Milletle savaş

Hükümet en ciddi zararı, dilim dilim bölerek birbirine karşı kışkırttığı millete veriyor. Dikta yönetimlerin ayakta kalmak adına uyguladıkları en basit yöntemlere sarılıyorlar. Ülke 12 Eylül öncesine göre daha tehlikeli bir noktaya gidiyor. Eskiden toplumun sessiz çoğunluğu çatışmalardan uzak dururdu. Şimdi bir yanda yandaşlar ve hainler algısı zirveye çıkarken diğer yanda görgüsüzce harcayanlar ve faiz batağına saplananlar arasındaki nefret duygusu tavan yapıyor.

Meclis’te iktidar ve muhalefet milletvekilleri birbirine tekme tokat girerken sokakta hak arayan esnafa biber gazı sıkmak istemeyen polise, amiri “sık ulan sık” diyerek boğazına sarılıyor. Lakin başka bir esnafın gözünü, attığı kartopu vitrin camına çarptığı için gazeteci Nuh Köklü’yü bıçaklayacak kadar kan bürüyor yahut bir servis şoförü hayvanlaşarak gencecik Özgecan Aslan’a saldırıyor, bileklerini kesiyor ve yakıyor.
Bölünme yalnızca cahil halk kitleleri arasında değil aynı zamanda memleketin aydınları arasında da katlanarak artıyor. Tek adamın kaprislerine hizmet eden ilkel devlet aklı, eli kalem tutanları dahi baskıları desteklemek zorunda bırakıyor. Ya kaleminden kan damlayacak ya da hainler arasına yazılacak. Devletin en üst yetkilisi “bitaraf olan bertaraf olur” sözleriyle tarafsız kalanları açıkça tehdit ediyor.
Devlet savaşıyor! Kim olduğu, nerede olduğu, ne zaman, nasıl ve ne yaptığı sorularına net cevap verilmeden belirsiz bir kitleye karşı topyekûn savaş ilan etti. Bu savaşın odağında mahkeme kararlarına meydan okuyarak inşa edilen ve halk fakirleşirken saltanat süren Ak Saray aristokrasisi var. Askeri, siyasi, sosyal ve ekonomik tüm kararlar, sıradan insanların ancak piyangodan çıkarsa görebileceği muhteşem saltanat havuzunun çevresinde alınıyor. 100 yıl önceki, Stalin ve Hitler gibi diktatörlerin yöntemleri revaçta. Akıbetlerini düşünmeden, devlete sızan iş birlikçi hain hayaletlere karşı savaş yürütülüyor. Zalime itiraz eden yahut yanından uzaklaşan herkes gizli ajan yahut iş birlikçi!
Sarayın fermanlarına itiraz eden her kişi ve kurum her an hain ilan edilebilir. MİT Müsteşarı, Genelkurmay Başkanı veya Bakan olması fark etmez, Başbakan dahi olsa anında dışlanır veya siyasi lince uğrayabilir. Çünkü iktidarı bu savaşın sürmesine bağlıdır. Savaş bittiğinde insanlar yeniden normale dönecek ve yaşananları sorgulayacaktır. Öyleyse takke düşüp kel görünmemeli, kralın çıplak olduğu anlaşılmalıdır. Bu durumda, her dönemin şartlarına uygun yeni düşmanlar üretilecek ve savaş hali uzatılacaktır.
Aslında iktidarın belirsiz “dış düşmana” karşı verdiği “istikbal savaşı” da tam bir safsatadır. Savaş ilan edilen tek bir ülke dahi yoktur. Bırakın ticaret hızına yetişemediği için gemiciklerin arada mekik dokuduğu İsrail’i, Suriye ile dahi resmen savaşmıyoruz. Ortada sadece Obama’dan Suriye’yi bombalaması için ısrar eden Tayyip Erdoğan’ın girişimleri var. Diplomatik ilişkilerin kesilmesi dahi anlamını yitirdi. Zaten güneyimizde ve Afrika’da açık büyükelçiliğimiz de neredeyse kalmadı.
Böyle bir Türkiye yönetimini hangi dış düşman, niye devirmek istesin? Ülke içten siyasi, coğrafi, kültürel, ekonomik açılardan bölünme aşamasına gelirken, hem komşuları ile ilişkilerini sıfırlıyor hem de Türkiye’nin dünyada saygınlığını artıran en büyük kültür seferberliği olan Türk okullarını kendi elleriyle kapatmaya çalışıyor! Böylesine şaşkın bir yönetimi kim devirmek istesin!
İktidar aklı midesine inmiş, kalemini kılıç sahibinin emrine vermiş tetikçi yazarlarla halka karşı giriştiği bu savaşı sürdürmekte kararlı görünüyor. Düzmece olduğu apaçık ortada olan Twitter mesajları üzerinden Kemal Kılıçdaroğlu’na gazete manşetlerinden itibar suikastı düzenleniyor. Tüm muhalefet partilerine gözdağı veriliyor. Gazeteciyim ayaklarıyla ekranlarda boy gösterenler eliyle aynı yalan yüzlerce kez tekrarlanıyor ki toplum düşmandan korksun, iktidara sığınsın!
Stalin ve Hitler’in propagandacıları liderlerine yalan dolan üzerinden bir saltanat kurdular. Aydınları parayla, makamla, şöhretle yanlarına aldılar, muhaliflerini korkutarak sindirdiler ama ülkelerinin hem de kendilerinin feci akıbetini önleyemediler. Belki de milletle savaşın hazin sonucunu gördükleri için, başkanın kimi adamları batmakta olan saltanat gemisini yavaş yavaş terk ediyor. Ancak bu kadar büyük günahları yalnızca tek adamın üstüne atıp kurtulamazlar!

Yazarın Diğer Yazıları