"ANDımız"a savaş açanlar neyi gizliyor?..

Bu ülkede, özellikle eğitim dünyasının içinde debelenen yıkım politikasını ve karanlık sonuçlarını görmemek için kör olmak lazım...

Oysa "göz göre göre" öylesine yozlaşmalar dayatılıyor ki eğitimin bağrına, ülkenin geleceğine memleketin düşmanları bile bu kadar zarar veremez... Ülke ile birlikte memleketin kaderi olanlar da hedef alınıyor çünkü...

Son 16 yılda cumhuriyetin adeta kalelerine yönelik taarruzları görmek için eğitimde yaşanan yıkımların fotoğraflarına göz atmak yetiyor...

Şüphesiz bu fotoğraflar yalnızca bir örtbası, sinsi karartmayı ve gözardı etmeyi değil, vahim bir çelişkinin bağrında utanmadan çırpınan siyasal takiyeciliği de bir güzel deşifre ediyor... Bakınız işte;

Siyasallaşan bürokrasinin önce Fethullahçılarla birlikte sonra da kendi başına darmadağın ettiği eğitim sistemi yalnızca aileler üzerinde "gelecek" kaygısı yaratmıyor, çocuklar ve gençler "nerede-nasıl eğitim" göreceklerini bile şaşırmış halde, karamsarlığın girdabında sürükleniyor...

Milyonlarca ailenin yaz ortasında yaşadığı "TEOG" karmaşasının ardından iyice kangrenleşen eğitim sisteminin yarattığı karanlık psikoloji gençleri kötü gidişat ve kararsızlık cenderesinde tutmaya devam ediyor...

"Medrese-molla-mürit" sistemini dayatmaya çalışan zihniyetin yaz ayında okul "tercih"i üzerinden yürüttüğü son imam-hatip zorlaması da işe yaramazken, AKP iktidarı laik eğitim sistemini yok etmek için var gücüyle çalışıyor...

Gerici müfredat ve öğretmenlik üzerinden tarikat örgütlenmesi bu yüzden dayatılıyor...

Ve tarikat-cemaat yurtlarında artık sıradanlaşan taciz-tecavüz rezaletleri örtbas edilmeye çalışılırken, ardı ardına yaşanan utanç verici olaylar bağnaz eğitim sisteminin en önemli yıkımları olarak hafızlarda yerini koruyor...

***

Örtbas edilen karanlık!..

Evet; karanlık dayatıldıkça aydınlık uzaklaşıyor, eğitim üzerinden yürütülen sinsi kuşatma en önemli ve en yaşamsal sorunları daha da çıkmaza sürüklüyor...

Velhasıl çocukları-gençleri, hem de eğitimin ortasında vuran sistematik rezaletler ne yazık ki bitmedi ve bu gidişle de bitmeyecek gibi görünüyor;

Neredeyse Türkiye'nin her köşesinde, okulların önünde dolaşan uyuşturucu çeteleri polis operasyonlarına rağmen toplumun geleceği olan nesilleri zehirlemeye devam ediyor...

Okul önlerinden ve teneffüslerden zehir dumanları yükseliyor, aileler çaresiz, hastaneler uyuşturucu kurbanı çocuklarla doluyor ama devlet, eğitimi siyasallaştırma ihanetine daldığı için kahredici yıkımları görmek istemiyor!..

Enflasyon-zam-döviz karmaşasında alım gücü iyice düşen yoksullar çocuklarını okuldan alarak "ırgat"lık tarlalarında çalıştırmak zorunda kalırken, devlet ülkenin geleceğiyle ilgili vahim erozyonu izlemekle yetiniyor...

Ve başta Doğu ve Güneydoğu olmak üzere, kırsal kesimde eğitim çağındaki yüzbinlerce kız çocuğu okula gönderilmezken, devletin ilgili kurumları yeterli denetimi yapmıyor, kızların "töre" bataklığında heba olmasına ısrarla göz yumuluyor...

Urfa, Mardin, Siirt ve Adıyaman gibi kentlerde kızların okullaşma oranlarındaki düşüş alarm verirken, bu durum küçük yaşta evliliğin, "berdel"in, töre yasalarının önünü açıyor, feodalitenin katı kuralları içinde ne yazık ki kadın cinayetleri de körükleniyor...

***

"Doğru"luktan korkan eğriler!..

Türkiye'de, AKP ile birlikte dayatılan yıkımların özellikle eğitimde açtığı yaralar saymakla bitmiyor...

Peki; çocuklar gericilik, uyuşturucu, taciz-tecavüz tehdidi altında karanlığa sürüklenirken, bir yandan yoksulluk nedeniyle ayakkabı bile alamazken memleketi yönetenler hangi "mühim" (!) meseleyle uğraşıyor?..

Okullarda bilinçli, uygar öğretim bekleyen minikler eğitilemezken, tehlikelerden korunamazken, sağlıklı beslenemezken, velhasıl bir kuşak daha karanlığın çıkmazında yitip giderken AKP iktidarı ile yandaş tetikçileri ne ile mücadele ediyor acaba?.. Ne yazık ki "Andımız"la!..

Evet; AKP iktidarı ve destekçileri eğitim dünyasında yaşanan rezaletlerle mücadele etmek, giderek büyüyen sorunları çözmek, eğitim kurumlarındaki eksiklikleri gidermek, öğretmen açığını kapatmak, araç-gereç donanımını artırmak ve sağlıklı bir nesil yetiştirmek yerine, ne yazık ki, "Andımız"a karşı savaş yürütmeyi tercih ediyor!..

Baksanıza; gerici medya "Andımız"la ilgili yasağı kaldıran Danıştay'a saldırıyor, "sendika" geçinen yandaş örgütlenmeler "Andımız"a karşı kampanya başlatıyor ve cümle alem gerici-bağnaz, Atatürk düşmanı, kinci cumhuriyetçi tayfası "Andımız" okullarda yeniden okunmasın diye, zıvanadan çıkmışçasına ahkam kesiyor...

***

Yargıya savaş ve ikiyüzlülük!..

Ve ne yazık her rezalet karşısında "yargı"nın üstünlüğüne dikkat çekenler, "Andımız"la ilgili yasağın hukuk tarafından kaldırılmasını içlerine sindiremiyor, vekilinden bakanına, yazarından sendikacısına kadar güruh halinde Danıştay'a karşı taarruza geçiyor...

Anlamadık ki, "Türk'üm" demekten neden rahatsız oluyor AKP'liler?..

Öğrencilerin "doğruyum" demesi kimin kuyruğuna basıyor, "çalışkanım" diyen minikler hangi ideolojik hantallığa şamar vuruyor?..

Gençliğin "ileri" gitmesi, küçükleri "koru"ması, milleti "özünden çok" sevmesi hangi bağnazlığı ve cehaleti rahatsız ediyor acaba?..

Okulları, eğitimi ve müfredatı rahat bırakın... "Doğru"yu, "ileri"yi, "sev"meyi işaret eden "Andımız"ı rahat bırakın da, sorunları çözün, memleketin eğitim sitemini Atatürk'ün işaret ettiği "uygarlık seviyesi"ne çıkartmak için uğraşın...

Evet; bu sözüm yalnızca "Andımız"la uğraşan gericiliğe, kinci cumhuriyetçiliğe ve bölücülüğe değil; daha dün "Andımız okunmasın" kampanyası yürütürken, "Atatürkçü" televizyon kanallarında istihdam edilenlere de, onlara kol kanat gerenlere de!.. İkiyüzlülüğün ve takiyeciliğin sağı-solu yok vesselam!..

Yazarın Diğer Yazıları