ABD'nin tuzağına yine düşmeyelim!

Seçimlere birkaç hafta kalmışken, güvenliğimizi çok yakından ilgilendiren dış siyasi ve askeri gelişmelerin yeniden gündeme gelmesi veya getirilmesi Türkiye'ye büyük dikkat hatta sorumluluklar yüklüyor.

Her şeyden önce, Suriye'nin kuzeyinde elde edilen avantajın korunması ve yeni askeri faaliyetlerden kaçınılması gerekiyor.

Büyük ekonomik sıkışıklık içinde bulunan Türkiye'nin yeni harcamalara girmesi, aslında her kesim tarafından istenmiyor.

Üstelik, işin içinde yine ABD'nin, çoğu daha sonra doğru dürüst yerine getirilmeyen veya tamamen unutulan taahhütleri hâlâ zihinleri kurcalıyor.

İster istemez, "yine ABD'nin tuzağına düşmeyelim" endişesi ortalığı bulandırıyor.

Gerçekten de, ABD'nin Menbiç'in terörist örgütlerden kurtarılması ve eş yönetimin Türkiye tarafından yürütülmesi projesi daha başlangıcında kuşku uyandırıyor. 

Çünkü, ABD'nin çok önemli iki isteminden vazgeçmesinin temelinde bir "oyun" olabileceği intibaı uyanıyor.

***

 Projenin, seyir takviminin bu kadar ayrıntılı açıklanması dikkatleri çekiyor.

4 Haziran'dan başlamak üzere 10 gün içinde ön hazırlıkların tamamlanması ön görülüyor.

11. günden 30. güne kadar geçecek sürede her iki ülkenin ilgili yetkilileri YPG'nin çekilme süreci ve sonrasında atılacak ortak adımları belirlemek üzere toplanma koşulu getiriliyor.

30'uncu günden itibaren YPG çekilmeye başlayacak ve tüm süreç 90'ıncı günde yani 5 Eylül'de sona eriyor.

Bu arada, yapılan değerlendirmelerde, YPG ile belli bir süre daha iş birliği yapma niyetinde olan ABD'nin Menbiç konusunda neden bu adımı attığına ilişkin de 2 yanıt ortaya çıkıyor.

 Birincisi, Ankara'nın verdiği sert mesajlar üzerine "NATO üyesi Türkiye'yi kaybetmeyelim" düşüncesinin ağırlık kazanması.

İkincisi ise Menbiç'te bulunan ABD askerleri ile Türk askerleri arasında bir çatışma riskinin büyümesi.

Öte yandan, Suriye'de bu kuşkulu projenin uygulanması endişeyle beklenirken, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak'ta bulunan Kandil'e yönelik özel bir harekat planı devrede bulunuyor.

Kandil'in yıllardan beri Türk kamuoyunu meşgul ederken TSK tarafından da sık sık bombalanan ve denetim altına alınmak istenen eski bir PKK büyük üssü olduğu biliniyor.

Aslında, şimdi Kandil'de PKK militanı kalmadığı ancak askeri gözlemcilerin bazen görev yaptığı belirtiliyor.

PKK'nın tekrar Kandil'e dönüp üs kurmaması için bu sefer bölgenin tamamen temizlenip TSK'nın denetimine geçmesi bekleniyor.

Ne var ki, gerek Menbiç ve gerek Kandil'de birden bire böylesine askeri hareketlilik, Türkiye'de siyasi konjontürü yakından ilgilendirebileceği öne sürülüyor.

***

Nitekim, CHP'nin Orta Doğu ile ilgili yeni bir proje ortaya atması gelişmelere paralel görünüyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sık sık bu hususu dillendiriyor.

Kılıçdaroğlu, çok kapsamlı olduğu sanılan proje ile ilgili kısaca şunları söylüyor;

"Orta Doğu 50-100 yıldır kan akan bölgedir.

Terör üreten bir bölgedir.

Bu bölgeyi barış havzasına döndürmek inşallah bize nasip olacak.

Orta Doğu'da bir barış ve iş birliği teşkilatı kuracağız.

Kurucuları arasında Türkiye, İran, Suriye ve Irak olacak.

4 ülkenin devlet başkanı bir araya gelecek.

Biz kendi ülkemizde, bölgemizde barış istiyoruz diyecek.

Terörü sonlandıracağız, bölgeyi barış havzasına dönüştüreceğiz.

Kan akmayacak ve egemen güçlerin de istediği gibi at oynatmasına izin vermeyeceğiz."

Kılıçdaroğlu'nun belirttiği proje bir bakıma, ABD'nin Büyük Orta Doğu Projesi'ne karşılık bir savunma refleksini dile getiriyor.

Birkaç hafta önce bu sütunda belirttiğimiz gibi; Mustafa Kemal Atatürk'ün bu tür bir düşüncesi olduğu da hatırlanıyor.

Türkiye'nin, "çok komşulu bir ülke" konumunu muhafaza etmek mecburiyetinde olduğunu bütün dünya biliyor fakat yıllardır bozmaya çalışıyor.

Özellikle, ABD'nin İsrail kaynaklı ve İngiltere destekli bazı projeleri Türkiye'yi hâlâ rahatsız ediyor.

Unutulmamalıdır ki, ülkemizin bu stratejik konumu sadece siyasi iktidarlar tarafından değil bütün Türk milleti tarafından gözleniyor ve korunuyor.

Yazarın Diğer Yazıları