Böyle mi anılmalıydı?

                Sabahları ilgi ile izlenen İsmail Küçükkaya'nın "Çalar Saat" programını beğeniyle takip ederim. Ancak bir meşhur edebiyatçımızın beyanının önemsenerek verilmesini doğrusu yadırgadım. Bu hanıma göre, Güneydoğu'da Türk güvenlikçileri ve polislerle Kürt gençleri çarpışıyormuş. Hâlâ bazıları işin farkında değil... Belki de onlar sadece yılbaşında nerede eğleneceklerini ve tatil yapacaklarını düşünüyorlardır. Türkiye'ye karşı adeta savaş açanlar; bunu Kürt oldukları için değil; onun bunun oyuncağı oldukları ve kullanıldıkları için yapıyorlar. Okul, cami, hastane ve cankurtaran kurşunlayanlar, halkı canlı kalkan olarak kullananların aslında teröre ve bölücülüğe karşı olan Kürt asıllı Türklerle kavgaları vardır. Teröristler Kürt oldukları için değil; isyancı ve terörist oldukları için öldürülüyorlar. Bunlar dün Osmanlı, bugün T.C. ile başkaları adına kavgalı oldukları için teröre başvuruyorlar.

Aynı programda bir şehit babası "Ben de Kürdüm ama, bu ülkede ay yıldızlı bayrak tektir, vatan tektir" diye teröristleri suçluyor. Şehit babası tezgahı ve oyunu anlamış ama bazı sözde aydın, yazar ve enteller hâlâ işin farkında değil. Aynen gülünç durumlara düşen akiller heyeti gibi... Şimdi bunlar acaba neden ortada yoklar ve bizi aydınlatmıyorlar doğrusu bilemiyorum!

                Her şehrimizde üstünde şehitlerimizin isimlerinin yer aldığı anlamlı anıtlar yapmalıyız. TOKİ şehit ailelerine ev tahsis etmeli, şehit çocuklarına her alanda öncelikler verilmelidir. O aziz şehitlerimiz için ne yapsak azdır. Allah rahmet eylesin.

                Bir başka konuya geçelim. Necip Fazıl'ı anma programını izledim. Rahmetli, dini ve millî tarafı olan, bilhassa son dönemlerinde din istismarı yapanlara oldukça uzak bir değerdi. MHP mitinglerine rahmetli Alparslan Türkeş ile birlikte katılır ve konuşurdu. O'nun, "mütebessim ahmak" diye kimleri hedef aldığı çok açıktır. Böyle bir millî değerin anma programı biraz daha kaliteli ve ciddi olmalı idi. Günü yaşayan, olmayacak adamların eline geçmişteki malûm hatıralara dayanarak ve "ağabey" diyerek mikrofon verilmez. Verilirse verenler de böyle zor duruma düşerler. Acaba Anayasa'dan Türkü sileceğiz mesajını bazıları bu anma toplantısında vermeye mecbur muydu? Bölücü ve ırkçı çevreler özyönetim ve ayrı devlet peşinde; bazılarının ise, hâlâ Türk düşmanlığı sürüyor. Ülkeyi bu noktaya getirenler, orduyu yabancı gibi görüp askere operasyon izni vermeyen ve millî kimliği hep aşağılayanlardır. Şimdi ise operasyonlar sonuna kadar devam edecek deniyor. Dün doğuda isyan edenleri bugün kahraman yapanların devlete ve Cumhuriyet'e özür borçları vardır. Bir taraftan da yeni Anayasa hazırlanıyor. Bu ülkede araştırmalara göre, kendini Türk olarak hissedenlerin %90'lara vardığı anlaşılıyor. Bu durumda büyük çoğunluğa hakaret etmek neden? Türk deyince çok şükür Müslüman anlaşılır. Türklük ve Müslümanlık iç içedir. Tarih, Türk'e düşman olunarak İslam'a dost olunamayacağının belgeleriyle doludur.

                Sadece Müslümanım demek yeterli olsaydı Vehhabi anlayışı ile İslam'da tefrika yaratanlar ve aşırı fark idraki peşinde olanlar olmazdı. Yine bu yeterli olsaydı; Osmanlı eseri diye Kabe'deki revaklar yıkılmazdı. Balkanlarda Türk ve Osmanlı izlerini silmek için camiler yıkılıp yerine Arap mimari tarzı olanlar inşa edilmez ve yeni yapılanlara Suudi bayrağı çekilmezdi. Eğer yeterli olsaydı; KKTC Müslüman ülkeler tarafından tanınırdı. 1926 tarihli Ankara Anlaşmasıyla Türkiye'nin Irak'ta asker bulundurma ve tampon bölge kurma hakkı yok sayılarak Müslüman Türk askerine çık dışarı denmez; ABD ve Rusya destekli kabadayılık yapılmazdı. Eğer yeterli olsaydı; Batılı ülkelerde isminde İslam geçen bazı STK'lar o ülkelerin istihbarat servislerinin elinde oyuncak olmaz ve bizzat İslam ülkelerine karşı kullanılmazlardı. Arap Ülkeleri Birliği yerine Müslüman Ülkeler Birliği kurulurdu. Eğer yeterli olsaydı; Arap ülkeleri Batılı güçler tarafından işgal edilir ve katliamlar yapılırken gerekli ortak tepki gösterilebilirdi. Her türlü hayati sorun bir tarafa bırakılarak millî kimlikle uğraşılan bir ülkede istikrardan bahsedilebilir mi?

                Terör sadece Güneydoğu'nun bazı ilçelerinde değil; İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere birçok üniversitemizde gaflet içindeki yöneticiler sayesinde sürdürülüyor. Ülkenin millî birlik ve bütünlüğünden yana olanlar saldırılara uğruyor. Katiller ortada dolaşıyor. Can güvenliği ortadan kalkmış, ama bazı siyasiler ODTÜ'de sadece ibadet hürriyeti arayışındalar!

Yazarın Diğer Yazıları