Mısır’ı bekleyen darbeler

Arap Baharı sonrası Mısır, Hüsnü Mübarek’in eski yol arkadaşlarının, yani askeri bürokrasinin ’gözetiminde’ demokrasiye geçişin sancılarını yaşıyor. Mısırlılar için sürpriz olsa da Türkiye tecrübesini bilenlerin şaşırmayacağı süreç yeni başlıyor: Darbeler ve müdahaleler dönemi...
Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) ile Kahire Üniversitesi’nin müşterek düzenlediği II. Arap- Türk Sosyal Bilimler Kongresi’ni (ATCOSS 2012) izlemek için dört günlüğüne Kahire’deydim. Arap akademisyenlerin, Türkiye tecrübesini yakından izlediğine şahit oldum. Yaklaşık 50 yıldır Türkoloji üzerinde çalışan Mısır’ın en eski Türkolog’u Prof. Dr. Safsafy Al-Catory, görüşmemizde Mısır’da her birinde 400-500 olmak üzere 13 üniversitede toplamda binlerce öğrencinin Türkçe öğrendiğini anlattı. Kendisi ilk çalışmaya başladığında 10-15 öğrenci varmış. Son yıllarda Türkçeye ilgi katlanarak artmış ve şimdi Türkoloji dersi veren öğretim üyesi sayısı 70’e ulaşmış.
Duayen Türkolog Al-Catory, 1. Dünya Savaşı sırasında Türk ve Mısırlıların arasını bozmak için İngilizlerin Arap kıyafetinde Türklere ve Türk görünümünde Araplara saldırdığına dikkat çekiyor. Bu basit bir iddia değil. Belgelerle ispatladıktan sonra kanaat getirdiklerini söylüyor. Yavuz Sultan Selim’in de, sömürgeci bir anlayışla değil Haçlı seferlerine karşı İslam Birliğini kurmak için Mısır’ı fethettiğini savunuyor.
Kahire Üniversitesi’nde konuştuğum onlarca genç Türkiye’ye hayranlıklarını açıkça ifade ediyor. Kimi diziler, kimi de ’van minıt’çıkışından etkilenmiş. Çarşı ve pazardaki esnaf ilk bakışta Türk olduğunuzu anlıyor ve size  “yavaş yavaş Hasan Şaş”  diyerek sesleniyor. Ancak Türkiye’de uzun süreli kalanlarda, ülkemizde Araplar hakkında oluşmuş kanaatler sebebiyle bazı rahatsızlıklar var. Akdeniz’in güneyinden baktığınızda; “Ne Şam’ın şekeri...” , “Arap saçı”  vb.. deyimlerin yanı sıra hayvanlara takılan Arap isimleri gerçekten hoş durmuyor.
Temel ihtiyaç maddeleri Türkiye’ye nispeten ucuz olsa da, Mısırlı gençlerin niçin memleketimize yerleşmek istediklerini anlamak zor değil. Özellikle eski Kahire’deki evlerin neredeyse yarısı harabe halinde. Terk edilmiş görünümü veren binalar okul olarak kullanılıyor. 20 milyonluk başkentin neredeyse dörtte biri mezar evlerde barınıyor. Muhteşem binalar ve görkemli otellerdeki hizmetler bizdeki üçüncü sınıf otelleri aratıyor. Maalesef sokaklardaki çöpler de toplanmıyor.
Tahrir eylemleri sonrasında dünyada eşine rastlanmayan bir trafik keşmekeşi yaşanıyor şehirde. Yollardaki arabaların neredeyse yarısı hasarlı. Muhtemelen sigorta-kasko sistemleri de çökmüş durumda. Trafik lambaları yanmıyor. Özellikle yayalar için yollar o denli güvensiz ki, İstanbul trafiğini bile ararsınız.
Peki böyle bir Mısır’da halkın beklentilerini kim karşılayabilir ve enkaz kaldırmaya cesaret edebilir. Yüzlerce aday Cumhurbaşkanlığı için müracaat etse de görünen o ki, iktidara kim gelirse gelsin enkazın altında kalacak. Ülke ekonomisinin büyük bir bölümünü kontrol eden askeri bürokrasi ise yeniden kurtarıcı olarak sahneye çıkacak. Oysa doğal gaz ve petrol sorunu, dolayısıyla enerji problemi yaşamayan Mısır, turizm ile Nil ve Süveyş Kanalı’nın geliriyle çok rahat kalkınabilir. Ancak bu zenginlik eski ve yeni sömürgecilerinin onları kendi hallerinde bırakmayacağı en büyük dertleri...
Böyle bir durumda İhvan-ı Müslimin’den ayrılarak adaylığını koyan Ebul Futuh, gençlerin desteğini alarak Cumhurbaşkanlığı’na doğru ilerliyor. Ancak ülkenin en güçlü sivil organizasyonu olan İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) kimi destekleyeceğini henüz açıklamadı. Daha radikal dini görüşleri savunan Selefiler’in adayı Hazım Ebu İsmail ve Mübarek döneminin adamı sayılan Arap Birliği eski Genel Sekreteri Amr Musa şanslı adaylar arasında. Yüzlerce adayın başvurduğu seçim kampanyaları 30 Nisan’da başlayacak.
Kahire romantik bir şehir. İnsanların hayalleri ve neşesi yerinde. Mısır’da şimdilik geçiş döneminin boş vermişliği yaşanıyor. Dirayetli bir liderin gelip ülkeyi kalkındıracağı hayal ediliyor. Beklentilerin daha da artacağını söylemek bir kehanet değil. Yönetime kim gelirse gelsin enkazın faturası Müslüman Kardeşler’e ve Selefiler’e kesilecek.  “Ülkeyi siz bu hale getirdiniz, hadi kurtarın”  denilecek. Korkarım önce 27 Mayıs’ı ardından, 12 Eylül ve 28 Şubat süreçlerini üst üste yaşayacaklar. Mısırlılar dizi kahramanlarımız kadar tarihimizi de tanımazlarsa başları çok ağrıyacak. Maalesef...

Yazarın Diğer Yazıları