Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Miting diplomasisi ve TV yargılamaları

Ülke öyle bir hale geldi ki insanlar hiçbir şeyi yadırgamıyorlar. Artık kimse hayret etmiyor ve şaşırmıyor. İnsanlar burası Türkiye burada her şey mümkündür moduna girmiş durumda. Olana bitene 'mümkün mümkünse mümkün mümkün olur' biçiminde bakıyorlar. Genel Kurmay Eski Başkanı terör örgütü mensubu olarak tutuklanır, mahkûm edilir bu hiç kimseyi şaşırtmaz. Terör örgütünün iki numaralı ismi Silivri'ye getirilir "gizli tanık" yapılır hayret uyandırmaz! Toptan tutuklamalar toptan beratlar yaşanır yine şaşıran kimse olmaz!

Kürsüden söylenenlerin, miting alanlarında çekilen "esas duruşların", meydan okumaların ne anlama geldiğini kimse düşünmez. Herhangi bir sözün ya da kanıtın doğru ya da gerçek olup olmadığı değil kimin söylediği önem kazanır.

Miting diplomasisi!

Yeni bir diplomasi türü doğdu; Miting diplomasisi. Bu, kürsülerden "Hey Almanya…Hollanda" ile başlayan muhatabı sanal alemde bulunan bir diplomasi türüdür. Kitlelerin 'bize niye gürlüyorsun…muhatabına söyle' demek hiç akıllarından geçmiyor. Çünkü "Hey" hitabı halk nezdinde alışkanlık yapmıştır.

Kitlelerin karşısında AKP Genel Başkanı Erdoğan, "Sizde de bir papaz var, bizde de. 'Ver papazı, al diğer papazı' dedim. Hemen, 'karıştırma orayı' diyorlar".

Bu sözler Türkiye'de yargının hukukun değil siyasetin konusu olduğunu gösterir. Hukuk devletlerinde suçun suçla, suçlunun suçluyla takası diye bir uygulama yoktur.

Bu tür söylemlerin edildiği yerde, bir de sağlam ve geçerli delil olmadan açılan davaların takas amacıyla gerçekleştirildiği duygusunu güçlendirecek, tutuklananların da siyasi rehine konumuna koyacaktır.

Siyasette de takas ya da mübadele söz konusu olsa bile bu kitleler köpürtülerek yapılmaz.

Diplomaside de herkesle paylaşılacaklar, bazı kimselerle konuşulacaklar ve hiç kimseye söylenmeyecek olmak üzere bir de akılcı yöntem vardır.

Hukukta 'ver papazı al kozu' diye bir yöntem yoktur. Türkiye'de yargıyı tartışılır yapan bir başka husus da medyadır.

Televizyonlarda yapılan yargılamalar!

Her hangi bir soruşturma yeni başlamıştır. Henüz yargılamalar başlamamış, dava da açılmamıştır. Bilgi, kanıt, tanık, sanık tespiti yapılmamış, dosya tekemmül etmemiştir. Yargılamaların soruşturma safahatı da gizlidir.

İşte tam bu aşamada kendisini hiçbir hukuk kuralı ile bağlı görmeyenler mahkeme salonlarından önce televizyon stüdyolarında yargılama başlatır. Kitleler karşısında neredeyse hiçbiri hukukçu olmayan tartışmacıların yaptıkları tartışma değil bir çeşit yargılamalarıdır. Yargıyı etkileme suçudur. Kimin suçlu olduğunu yargıdan önce tartışmacı kılıklı yargılayıcılar açıklar. Duyulan, kulisten alınan, siyasetten devşirilen bilgilerle sanıklar aleyhine ya da lehine ver yansın edilir.

Büyükada yargılamaları bunu tipik örneğidir. Türk Milleti için hiçbir zaman hayır dua etmesi beklenmeyen bir gurup Büyükada'da bir  seminer düzenler.  Polise yapılan "bunlar yıkıcı faaliyet, casusluk yapıyor" ihbarı üzerine  bilumum zevat tutuklanır.

Hemen ertesi gün bazı gazete ve televizyonlarda ağır bir karalama kampanyası başlatılır. Zanlıların fotoğrafları birinci sayfalarda, ekranlarda "casus, terörist" gibi sıfatlarla yer alır. 2013'teki Gezi Parkı eylemlerinden de bunlar sorumlu tutulur ve zaten hem PKK, hem de Fethullahçı gizli örgütle bağları saptandığı ifade edilir.

Sonra mahkemelerde yargılama başlar bütün bu vahim iddialara karşın ilk celsede ajan/casus denilerek tutuklananlar tahliye edilir. Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, "Önce Angela Merkel'e sorarak Erdoğan'a erişimi olan Schröder'den devreye girmesini ben rica ettim. Türk hükümetine de sözünde durduğu için teşekkür ederiz" der.  Türk yetkililer  Schröder'in arayı bulduğu yolundaki iddialarını reddeder ve bağımsız yargı vurgulaması yaparlar.

Türkiye kurusıkı türünden bu "Hey" diplomasisine ve programlarına son vermelidir. Unutulmasın ki hukuk devleti medeniyetin ölçüsüdür.

Yazarın Diğer Yazıları