Bu ilk değil...

Türkiye'nin son dönemde yaşadığı sallantının büyük oranda "ekonomisinin kırılgan hale getirilmesinden" yani "bağımlı" oluşundan kaynaklandığın anlatmaya çalışan milletvekiline efelenen akademisyen taze, "Daha önce kırılgan değil miydi yani? Bu iktidar mı yaptı? Değil miydi? Değil miydi?" diye kükrüyor...

Muhalefet milletvekili de cevaben kem küm ediyor; "ekonomisi belki hep kırılgandı ama dış politikası bu kadar değildi" diyemiyor...

"Daha önce bir diplomasi geleneği vardı; askeriye, mülkiye, hariciye gelenekleri vardı" diyemiyor...

"Hiç böyle bakkal dükkanı gibi yönetilmemişti" diyemiyor...

Türkiye, evet sadece son 16 yıldır değil, bir "NATO ülkesi" olduğu günden bu yana bağımsız karar alamıyor ama ilk defa bizatihi ABD'li "global çete" tarafından oluşturulan bir yapıca yönetiliyor...

Öyle olunca da, "seçilmiş" görünümlü "atanmışlar" haliyle kendilerini "atayanlara" ancak "sözde" kafa tutabiliyor...

***

Demirperde sporcuları gibi

Garip ama gerçek;

Siyasi, diplomatik, ekonomik, sosyal, kültürel çöküşün aksine sporda hiç olmadığı kadar başarılı bir dönemdeyiz.

Jimnastikte, yüzmede, tekvandoda, okçulukta, voleybolda dünyanın dört bir yanından altın yağıyor üstelik de rekorlarla...

Paralimpik sporcularımız öyle böyle değil bildiğiniz "destan yazıyor".

Genel gidişle tezat bu durum aklıma nedense demir perde ülkelerini getiriyor; oralarda yetişen sporcular ne kıymetliydi bir zamanlar; ne cevherler çıkardı o ambargo altındaki, kapalı kutu, otoriter, disiplinli ve fakat hiç de konforlu olmayan şartlarda çalışan o sporculardan.

İnsanın içinde biriken bütün enerjiyi açığa çıkarma imkanı bulduğu spor gizli bir başkaldırı, meydan okuma, isyan aracı mı acaba aynı zamanda?

***

Neden bu kadar "acil"?

Bir ülkenin "savunma"sını önemsemesi, güçlendirmesi için ille de bir "savaş hali" gerekmiyor. Her ülke/ordu, muhtemel her türlü tehdide karşı her daim teyakkuzda olacak elbette; böyle bir dünyada, böyle bir coğrafyada hele de...

Yine de...

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun dünkü basın toplantısında S-400'lerin alımıyla ilgili arka arkaya kurduğu neredeyse her cümlede "aciliyet" vurgusu yapmasından, üst üste, ısrarla Türkiye'nin "acil bir hava savunma sistemine ihtiyacı" olduğunu söylemesinden, tekrar tekrar "acil ihtiyaç" ifadesini kullanmasından işkillenmedim dersem yalan olur...

Bilinenler dışında bir "yakın tehdit" mi var?

Türkiye'ye saldırı istihbaratı mı var?

Kimin füzelerine karşı korunma ihtiyacı bu kadar ivedi?

Yoksa "stratejik ortağımız ABD" mi?

***

GÜNÜN SÖZÜ

"Askerlik öldü general! Sinsi siyasetçilere sırf üniformalı oldukları için asker diyemem!"

Nihal Atsız

***

SORU-YORUM

Bir kız çocuğunun babası tarafından arkasına bağlanarak taşındığı aracın içi dolu muydu acaba? Babadan başka kimler vardı içeride? O küçük kız çocuğuna kimler tercih edildi; evin erkek çocukları olabilir mi mesela? Erkek kardeşler? Kız çocuklarını diri diri gömmekten ne farkı var bunun?

***

Görüntü paylaşana kadar polisi arasaydın ya

Minibüse kız bağlama meselesine dair bir sözüm daha var;

Babanın "kafası" belli...

Kız belli ki sinmiş, sindirilmiş, biat için eğitilmiş...

Ya bu rezaleti gören, görüp de görüntüleyen "vatandaş"...

Haberlerdeki ayrıntılardan yanlış anlamadıysam;

Bu durumu kınayan, ayıplayan duyarlı vatandaşlarımızdan hiçbiri polise bir ihbarda bulunmuş değil...

Görüntü alıp; "bayram selfisi", "kahve keyfisi" paylaşır gibi sosyal medyada paylaşmışlar sadece...

Bu "kafa" da, en az çocuğu araca bağlayan babanınki kadar sorunlu değil mi sizce?

***

Unutmadan...

Cumhurbaşkanı, 26 Ağustos'ta yaptığı konuşmada "Kurtuluş Savaşı'na sahip çıkın" dedi. Duydun mu "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen fesli meczup?

***

Yerel ittifak

Hiçbir siyasi partinin yerel seçimde ittifak yapacağız-yapmayacağız diye -hele de öyle atarlı giderli şekilde- açıklama yapmasına lüzum yok... Bugüne kadar yapılan hemen her seçimde tecrübe edildiği üzere, yerelde seçmen üstelik de çoğu kez genelde desteklediği partiye rağmen, partisine bakmadan "sevdiği, beğendiği, güvendiği" adayı destekliyor zaten. Yine öyle olacak; sonucu partiler, logolar, konjonktür değil "aday"lar belirleyecek.

Yazarın Diğer Yazıları