Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

ABD niçin sanal tehdit yaratır?

Genelde evrensel, özelde yerel iktidarlar, varlıklarına ihtiyaç duyulduğu sürece iş başında kalır. Bu yüzden başta küresel güçler olmak üzere bütün ülkelerin iktidarları kendilerinin bir ihtiyaç ve zorunluluk olduğuna kamuoyularını inandırmaları gerekir. 

Bu bağlamda ABD ve Rusya gibi ülkelerin yönetimleri demokrasi, dünya barışı, insan haklarının ancak kendi iktidarları sayesinde mümkün olabileceği duygusunu yaratırlar. Onun için de demokrasinin, insanlığın ve barışın azılı düşmanlarının ve tehditlerinin olduğunu algı operasyonlarıyla halka sunarlar.

Bölgesel ve küresel güçlerin yapacağı operasyonlar meşru düzeni tehdit eden düşman algısı sayesinde halk tarafından onaylanır.

Sanal tehdit yaratmak!

Tehdit ve düşman algısı oluşturmak işin ilk aşamasıdır. Bu tehdidin çok yakın olduğu duygusunun da yaratılması gerekir.

Küresel iktidar oligarkları bu nedenle projelerine düşman olanlara karşı kamuoyu oluşturmak için her aracı kullanırlar.

Tehdit edici olarak gösterilen unsurların güçleri ve yetenekleri abartılarak kamuoyuna sunulur.

Tehdidin büyüklüğüne dikkat çekilir, dünya kamuoyunun yeterli desteği sağlanınca da operasyonlar başlatılır. Korku ve tehditler, operasyon süresince tekrarlar vasıtasıyla sürekli diri tutulur.

Demokratik görünümlü despotik rejimlerin, sanal düşman yaratmak ve tehdit inşa etmek, daha sonra da gereğini yapmak gibi bir gelenekleri vardır.

Bu stratejiyle çoğu zaman sanal tehdit somut hale gelmeden "önleyici vuruş" yapılır.

Gerçek bir tehdidin söz konusu olması halinde operasyon zorunludur.

Ancak gerçekte olmayan bir tehdit varmış gibi propaganda ediliyorsa işte o zaman iş değişir.

Tehdit sahteyse tedbir zulümdür!

Çok küçük tehdit ihtiyaca göre büyütülür, çok uzaktaki bir tehdit çok yakındaymış gibi gösterilir, olmayan bir tehdit varmış gibi pazarlanır.

Tarih bu tür tehdit örnekleriyle ağzına kadar doludur.

ABD ile kıran kırana bir mücadele içine giren SSCB'nin ne büyük bir tehdit olduğu ABD'nin kudret elitleri tarafından pazarlanmıştı.

Sovyetler çökünce birden bire tehdit renk değiştirdi. Artık yeni tehdit kırmızı değil yeşildi. Zamanın ABD Başkan Yardımcısı Don Quayle, birden bire "...Batı'nın yeni düşmanı, Nazizm ve Komünizmin yerini alan, İslam fundamentalizmidir" deyiverdi. Margaret Thatcher 2002'de "Yeni Bolşevizm, İslamizmdir... Tıpkı Komünizm gibi İslamizmi de yenmek için uzun süreçli ve kapsayıcı bir strateji gerekir." değerlendirmesini yapmıştı.

ABD'nin çıkarlarını değil kendi çıkarlarını önceleyen Humeyni sonrası İran'ın dünya için ne büyük tehdit olduğunu yine malum emperyalist zihniyet pazarladı.

ABD önderliğinde dünya kamuoyuna sunulan tehditler her zaman ABD çıkarlarını maksimize etmeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda dünya kamuoyuna sunulan tehdidin gerçek ya da sanal olup olmaması hiç önemli değildir.

Eğer tehdit sanal ise bu tehdide dayalı olarak yapılan operasyon zulümdür. Körfez Savaşı başlamadan önce Saddam'ın kitle imha silahlarının bütün dünyayı nasıl tehdit ettiğine herkes inandırılmıştı. Kitle imha silahlarının tehdidini (!) ortadan kaldırmak için Irak'a karşı yapılan operasyonla olmayan kitle imha silahları değil, gerçekte Irak halkı imha edilmiştir.

Çoğu zaman da imal edilen sanal tehditlerle kamuoyunun diri tutulması sağlanır. İktidarlar böylece düşman tehdidini gerekçe yaparak muhalifleri sindirmeye yönelik despotik tavırlarına kamuoyu nezdinde meşruiyet kazandırırlar.

Sonuçta kafası karıştırılan kamuoyu, abartılan tehdit ve üretilen korku, emperyalist iktidarlar için bilinçli ortam yaratır. Günümüzde bütün iktidarlar istisnasız az ya da çok bu suçu işlerler.

Dolara dayalı olarak ABD'nin Türkiye'ye yönelik yaptığı ekonomik operasyonlar sanal değil gerçektir. Ancak Türkiye'de ekonomik alanda yaşanan kötü gidişi bütünüyle iç ve dış tehditlerin ürünü olarak sunmak da, yanlış üstüne yapılmış yanlıştır.

Yazarın Diğer Yazıları