Aklına gelmeyen, nikah masasında başına geldi



Hürriyet Gazetesi’nden,Tercüman’a transfer olan  acar muhabir Doğan Pürsün’ün Beyoğlu Evlendirme Dairesi salonunda nikâhı vardı. Nikâh memuru dostumuz Alaaddin Bey telefonla beni arayıp, “Gazetenizden Doğan bey evlenmek için dairemize müracaat etmiş. Ancak evraklardan birini imzalamayı unutmuş herhalde. İmza için hemen gelmesini temin etmenizi rica ediyorum!...” dedi.
Bu arada Alaaddin Bey’in bu nikahı kıyacak olmanın heyecanı içinde olduğunu farkettim. Zira Alaaddin Bey, gazetecilerin nikâh töreninin renkli geçtiğini ve gazetelerde nikah kıyarken bol bol resimlerinin çıkacağını bilir, bundan da mutluluk duyardı. Halbuki Doğan Pürsün nikahını İstanbul Belediye Başkanı Haşim İşcan’ın kıyması konusunda benden ricada bulunmuştu. Alaadin Bey’e bunu nasıl söylerim diye kısa bir sıkıntı yaşadım. Fakat bütün bunlara rağmen kendisine durumu açıkladım. Çünkü Haşim İşçan’dan nikâhı kıyması konusunda söz almıştım bile... Belediye başkanımız Haşim İşçan bu tür nikâh akitlerinden hoşlanmadığını geçmişte bana birkaç kez hatırlatmıştı ama ben ikna için şöyle dedim:
“-Gazetemizin sahibi Kemal Ilıcak da nikâh şahidi olacak, nikâh akdini sizin yapmanız şatafatlı olur!...”
Ve kendisinden de zorlukla onay aldım. Durumu Alaaddin Bey’e izah edip nikâhın Haşim İşçan tarafından kıyılacağını söyleyince, hiç bir itirazı olmadı.
Başkanda oyuna dahil oldu
Nikah günü salon gazeteciler ve davetlileri ile doluydu. Ayrıca kapıdan itibaren her yer ve hatta basamaklara kadar, sayısız düğün sepetleri nadide çiçeklerle süslenmişti. Belediye Başkanı Haşim İşçan’ı kapıda ben karşıladım. Nikahtan önce bekleme odasında kendisine damat  ve gelin hakkında bilgi verdim. Bu arada espri ve sürprizlerden hoşlandığı için damat Doğan Pürsün’e sürprizli bir oyun düzenlediğimi de söyleyip yapacağım oyunu anlatıp bu konuda bize işbirlikçilik yapmasını rica ettim. Kabul edip bir hayli de güldü. Bu sırada nikâh kıyarken giymesi gereken resmi kıyafetini bizzat Alaaddin Bey Haşim İşcan’a giydirdi. Haşim İşcan’a salonda koltuğa oturmasında yardımcı olurken, Kemal Ilıcak da yanımıza gelerek Başkan ile kısa bir sohbet yaptı. Ve sonra da gelinin şahidi olarak yerini aldı. Nikah akdini yapacak olan Haşim İşçan evrakları inceledi, şahitleri ve bu arada yeni evleneceklere nikâh ile gerekli bilgileri verd. Tam nikâh akdini yapacağı sırada, daha önceden PTT dağıtıcısı kılığına soktuğum Mahmut Gültekin adlı arkadaşımız başına şapka, eline çanta ile birlikte salona girdi. Nikâh masasına gelerek elindeki Yıldırım bantlı telgrafı nikahı kıymaya hazırlanan Haşim İşcan’a uzattı. Durumu bilen Haşim İşçan,arkasında hazır bekleyen sekretere telgrafı verip seslendi:
“-Yüksek sesle oku bakalım kızım, ne imiş bu yıldırım telgraf?...” Ve sekreter yüksek sesle okumaya başlayınca salonda uğultular tavanı çökertecek hale geldi. Telgrafta şöyle yazıyordu:
“-Şu anda nikâh akdini yapmak üzere olduğunuz Doğan Pürsün’den 8,5 aylık hamileyim. Benimle evleneceğine söz verdiği halde bana ihanet etmiştir. Sizden bu vicdansızlığa müdahale etmeniz için yalvarıyor ve nikâh akit işinin durdurulmasını arzederim. Mağdure Muallâ Kaynak.”
Şok eden karar!..
Nikahı kıymaya hazırlanan Belediye Başkanı Haşim İşçan bunun üzerine ayağa kalkarak gayet ciddi ve gür bir sesle:
“-Nikâh akdi durdurulmuştur!...” deyince Kemal Ilıcak müdahale etti:
“-Sayın Reis beyefendi sakın bu bir muziplik olmasın!...”
Bu sırada oturduğu yerde baygınlık geçirmek üzere, yüzü sapsarı olmuş Doğan Pürsün de başını döndürüp beni gördüğünde;  “-Şemsi Abi gene mi sen!...”  deyince benim oyun ortaya çıkmış oldu.
Haşim İşçan tekrar yerine oturdu ve kendisinden beklenen olgun bir yönetici ifadesiyle seslendi;
“-Bazı nikâhlarda böyle muziplikler, hınzırlıklar olur, biz asıl işimize bakalım!” dedi Fakat  salondaki davetliler beni nerede ise bir karış suda boğacak hale gelmişti. Nikâhın sonunu beklemeden salondan kaçarcasına ayrıldım.
Doğan Pürsün halen Almanya’da Gazetecilik yapıyor orada doğan oğlu da Meclis üyesi olmuş, Almanya’dan bana hep sitemli selamlar yollarken şu sözlerini hiç unutmuyorlar;
“-Öyle bir oyun oldu ki, nasıl olup da masa başında kalpten ölmedim, karımla ben üzerinden yıllar geçse de hala hatırladıkça bunun şokunu yeniden yaşar gibi oluyoruz!..”

Yazarın Diğer Yazıları