze ulaşan biricik nüshası, 1914 yılında yine Emiri Efendi tarafından İstanbul’da bir sahaf dükkanında bulunarak bilim dünyasına ve Türklüğe armağan edilir.

Eser bugün tüm dünyada tanınıyorsa bunu kitap ve ilim aşığı Ali Emiri Efendi’ye borçluyuz.
Biraz da bu muhteşem eserden bahsedelim. Eser 1072 - 74 yıllarında Kaşgarlı Mahmut tarafından Bağdat’ta, Abbasi Halifesi’ne sunulmak üzere yazılır. Ali Emiri bu muhteşem eseri sahaflarda Divan-ı Lügat-it Türk  olduğu bilinmeden satılırken fark eder. Eseri sahaf Burhan’dan 33 liraya satın alır. Ancak ne sahafın ne de eseri satanın onun Divanü Lügati’t Türk olduğundan haberi yoktur. Ali Emiri bunu bilerek tarif edilmez bir mutluluk içindedir. Çünkü bu kitap yıllardır peşinden koştuğu kitaptır. Üstelik başka bir nüshası da yoktur. Fakat kitap satın alındığında hırpalanmış, yıpranmış bir vaziyettedir. Şirazeleri çözülmüş, fonları dağılmış, sayfaları birbirine karışmış ve numaraları da yoktur. Ali Emiri bunun tespitini çok güvendiği Kilisli Rıfat Efendi’ye yaptırır. Hatta onda olduğunu duyan ve görmek isteyen bir çok arkadaşına da göstermez. 2 ay sonra kitap hazırdır. İşte bu muhteşem yapıtı Ali Emiri Türk kültürüne kazandırmış ve millet kütüphanesine armağan etmiştir.

Şehzadebaşı’ndan Fatih Camii’ne giderken yolun sol tarafında mütevazi bir bina görünür. Tarihi eser olduğu belli olan binanın kapısında ise Millet Kütüphanesi yazar. İşte buradaki binlerce cilt eser, Emiri’nin 30 yıllık emeği, gayreti ve fedakarlığının ürünüdür. Bütün bir ömrünü milletinin kültürünü biriktirmeye ve geliştirmeye adayan böylesi önemli şahsiyetleri tarih unutmayacaktır. Ben de gençler tanısın istedim.

Bugünümüzü Ali Emiri’nin zor yılları ile kıyasladığımda ise bir çoklarımızın hâlâ tercihlerinin kitap değil de konfeksiyon, elektronik, lüzumlu, lüzumsuz tüketim ürünleri ve kozmetikten yana kullandığını düşünüyorum. Bunu kendime de düstur edinerek Ali Emiri’nin bıraktığı yerden biriktirmek lazım diyorum. Hem kültürümüz hem de genç kuşaklar için. Bilginin çeyiz sandığı kitaplar çook çok önemli..

Yazarın Diğer Yazıları