Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI

Adnan İSLAMOĞULLARI

Millî Eğitim’de Ülkücü kıyımının bahânesi de ‘kahrolası paraleller’(2)

AKP hükümeti, ‘17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonları’nı ‘darbe teşebbüsü’ne dönüştürerek, yolsuzluk batağından ürettiği yeni mağdûriyetin içinden bir yerel seçim ve ardından bir de cumhurbaşkanlığı seçimi zaferi çıkardı.  

11 yıl boyunca ‘siyâsî halvet’ hâlinde yaşadıkları bir yapıyı birden bire dünyanın en tehlikeli örgütüne dönüştürerek, mensuplarından da câni tiplemeleri yarattı.
Bu kadar büyük bir yolsuzluk da ancak böylesine büyük bir algı yönetimiyle gerçekleştirilebilirdi. Yönettikleri algının neticelerini yerel seçimlerde ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde fazlasıyla alınca, ‘kahrolası paraleller’in içine Ülkücüleri de dâhil ediverdiler. Mâdem bu algıyı toplumun ya da seçmenin yarısı sindirmişti, o zaman ‘paralel paketi’nin içine Ülkücüler de sığardı, sığdırdılar da...
Millî Eğitim’deki Ülkücü kadroları hallaç pamuğu gibi dağıtmaya başladılar. 
20.09.2014 tarihli bir önceki yazımızda bazı örneklerini verdiğimiz yüzlerce Ülkücü okul müdürü, bir puanlama sistemiyle mağdur edildi.
Millî Eğitim Bakanlığı’nda 1974 yılından bu yana hizmet eden şube müdürü okurumuz Yaşar Yeniçerioğlu gönderdiği elektronik mektubunda, “Bakanlık merkez teşkilâtı şube müdürlüğü kadrosunda görev yapan ve halen eğitim uzmanı olan yaklaşık 300 şube müdürünün en 200’ünün Ülkücü olduğunu ve hükümetin yaptığı tasfiyenin amacının Ülkücü kadroları Bakanlıktan silmek” olduğunu yazmış. Yaşar Yeniçerioğlu ayrıca tasfiye edilen şube müdürlerinin konuyu yargıya intikal ettirdiğini ve konunun Anayasa Mahkemesi’nde olduğunu bildirmiş.
İstanbul’daki 39 ilçe millî eğitim müdüründen 37’si göreve yeni başlamış olup, bu müdürler puanlama sistemini de okul müdürlerini tanımaksızın yapmışlardır. 
Bu hukuksuzluğa ait iki yaşanmış örnek, tasfiyeyi gözler önüne sermeğe kifâyet eder mâhiyettedir. 
Seyrantepe Ortaokulu Müdürü Hacı Hasan Bayram, puanlamada 75 puanın altında kalmıştır. Kâğıthâne Şube Müdürü Ayhan Kurt’a şâhitler huzurunda kendisini tanıyıp tanımadığını sormuş, İlçe Millî Eğitim Müdürü Ayhan Kurt ise kendisine hangi mahallenin muhtarı olduğunu sormuştur. Hacı Hasan Bayram, “Ben okul müdürüyüm, beni tanımadan nasıl puan verdiniz?” diye sorduğunda ise cevap alamamıştır ve bu durum tutanakla tespit edilmiştir...
Hükümetin Millî Eğitim Bakanlığı’nda başlattığı ‘Ülkücü tasfiyesi’, hükümete yönelik bir eleştiri olarak yazılıp çizilebilir. Konunun mağduru olan bürokratlar ise konuyu hukukî zemine taşıyarak mücâdelelerini sessizce devam ettirmektedirler.
Peki, Ülkücü bürokratların ve okul müdürlerinin arkasındaki siyâsî güç olarak Milliyetçi Hareket Partisi bu mağdûriyetin ve tasfiyenin karşısında ne yapmaktadır?
Bu kadroların sözcülüğünü yaparak konuyu TBMM’ye taşımış mıdır?
Medya vasıtasıyla konuyu kamuoyunun dikkatine sunmuş mudur?
En tabii bir demokratik muhalefet argümanı olarak meydanlara inerek itiraz sesini yükseltmiş midir?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ya da bürokrasiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı mağdur kitlenin sözcülerini yanına alarak bir basın toplantısı yapmış mıdır? 
MHP milletvekilleri konuyla ilgili TBMM’de soru önergeleri vermiş midir?
MHP milletvekilleri Ülkücü kadroları temsilen Millî Eğitim Bakanı’yla görüşmüşler midir? 
MHP’de sivil toplum örgütlerinden sorumlu Gnl. Bşkn. Yrd., Türk Eğitim-Sen yetkilileri konuyu birlikte ele alıp bir eylem planı üzerinde konuşmuşlar mıdır?
Sahi, bütün bunların yapıldığına inanan bir Ülkücü var mıdır?
Ülkücü kadrolar, “Bizim arkamızda MHP var” diye kendilerini güvende hissediyorlar mıdır?  
Devlet Bahçeli ve yönetimi bu güveni veriyor mudur Ülkücü kadrolara? 
Hayır, tabii ki vermiyordur!
Ülkenin bölünme tehlikesine karşı kendi tabanına güven vermeyen, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi içinden aday göstermeyen, geleneksel oy tabanında hezimete uğrayan, kaybettiği hiçbir seçim sonrası en ufak bir özeleştiri yapmayan MHP yönetiminin, Ülkücü bürokratlara güven vermesi mümkün değildir.
Kaldı ki, bu MHP ve yönetiminin iktidar katında ciddiye alınması da mümkün değildir...
MHP yönetimi yalnızca seçimleri değil, Ülkücü Hareketin ve Türkiye’nin yarınlarını da kaybetmekte, 40 yılın tüm birikimini de hebâ etmektedir...
Gerekçesi ne olursa olsun bu MHP yönetimine verilen her destek, yarınların yok olması demektir.

Yazarın Diğer Yazıları