MİT'ten TSK'ya ikaz edici rapor gelmedi!

MİT'ten TSK'ya ikaz edici rapor gelmedi!
Darbe Komisyonu'na bilgi veren Başbuğ, "2008'de MİT'ten cemaatle ilgili rapor istedim. Raporda genel bilgiler vardı. 'TSK'ya nasıl sızıyorlar' bilgisi yoktu" dedi

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimini, darbelerin ve gizli oluşumların siyaset üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'u dinledi. Türkiye'nin 15 Temmuz gecesi bir felaketin eşiğinden döndüğünü belirten Başbuğ, "Eğer onlar başarılı olsaydı, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'da yer alan temel niteliklerinden, ne demokrasi ne laik devlet sistemi ne hukuk devletinin zerresi ortada kalmazdı. Yaşanan olay, ciddi, vahim ve kapsamlıdır" dedi. Orgeneral Başbuğ, konuşmasına, "Meclis'in manevi şahsiyetine karşı duyduğum saygı nedeniyle buradayım" sözleriyle başladı. 15 Temmuz öncesine ve sonrasına ilişkin görüşlerini kamuoyu önünde paylaşan bir kişi olduğunu vurgulayan Başbuğ, "Bugün yeni bir şey söyleyeceğimi tahmin etmiyorum ama Meclis'e duyduğum saygı ve görüşlerimin TBMM'nin kayıtlarına girmesini önemsediğim için buradayım" dedi.

CİDDİ ZAAFİYET VARDI

İlker Başbuğ, TSK'daki cemaat yapılanmasının nasıl oluştuğu ve neden tespit edilemediği noktasındaki görüşlerini de açıkladı. Bu darbe girişiminin hazırlık süresi olduğunu ancak istihbarat birimlerinin bu hazırlık süresini tespit edemediğini vurgulayan Başbuğ, "Burada ciddi bir zaafiyet söz konusudur, esas üzerinde durulması gereken budur" dedi. "TSK'ya sızmalar nasıl olmuştur ve neden tespit edilememiştir?" sorusunun sorulması gerektiğini belirten Başbuğ, bu konuyu değerlendirirken, "1992 öncesi ve sonrası" olarak bakılmasını istedi. 1992 yılında MİT Müsteşarlığı'na sivil bir kişinin getirildiğini anımsatarak, kurumdaki askeri kadroların sıfır noktasına getirilmesinin doğru olmadığını savunan Başbuğ, yasaya göre, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'nın MİT Müsteşarı'ndan görev talep edebileceğini ve askerin MİT'ten uzaklaştırılması yanlışlığının 1992'de başladığını ifade etti. 2004 yılında Genelkurmay İkinci Başkanı iken, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'e, "MİT'in müsteşar yardımcılarından birisinin general seviyesinde asker olması gerektiğini" söylediğini anlatan Başbuğ, "Genelkurmay Başkanı 'Uygundur' dedi. Hatta biz oraya kimi verebileceğimizi bile düşündük ve o kişiyi ayırdık ama bundan sonuç alamadık" diye konuştu. "TSK'ya sızma, cunta oluşturma konusunda TSK'yı uyandıracak, ikaz edecek, bilgilendirecek ana unsur MİT'tir" diyen Başbuğ, "2008'de MİT'ten cemaatle ilgili rapor istedim. Rapora 'gayri resmi' dediler. Benim için önemi yoktu" dedi. 

BAŞKA BİLGİLER GELDİ

Başbuğ, şunları söyledi: "Raporda Gülen cemaati ile ilgili genel bilgiler vardı. TSK'ya nasıl sızıyorlar bilgisi yoktu. Sadece 8-9 polisin ismi vardı, en tepede de Ali Fuat Yılmazer'di. İsimleri Başbakan'a verdim ve 'Bugün bize yarın size' dedim. Bana, 'Komutanım bunları çok büyütüyorsunuz' dedi. Büyütüyoruz çünkü çok ciddi bir tehlike. 2002-2010 döneminde MİT'ten 'TSK'da Ahmet, Mehmet, Hüseyin, Fetullah Gülen cemaatine mensuptur' diye tek bir rapor gelmedi. Başka raporlar geldi, en çok gelen Mehmet Kurdoğlu cemaati ile ilgili bilgilerdi." İlker Başbuğ, TSK'da bulunan bir kişinin cemaat mensubu olup olmadığı konusunda karar verilebilmesi için somut bilgiler olması gerektiğine işaret ederek, Gülen cemaati ile ilgili bilgiler istediği dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner'den, içinde basında yer alan bilgilerin bulunduğu, yaklaşık 100 sayfalık bir rapor geldiğini ifade etti. Başbuğ, "2002-2010 döneminde TSK'dan MİT raporu olmadan hiçbir kimse atılmadı, uzaklaştırılan herkesin arkasında MİT raporu vardır, bu raporu dikkate aldık ve Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla uzaklaştırdık" diye konuştu.